Yerel Seçimlerde Seçmenin Mesajı 2011’e

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Murat KUTLUOL

   29 Mart yerel seçimleri, AKP'nin geleceği, diğer muhalefet partilerinin gelecek dönemki tasarım ve iç çatışmaları eğilimleri açısından önemli bir viraj anlamına geldi. <?xml:namespace prefix = o />

   Seçimlerde daha önce de tahmin edildiği üzere, AKP hatırı sayılır bir oranda güç kaybetti. Bunun yanı sıra, AKP’nin ana partisi olan Saadet Partisi, oylarını iki katına çıkarttı. MHP’nin ise milliyetçilik kozuyla özellikle iç ve batı illerinde büyük oranda güçlendiği görüldü. DP'nin bile hatırı sayılır bir oy oranıyla bir dahaki seçimler için pazarlık gücü kazanması, AKP'nin sağın merkez partisi olma konumunu kaybetmeye başladığını ortaya koyuyor.

   Ana muhalefet partisi CHP'nin, büyük kentlerdeki oyunu arttırması ve meclisin küçük partisi DTP'nin AKP'nin yoğun destek gördüğü güneydoğu illerinde, oylarını kendine çevirmesi; AKP'nin 2011'de yapılacak seçimler için endişeye kapılmasını ve kara kara düşünmeye dalmasını sağladı. Seçim sonuçlarının Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ı büyük hayal kırıklığına uğrattığı aşikârdır.

   Burada şu tespiti yapmak yerinde olacaktır; AKP'nin oy kaybetmesinin sebeplerinin başında, dış kaynaklı ekonomik krizin etkisi olmakla beraber, bir başka önemli durum ise geçmiş seçimlerde muhalif ve mağdur imajının yerine, AKP’de zengin ve nüfuslu işadamlarının bir dönem ‘ANAP'laşan partisi’ imajını vermesidir.

   AK Parti’nin oy kaybı, salt iktidar yıpranması olduğu kadar, kendi zengin tabakasını oluşturan, yolsuzlukları ayyuka çıkan, içinden çıktığı halktan kimselere acımasız fırçalar atan, aşağılayan, daha önceki seçimlerde ortaya koyduğu ezilmişlerin, mağdurların, dışlanmışların partisi kimliğini sürdürememiş olmasıdır.

   Saadet Partisi de AKP’nin bu zaafından vazife çıkartıp, yer yer sol-sosyalist söylemler kullanmaktan çekinmemiş, muhalif-mazlum söylem duruşuyla AKP'yi oldukça sıkıştırmıştır. AKP, SP'nin bu söylemlerinden dolayı büyük oy kayıplarına uğramış, mazlumları koruyan imajı büyük oranda aşınmıştır. Önümüzdeki genel seçimlerde Numan Kurtulmuş liderliğindeki SP'nin güçlenen bu çizgiyi ilerleteceği ve AKP'yi zorlayacağı açıktır.

   29 Mart yerel seçimlerinde en çok dikkati çeken; CHP adaylarından Kılıçdaroğlu - Gürsel Tekin ikilisinin yolsuzluk ve yoksulluk merkezli söyleminin İstanbul halkında etkili olmayı başardığıdır. CHP, Kılıçdaroğlu açılımıyla, SHP döneminden sonra neredeyse ilk defa Alevi olmayan varoşlarda varlık göstermeyi başarmıştır. Gündemi yakalayan CHP, ekonomik krizle birlikte söylemini laiklik - Cumhuriyetin kazanımları – irtica ve asker ekseninden, yoksulluk - yolsuzluk eksenine kaydırmış ve ilk defa halk söylemiyle de başarı kazanılacağı gerçeğini anlamıştır.

   Hafızalarımızı şöyle bir geri çalıştırıp, 1989 yerel seçimlerine gidersek, o dönemde seçimlerde Ankara'da 6-0 yapan, İstanbul'un birçok büyük semtlerini alan SHP, daha sonra o kadar acizleşmiş ki, iktidarda ve belediyelerde tam bir müteahhit partisi olmuş, yolsuzluğa batmış, neoliberal politikalar çizgisinde ilerlemiş, neticesinde de 1994'te yerel seçimlerde aldığı birçok bölgeyi RP'ye bırakmıştır.

