Yasal Ahlâksızlık

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bu günlerde, okuduğum bir gazetede şöyle bir haber gözüme çarptı:

“Lüks Tüketim Kriz Tanımıyor!”

Haberin içeriği ise şöyleydi: “Dünya kriz çığlıkları atıyor ama lüks tüketim tıkırında. Zenginler, köpeğinin tasması için bile 1.8 milyon doları gözden çıkarıyor. Victoria’s Secret’in 15 milyon dolarlık çok özel iç çamaşırı, takımları korumalı araçla eve teslim, satılıyor.”

1.8 milyon dolar, bir köpeğin tasması için!.. Şu anda bu yazıyı okuyanlar arasında, 5 yıllık geliri 1.8 milyon dolar olan var mıdır, bilmiyorum. Ancak bu haber şöyle bir çarpıklığı ortaya koymaktadır.

Dünya üzerinde dolaşan toplam paranın, 1.8 milyon dolarlık kısmı, bir defada tek bir özel ele geçti. Yani bu 1.8 milyon dolar, ne tüketicinin esas ayağını oluşturan ücretli çalışanların eline geçti ne de toplum adına bir menfaate dönüştü.

Adam Smith, “Kavimlerin Zenginliklerinin Kaynağı” adlı kitabında, tüketicinin rasyonel davranacağını varsayıyordu. Adam Smith’i müteakiben, kimliği bugün belli olmayan bir Fransız, yüzyıllardır yaşadığımız yasal soygunun sloganı haline gelecek “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” yani daha basit anlamda devlete “Gölge etme başka ihsan istemeyiz.” diye seslenmişti.

Şimdi yaşadığımız bu yasal soygun sisteminde, bu iki çıkış noktasını referans olarak alıp, bir iki sonuçtan bahsetmek istiyorum.

Bu iki söylemi birleştirdiğimizde, şöyle bir anlam çıkıyor: “İnsanlar her daim akılcı hareket eder, öyleyse onları başıboş bırakınız istedikleri gibi hareket etsinler.”

Adam Smith bir ekonomist değildi. Ahlak felsefecisiydi. Yaklaşımı kendi koyduğu varsayımsal koşullar çerçevesinde belki ahlaki görünebilir ama, bugün birisinin köpeğinin tasmasına 1.8 milyon dolar harcaması, hangi ahlaki kuralla bağdaşır?

Demek ki bunların gözünde, dünyanın geriye kalan 5.5 milyarlık nüfusunun, bir köpek kadar değeri yok!

Üniversitede okurken, aldığım Küreselleşme adlı derste, yaşı geçkin bir ekonomi profesörümüz şöyle demişti, hiç unutmam: “Avrupa’da Noel kutlanırken, büyük bir ekonomik canlılık yaşanıyor. Şimdi bizde de Ramazan böyle festivallere dönüştürülse, milletimiz sokağa çıksa alışveriş yapsa, kötü mü olurdu?”

İşin ekonomik yönünden haklı olabilir. O kısmına değinmeyeceğim, ancak bu yaklaşım, dini ekonomiye alet etmektir. Güzel ülkem yıllardır, dini siyasete alet etme konusu üzerinde, sancılı devinimler geçirirken, dinin ekonomiye alet edilme yönü hiç düşünülmemiş.

Bu yaklaşımı kısaca nasıl nitelendirebiliriz peki? Din felsefesine göre bu yaklaşım “haram”dır. Ahlak felsefesine göre “kötü”dür.

Ayrıca Adam Smith’in öne sürdüğü gibi de ahlaki değildir. Ahlaksızlığın daniskasıdır, yasal ahlaksızlıktır.

Ve insanlar, namusu çok klişe bir söylenişle “iki bacak arasında” ararken, yüzyıllardır bu ahlaksızlık içersinde, fark etmeden yaşayışlarını sürdürmektedirler. Namus kavramı, artık dürüstlük kavramıyla birlikte anılamaz olmuştur.

Bu bahsettiklerim, kurulu sistemin kendi içindeki ufak bir çelişkisidir. Bir de karşıt taraftan bu sisteme bir bakış atacak olursak, şunu göreceğiz: kimileri çöplerden yiyecek ekmek bulmaya çalışırken, kimileri köpeğinin tasmasına 1.8 milyon dolar harcayabiliyor.

