WikiLeaks Hikayesi 2: Gerçekler, Jeostrateji Oyunları

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Referans İçerik: 
Wikileaks Hikayesi 1: Görünenler

 

   WİKİLEAKS HİKAYESİ 2: GERÇEKLER; Mackinder’in Heartland’ı, Spykman’ın Kenar Kuşakları, Wikileaks’in arkasındakiler.
 
“..bugün bu ülkede, bizim iki hükümetimiz mevcut. Bir resmi anayasal hükümetimiz var. Bir de esasında anayasamızın sadece kongremize tanımış olduğu para gücünü kullanma yetkisini kullanan, bağımsız, kontrol edilemeyen, koordine kabul etmeyen ikinci bir hükümetimiz var: FEDERAL RESERV”.
   Yukarıdaki sözlerin sahibi, 1912 yılında Woodrow Wilson’u ABD başkanı yapan, Elit’lerin temsilcisi sayılan Wright Patman’a ait. Kendisi, bu dönemde Kongre yönetiminde Bankacılık ve Para Komitesi Başkanı unvanına sahipti. Federal Reserv yani merkez bankası Amerika’nın yegâne iktidarı olarak ilgililerince bilinir. Elit’ler tarafından yönetilen Federal Reserv ve onun sistemi, ABD halkını ve dünyayı kendi eliyle tezgahladığı sayısız ekonomik resesyon( durgunluk), kriz, şok ve borçlarla karşı karşıya bırakır ve sonra bunlardan kurtulmak adına harekete geçer. Planlanmış olan bu işleyiş, sürekli yinelenir. (Bilbilik;2006:20)

   Wikileaks’in yarattığı şok etkisi hala devam etmekte iken, belgeleri sızdır(t)anların amacı, tartışılması istenen şeyin belgelerle sınırlı kalmasını istemeleridir. Belgelere ilişkin düşünme payı bırakılmaması ve çok fazla belge yayınlanması ile de arka planı sorgulamaya imkân tanımamayı amaçlayan ‘akıllılar’ her geçen gün, biraz daha popülerlik kazanıyorlar.

   Bu yazının uzun olacağını belirtmek gerekir. Zira birçok taşı yerinden kaldırıp, gerçekleri, görünmeyen gerçekleri açıklamayı amaçlıyorum. İlk bölümde görünenler içeriğiyle, bugüne kadar ortaya çıkan ve bugünden sonra ortaya çıkacak olan bilgilerin özeti anlatılmıştı. Bu yazıda ise yenidünya düzeni içerisinde bu hareketliliğin, kim ve ne amaçla yaratıldığını sorgulayacağım.

   Her şey, 2007 yılında Julian Assange isimli bir eski kırıcı ( hacker ) tarafından yönetilen WikiLeaks isimli internet sitesinin Afganistan Savaşı (işgali) na ilişkin “gizli” belgeleri yayınlanmasıyla başladı.

Julian Assange kimdir peki? Kısaca göz atalım:
Orhan Bursalı’nın 30 Kasım 2010 tarihli Cumhuriyet’teki köşesinde kendisine ilişkin detaylı bir değerlendirme yaparak şunları söylüyordu:

“Gizli belgeleri deşifre etmek için internet gazeteciliğine 4 yıl önce başlamış.
..2009’da Kenya’daki kayıplar ve devletin bulaştığı yasadışı cinayetler yargısız infazlar ve kayıplar üzerine bir araştırmasıyla Amnesty Internatıonal’ın İnsan Hakları ödülünü almış.
2008’de Economist Index sansür üzerine ödülünü almış. 2010 Eylül’ünde dünyanın en etkili 50 kişisi arasında 23.sırada göstermiş. Utnereader dergisi, onu dünyayı değiştiren 25 vizyoner arasında nitelendirmiş. 12 Kasım 2010’da da Times dergisinin 2010 yılının ünlüleri/en etkili kişileri arasında ilk sıralarda yer almış. “