   Bugün itibarı ile genel seçim yılı olan 2011’e 24 aylık bir süre vardır. Bu, aslında geniş kitle politikacılarının seçim algılayışları için kısa bir zaman dilimidir. Yani iktidar partisi AKP, aşağı doğru ivmelenmeyi, oy kayıplarını durdurmak için önümüzdeki iki seneyi bir seçim hazırlık dönemi olarak değerlendirecektir.

   Bu seçim sürecinde AKP, AB uyum programlarını hayata geçirmekte de isteksiz davranacaktır. AB’nin pazarlık masasında Kıbrıs olacaktır. Bilindiği gibi Kıbrıs AB ile müzakerelerin baş gündem maddesidir. Dolayısıyla AKP'nin AB ile ilişkilerinde mecburen mesafeli bir duruş sergilemesi sürpriz olmayacaktır. Aksi takdirde AKP için büyük oy potansiyeli olan Orta Anadolu'yu, MHP'ye kaptırma riski belirecektir.

   AKP, ABD ile yaptığı pazarlıklarda da kendisini dikkatli davranmak zorunda hissedecektir. Irak'tan çekilecek ABD güçlerinin, Türkiye'yi geçiş güzergâhı olarak kullanma talepleri, sanırım, TBMM tarafından kabul görecektir. Ayrıca Afganistan'da NATO bünyesindeki TSK kuvvetlerinin ABD tarafından Afganistan'ın çatışmalı güney bölgelerine sevk edilmesi talebi AKP'yi iyiden iyiye zorlayacaktır. ‘Allah göstermesin’ Afganistan saldırılarında TSK'nın kayıplar vermesi durumunda AKP'nin şiddetle irtifa kaybedeceğine kesin gözüyle bakmak gerekecektir.

   Bu çerçevede ABD Başkanı Barrack Huseyin Obama'nın bugünlerdeki Türkiye ziyareti bu tür pazarlıklarla geçeceği kesindir. Bu anlamda AKP'nin ABD ile ilişkiler konusunda da ‘’yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal’’ ikilemine düşeceği ve günlerce kamuoyunu meşgul edeceği aşikârdır.
   AKP'nin zorlanacağı bir diğer önemli başlık da Kürt sorunu ile ilgili olacaktır. Kürtçe TV gibi açılımları sürdürmeyi hesaplayan AKP, milliyetçiliğin basıncı altında bu tür adımlarını yavaşlatabilir. Gündemde seçim barajının %5'e düşürülmesi yoluyla DTP'nin önünün açılması, genel af çıkarılması vb. pazarlıklarla PKK'nın dağ kadrosunun tasfiyesi varken, AKP bu süreçlere yaklaşmadıkça, açılımlara imza atmadıkça her yönden kıskaca alınacaktır. Bu anlamda Kürt sorunu ile ilgili uluslararası dinamikler şartları zorlaştıracaktır. Cumhurbaşkanı Gül'ün Talabani ile görüşmesi Kürdistan ismini telaffuz etmesi gibi gelişmelerden daha boyutlu yaklaşımlar, Türk devletinin Kürt stratejisi için gerekli olabilecekken diğer taraftan bu yeni yaklaşımlar oy kayıplarına vesile olabilecektir.

   İşte bir seçim dönemini de bu şekilde sonuçlandırmış olduk. Sonuçta ne oldu, biliyor musunuz, seçim kavgalarında 6 ölü 57 yaralı. Kim ne için ve neyin uğruna hayatından oldu? Demokrasi denen bu özgürlük ve halkın katılımı sistemi yeniden ele alınmalı. Görüyoruz ki hâlâ kendimizi yönetenleri bile seçmekten aciz kalmışız. Demokrasiyi büyük bir rant çekişmesine çevirmişiz. Muhtarlar bile birbirlerine düştüler. Herhalde parti liderlerine özendiler.

   Ne olurdu Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerine milletçe sahip çıkabilseydik: "Bir milletin başarısı, mutlaka bütün milli güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür. Bu nedenle bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, ayni esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim."