Herkesin sadece bir hayatı olduğu göz önüne alınırsa, bu apaçık bir soygundan başka bir şey değildir. Bu durum tecavüzdür, gasptır, hırsızlıktır, zinadır, domuz eti yemektir, gıybettir, şeytanın öğretisidir. Ancak dünya üzerinde ufak bir grup dışında kimse bu vaziyete ses çıkarmamaktadır.

Bu durum, gün geçtikçe de daha vahim bir vaziyet almakta, verdiği zararlar insanlığı da geçerek, artık yaşadığımız dünyaya zarar vermeye, onu yok etmeye başlamıştır.

Evet, serbest piyasa ekonomisinden söz ettiğim aşikardır. Ve yaşadığımız dünya yok edilirken, bu dünyayı yok edenlerin Mars’ta hayat belirtileri bulması büyük bir heyecan ve sevinçle karşılanıyor. Ne büyük bir ironi…

Dünya üzerinde birileri doğup, birileri ölürken babadan oğla geçme, liberal demokrasi adı altında gerçekleştirilen bu saltanat düzeni, tüm insanlığın etrafında örümcek ağlarını örmeye devam ediyor.

Örümcek ağı derken, yasal örümcek ağları. Onların (?) yasallığı (!). Yani;

Yasalar örümcek ağı gibidir, güçlüler delip geçerken, güçsüzler takılır ve ölür.

Yazık!

Asim.Us@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Bana sorarsan kriz oluşumunun

Bana sorarsan kriz oluşumunun bir nedeni de lüks tüketimin sınır tanımaması.Bahsettiğin yasal ahlaksızlık uçurumlar yaratıyor ve uçurumun altında kalanlar için kriz başlıyor.Şu an dünyada aşırı bir kuraklık yaşanmadığına göre borçlanma ve/ya da adaletsiz yönetim krizi oluşturuyor.Bu konuda bir dayanak da ekonomik büyüme görünmesine rağmen işsizliğin artmasıdır.Para artıyor ama artan para çoğunluğa ulaşmayıp bir de üstüne nüfus artınca krizler patlak veriyor.

“Gölge etme başka ihsan istemeyiz.” cümle olarak cuk oturmuş ama Diyojen'i karıştırmasaydın ya çok severim ben Diyojeni.

“İnsanlar her daim akılcı hareket eder, öyleyse onları başıboş bırakınız istedikleri gibi hareket etsinler.”İnsana değer veren bir şey olarak görünse de doğurduğu sonuçlar olarak hadi savaşın elinize geleni kapına dönmüştür.Yazında da buna güzel değinmişsin.

Yazıdaki düşüncelerin katıldığım ve hatırladıkça düzeni oluşturanlara karşı bir şeyler yapmak istememene neden oluyorlar.Yazının bence şeklen tek eksiği çok fazla yerden konuyu incelerken seçtiğin şeyleri çok kısa geçmen olmuş.Namusun bacak arasında oluşu,Adam Smith,Noel....çok fazla alt başlık,örnek var. Bu başlıkları daha uzun ele alabilirdin ya da azaltabilirdin.Ama onun dışında gerçekten çok güzel emeğine sağlık...

Facebookta Okuduğum Güzel Bir Yazı

Dünya çapinda bir anket yapilmis. Sadece bir soru sorulmus: "Lütfen dünyanin geri kalan kismindaki ...yiyecek eksikligine bir çözüm ile ilgili kisisel görüsünüzü dürüstçe belirtiniz." Anket büyük bir basarisizlikla sonuclanmis.

Çünkü;

Afrika'da insanlar "yiyecek" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar

Bati Avrupa'da insanlar "eksiklik" kelimesinin ne anlama geldi?ini bilmiyorlar

Dogu Avrupa'daki insanlar "kisisel görüs"ün ne anlama geldigini bilmiyorlar.

Orta Dogu'da insanlar "çözüm"ün ne anlama geldigini bilmiyorlar.

Güney Amerika'daki insanlar "lütfen" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.

Israil'deki insanlar "dürüstlük" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.

Ve Amerikada'ki insanlar "dünyanin geri kalan kismi"nin ne anlama geldigini bilmiyorlar.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.