Wikileaks hikâyesi detaylıca bir araştırılırsa anlamaya daha elverişli sonuçlarla karşılaşacağız. Bu sonuçlardan ilki, sitenin arkasında para sihirbazı George Soros’un var olduğudur. Soros tarafından desteklendiği araştırma sonuçlarında görülecektir. Şu Atatürk resmi olayıyla da konuyu gerekçelendirelim: O duvar kâğıdı resminde Atatürk resmini koyan örgüt, Yunan Anarşist hareketi isimli bir örgüt. Bu örgüt, özellikle geçtiğimiz dönemlerde Yunanistan’da polis kurşunuyla ölen genç için düzenlenen protestolarla adını duyurdu. Ardından ekonomik kriz sürecinde de sıklıkla adından söz ettirdi. Örgüt, Soros fonlarıyla, Yunanistan’da hükümeti devirmeye çalışan güçlerden sadece birisidir. Belgelere ilişkin değerlendirme yaptığımızda ise, Soros’un para karşılığı, Ukrayna, Gürcistan ve Kazakistan’da gerçekleştirdiği “çiçekli devrimler” ve Türkiye’de giriştiği sürece ilişkin verilerin bulunmaması dikkat çekicidir.

   Soros ve vakıfları şunu gördüler: 21.yüzyılın henüz 10 yılını doldurmuşken, dünyada 3 kriz ve 7 büyük resesyon (durgunluk) yaşanması, paranın ve gücün kontrolünü zora sokmaktadır. Bunu ortadan kaldırmak için müdahaleler gerekmektedir. İngiltere, Kanada, Fransa, İtalya gibi ülkelerde öğrencilerin hükümetlere karşı ayaklanması tesadüfî değildir. Zira bunlardan bilinenler Kanada ve İngiltere’deki eylemlerde, eylemi düzenleyen ve kontrol eden örgütler, Soros fonlarıyla ayakta durmaktadır. Soros ve Federal Reserv, gücü kontrol etmek için ilk engel olarak Obama ve yönetimini cezalandırmayı amaçlamaktadır. Amerikan tarihinin ilk siyahî başkanını yönetime taşırken, Lehman Brother’s la başlayan ekonomik krizin, büyümeden önlenebileceğini ummaktaydılar. Kazın ayağının öyle olmadığı ortaya çıktı.
Wikileaks arka planı, üçlü bir sacayağından oluşmaktadır. Bu ayaklardan birincisi, Soros ve Federal Reserv ayağıdır.
İkinci ayak; küreselleşmenin yeni boyutu siberselleşmedir. Dünyanın fiili kontrolü bu yüzyıl için siber olarak mümkündür. Silah patlatmak yerine, silahları patlamadan engellemek dünyanın ömrü açısından da önemli bir düşüncedir. Bundan birkaç ay önce, Milliyet gazetesinde çıkan bir röportajın akılda kalması gereken kısımlarını paylaşalım.
   Süleyman Anıl ismi birçok kişi tarafından ilk defa bu satırlarda duyuluyor. Kendisi ODTÜ mezunu bir mühendis. Görevi ise dikkat çekici: NATO Siber Savunma Birim Başkanı. Milliyet gazetesindeki röportajına göre, siber kalkanların tüm yazılımları kendisi tarafından oluşturuluyor. Siber kalkan çalışmalarının tam anlamıyla tamamlanacağı yıl olarak 2013 yılını gösteriyor. Hatırlatmakta fayda olan başka konu ise, dünya ülkelerinin eş zamanlı olarak siber tehdidi ulusal güvenlik strateji belgelerine almalarıdır. Türkiye’ye ilişkin hatırlanacak olursa, değişen kırmızı kitabın içeriğine ilk defa siber tehdidin alınması da bu zamana denk geliyor.
Amerika’nın “ikinci/birinci” hükümeti, Obama’nın kendisini temizlemesi için, Ortadoğu’daki savaşlarda çekimser davranmayı bırakmasını istemektedir. Bunu gerçekleştirmek için birçok yol var. NATO’nun kalkanlarının tartışmaya açılması da bu süreci destekleyici bir unsur olarak karşımızda yer alıyor. Wikileaks aracılığıyla siber savaşın “haklı” gerekçeleri de bu yap-bozun son parçası olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye ise, senaryoda en önemli unsur. Bölgenin jeo stratejiği açısından bölgesel bir güç özelliği taşımaktadır. Özellikle son dönem Türk diplomasisi birçok unsuru rahatsız etmektedir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e Chatnam House tarafından verilen ödül ile Başbakana, Egemen Bağış’a ve Davutoğlu’na verilen ödüllerin zamanlaması manidardır.
Özetle siberselleşme, arka planın ikinci ayağıdır. 2013 sonrası dünya farklı bir yola girecektir.
Üçüncü ayak ise, başlıkta da belirtildiği üzere muhteşem iki teoridir.