 

   iletisim@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Hoş geldin

Murat Bey Politika dergisine hoş geldiniz. Tebrikler konuyu çok iyi analiz etmişsiniz. Dergimize renk katacağınıza eminim.

İçi boşaltılmış bir yazı.

Berbat bir değerlendirme ve gerçeklerin göz ardı edildiği bir yazı olmuş. AKP güya eskiden mağdur edilmiş gariban halkın kimliğini taşıyormuşda şimdi tersi olmuş. AKP ne zaman halkın partisi oldu ki şimdi olsun.Eskidende ABD'nin
Fethullah üzerinden tezgahladığı parti idi şimdi de öyle.
Tüm yaptığı din ticareti ile halkın dini duygularını sömürmek. ABD'nin ortadoğuda ki BOP kapsamında maşalığını yapmak. Bizim gibi ülkelerde seçim olmaz seçim yapılmış gibi gösterilip birilerinin isteği doğrultusunda iş tezgahlanır. Daha önce AKP ye %47 ile iktidara getirenler şimdi de kriz ortamında halkı acımasızca sömürmek için kendisine engel çıkartmaması için kulağının çekilmesi ihtiyacını hissettiler. Sonuç olarak TV lerde ve yazılı basında çokça gördüğümüz sıradan yavan ve gerçeklerden uzak içi boşaltılmış bir değerlendirme.

Hoş geldiniz.

Murat Bey, aramıza hoş geldiniz. Umarım beraber güzel işler ortaya koymayı sürdüreceğiz.

Bence..

Saadet geç kaldı. daha uzun zamana yayabilseydi seçim çalışmalarını, daha etkili bir bölme söz konusu olabilirdi. ama ol(a)madı.

Kılıçtaroğlu sadece İstanbul'da değil, Türkiye çapında halk üzerinde ciddi etki kurdu ve binlerce oyu etkiledi. CHP'nin geçen, genel seçimlerde aylarca çalışıp yapamadığını, yerelde tek başına hemde hepi topu bir ayda yaptı! Baykal'a duyrulur - o kadar da atla deve değilmiş demek ki!
Karayalçın Ankara için -hatta siyaset için, miadı dolmuş bir şahs. Geçen seçimde aldığı oyuda onun yerine ona toplayan herkesin bildiği gibi Kılıçtaroğlu idi.

DTP Kürt açılımını, sanki kendi bürokrasilerinin sonucuymuş gibi göstererek AKP'nin planını suya düşürdü. Başka deyişle uyanık AKP ava giderken avlandı. Ancak seçim sonrası Güneydoğu'daki muhalefetlerini operasyonlarla içeri alarak intikamını aldı.

Ha bundan sonra ne olacaktır;
Atatürkcü insanların sindirilmesi sürecek,
İlkelerin içi boşaltılması için ne gerekliyse yapılacak, Kemalist örgütlenmeler sabote edilecek ki ediliyor,
yeni dernekleşmelerin önü kesilecek,
antidemokratik bürokrasi trafiği hız kazanacak,
Yobazlık ve gericilik yerelde örgütlenmesi,ni sürdürecek,
insanlar korkudan haksızlıkları kendi kendine bile itiraf edemezken, açlıkla parasızlıkla cebelleşirken AKP'nin Arap işbirlikleri hız kazanacak,
Obama ile Ermenistan konusunda şişde kebapta yanmayacak şekilde ortak paydalar bulunacak,
PKK'ya inisiyatif artacak-savaş istemiyoruz bürokrasi kazanacak kılıfıyla,
Kriz önümüzdeki iki yıl aşılacak -en azından etkisi hafifleyecek gibi görünmüyor.
Belki bedelli askerlik(sürekli olması ve askerliğin tamamen meslekleştirilmesi şartıyla) hem sıcak para hem de iş istihtamı sağlar ve ya varlık affı -kara para girmesi pahasına, biraz ivme kazandırır ama uzun vadede standartların daha da düşecek,
Nato baskısı yeni tezkere krizlerine sürükleyecek,
sonra Kıbrıs tekrar ısıtılacak -yine Avrupa'nin ricasıyla...

.....

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.