   Öncelikle Mackinder’e bakalım:
İngiliz coğrafyacı Mackinder 1904 yılında yazdığı “The Geographical Pivot of History” eserinde Okyanuslardan tecrit edilmiş, dış ulaşıma kapalı ve kara gücünün devamlı bir üssü olarak nitelediği Kalpgâh’ı (Heartland) jeopolitik kavramsallaştırma olarak ortaya koymuştur:
Kalpgâh, stratejik düşüncenin amaçlarından dolayı Baltık denizini, gidiş-gelişe elverişli Orta ve Aşağı Tuna’yı kapsar. Bu yüzden Rusya’ya ilaveten Brandenburg-Prusya ve Avusturya- Macaristan’ı kapsar. Çağın koşullarına göre deniz gücünün ulaşıma imkân tanımayan bölgedir. (AKT: Bilgesam:59–61)
Ayrıca Ona göre okyanuslarla çevrilmiş tek büyük bir kara kitlesi vardır. Bu kitle Avrupa-Asya-Afrika kıtalarından meydana gelmiştir. Bu Dünya Adasıdır. Bu adanın çevresinde deniz ulaşımı ve ticareti sayesinde iyi değerlendirilmiş ve genellikle kalabalık ve sık nüfuslu deniz memleketleri bulunur. Hâlbuki iç kısımlarda daha az gelişmiş, tenha, fakat arazi bakımından geniş ülkeler yer alır. Bu alan az önce belirttiğim üzere Heartland( Kalpgâh)tır. Bu kalpgâhın çevresindeki iç ve mihver bölgeler hakkında da şunları söyler: “doğu Avrupa’yı elinde tutan Heartland’a hükmeder. Heartland’ı elinde tutan Dünya Adası’nı ve eğer Dünya Adasını elde tutuyorsa bütün dünyayı kontrol eder.”

   Bu formül çok ilgi çekmiş ve 1930–1950 arasında muhtelif ülkelerde başta Almanya ve Amerika olmak üzere değiştirilerek takip edilmiştir. Alman Haushofer, Nazi yayılmasını bu teoriyle açıklamaya çalışmıştır. Değişikliğin gerekçesi ise teorinin 1919 da ortaya atıldığı için dönemini kapsadığına, güncellenmesi gerektiğine olan inançtır. Nitekim ABD’de J.Spykman da teoriye karşın kendi teorisini geliştirmiştir.

   Spykman eski dünyaya yenidünyayı da ilave etmiştir. O’na göre Heartland’dan daha önemli olan bir unsur Avrasya’nın çevre toprakları (Rimland) dır. Burası Heartland’la kenar denizler arasını işgal eder. Türkiye, Ön Asya, Arabistan, Irak, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Güneydoğu Asya, Çin, Kore ve Japonya’yı içerir. Bu bölge deniz ve kara güçleri arasında bir tampon bölgedir. Rimland’ı ele geçiren Avrasya’ya ve dolayısıyla Heartland’a hâkim olur.( ÖNGÖR:310–316)

   Spykman’ın Kenar-kuşak teorisi, ABD’nin 2.Dünya Savaşından sonra siyasetin şekillenmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Teori, savaş sonrasında eski kıtada ortaya çıkan boşluğu ABD’nin doldurabileceğini ve bunun yolunun da özellikle Rusya’ya karşı korunması gereken bölge olan İç Hilal’den geçtiğini işaret etmiştir. Bu bağlamda 2.Dünya Savaşı sonrası konjonktür göz önünde bulundurulduğunda İngiltere’nin özellikle Ortadoğu’da güç kaybına uğradığı, ABD’nin İngiltere’nin bu zaafından yararlandığı ve böylece Pax Britannica’nın yerini Pax Americana’ya bıraktığı görülür ki, keza Spykman’ın işaret ettiği ve ABD dış politikası için çizdiği yol haritası da budur.
Spykman’ın teorisini hayata geçirense Amerikalı Strateji uzmanı ve CFR üyesi George Kennan’dır. 1947’de ABD Dış İşlerine sunduğu rapor şu satırlardan oluşmaktadır : “ABD’nin tüm gücünü Avrupa ve Asya’da güç dengesi tekrar tesis etmeye yoğunlaştırması gerektiği, bu kapsamda; SSCB’nin tüm Avrasya bölgesine silah kullanarak veya siyasi yollardan kabul edilemez nitelikte olduğu ve Mackinder’in merkez Bölge olarak adlandırdığı toprakların SSCB’nin tartışmasız egemenliğinde olduğu bir ortamda yapılması gerekenin bu bölgeye kenar teşkil eden bölgelerin, ABD tarafından desteklenmesi hayati öneme haizdir.” (Akt:Birsel:104)
Yukarıda aktarılanlar hayata kısmen geçirilmiştir: NATO, CENTO, CEATO ve Truman Doktrini buna örnektir.

   Sonuç olarak; WikiLeaks hikâyesi de tıpkı yukarıdaki gibi bir dönüm noktasıdır. Siber savaşların haklı gerekçeleri hazırlanmaktadır. Ekonomik, stratejik ve “derin” politik analizlerin aktarıldığı bu çalışma ile buz dağının ardına ışık tutmak çabası amaçlanmıştır. Kimse kusura bakmasın: Rütbesiz asker diye tanımlanan “ER” lerden birinin dünyayı karıştırmasına inanmak büyük bir akıl tutulmasıdır. Wikileaks, bu yeni düzen politik belirlemesinde sadece ve sadece, çok fazla ses çıkaran bir enstrümandır. Tıpkı Borazan gibi!
 
İlker EKİCİ
ilker.ekici@politikadergisi.com
 
Kaynakça:

BİLBİLİK; Erol: Dış İlişkiler Konseyi CFR Trilateral-Bilderberg; Umay: 2006;İzmir,
BİLGESAM; Bilge Stratejik Araştırmalar Merkezi Jeopolitik, Ekonomi-politik ve Sosyo-Kültürel Araştırmalar Dergisi; C:1, Sayı:3 Güz 2010
BİRSEL; Haktan: Küresel Güç Mücadelesinde Türkistan Jeopolitiği ve Özbekistan; Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi; Süleyman Demirel Üniversitesi, Sos.Bil.Ens. Uluslararası ilişkiler Anabilim Dalı
BURSALI; Orhan: Cumhuriyet Gazetesi;Wikileaks ve Yeni Dünya yazısı; 30 Kasım 2010
DAVUTOĞLU; Ahmet: Stratejik Derinlik; Küre Yay. 25.Bsk;İstanbul
ÖNGÖR; Sami: Siyasi Coğrafya ve Jeopolitik.

Yorumlar

Yeni Dünya Düzeni

SAyın İlker EKİCİ,

Türkiye'yi, Türkiye yapan;

Mustafa Kemal Atatürk'ün üstün zekası,
Vektörel güç olan sürekli devrimci anlayışıdır.

Komünizm, Faşizm, Şeriat, Kapitalizm
hepsi emperyalisttir.

Kemalizm, antiemperyalisttir.
Aynı zamanda;Komünisttir, Yardımlaşma ve dayanışma adına
Faşisttir, Ülke sınırları içinde birlik ve beraberlik adına
İnaçlıdır, Kul ile inandığı arasına girmemek adına
Kapitalisttir, Devletçilik adına

Bana göre bir geçek var;
Yeni Dünya Düzeni "KEMALİST" olmak zorunda,
Sadece ve sadece daha fazla kan dökmemek adına...

Hiçbir savaş planlandığı şekilde gelişmemiş,
Öve öve bitiremedikleri BÜYÜK BÜYÜK devletlerin istediği şekilde sonuçlanmamıştır.
Kendinize iyi bakın...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.