Utanıyorum…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir daralma, bir iç sıkıntısı, humma ateşi gibi her yanımı dolaşıyor, beynime çörekleniyor, oradan utanma duygusu olarak yüzüme yapışıyor. Televizyon, gazete ve internet medya haberleri bu hissi uyandırıyor. Beklide haksızım, üzüntüm, sıkıntım belki de boşunadır. Ama bu vatanı ve insanını canı bilen herkesin benim durumumda olduğunu düşünüyorum. Bu da daha fazla sıkılmama neden oluyor.
 
Anayasa maddeleri ile ilgili referandumda başbakanın hiçbir şeye olmasa da 12 Eylül mimarlarının yargılanması için evet oyu istediğini hatırlıyorum. Hatta Başbakan 12 Eylül sonrası idam edilenlerin isimlerini sayarken duygulanmış gözleri yaşarmıştı. Üstelik aynı duyguları üst seviyeye taşıyacak bir şiir de okumuştu.Hasip Kaplan isimli milletvekili önceki gün darbe yapanların yargılanması için meclise bir kanun teklifi verdi. Bu kanun teklifinin gündeme alınması için yapılan oylamada AKP ve MHP milletvekilleri el ele hayır oyu kullanarak tasarıyı reddettiler. AKP’lileri biliyoruz. Kendilerini doğuran sistemin mimarlarını asla yargılamazlar. Şaşırmadım. Ama MHP’li milletvekillerinin tavrından utandım.
 
163 muvazzaf ve emekli yüksek rütbeli subay tutuklandı. “Sehven” deliller, hukuk ilkelerinin istifa ettiği salonlar. Keyfiliğin kol gezdiği koridorlar. 180 kişinin katilleri, hem de suçlarını itiraf etmişken salıveriliyor. Sevgilisini kesip buzlukta saklayan dışarı çıkıyor, PKK militanı serbest kalıyor. Ve onca duruşmaya devamlı gelen delil karartma, kaçma gibi bir niyeti olmayan şerefli Türk askerleri, yeni mahkeme başkanının kararı ile tutuklanıyor. Adalet, iktidar partisinin logosuna kaçıp gizlenmiş sanki. Ülkemin bu duruma gelmesinde her vatandaş gibi benimde kusurum olduğunu düşünüyor, utanıyorum.
 
Mehmet Haberal, yattığı hastaneye yapılan film gibi bir baskın ile yaka paça başka hastaneye naklediliyor. Vatanını, insanını seven diğer aydınlara gözdağı verilmek isteniyor. Bu kin, bu intikam duygusu niye? Veya neden o ünlü cerrah seçiliyor. Anlamak mümkün değil. Polis o film gibi baskını yapar ve yalaka medya da her yarım saatte bir bu haberleri insanların beynine gözdağı hançerleri olarak sokarken günlerdir İstanbul’da vatandaşların sistemli biçimde arabaları yakılıyor. Polis bir şey yapabilmiş değil. Utanıyorum.
 
Ambleminde “Adalet” olan iktidar partisinin başı Sayın Başbakan gidip Kars’ta kaçak yapılmış oteli açıyor. Acaba bilmiyor muydu? Her şeyi bilen başbakanımızın onu bilmeyeceğini düşünemiyorum. Utanıyorum.
 
İktidar olduklarından beri Kıbrıs konusunu çözeceğini söyleyen AKP bir türlü bu işi başaramadı. İnsanlara “yes be annem” dedirtip Kıbrıs’tan temelli kurtulmayı planlamışlardı ama Rum tarafı hayır deyince plan bozuldu. Diğer cenahlarda olduğu gibi Kıbrıs cenahında da “ver kurtul” politikası duvara çarptı. Özel adamları Talat da iktidardan düşünce, bu Kıbrıslılara iyi bir ders vermek caiz olmuştu. İşte fırsat da doğuruldu. Birkaç besleme provokatörün açtığı aşağılık pankartın ardından gerek Başbakanın, gerek onu her daim destekleyen Sayın Cemil Çiçeğin konuşmaları Kıbrıs’ı ve halkını nasıl gördüklerini ortaya koydu. Ancak şu akıldan çıkarılmamalıdır ki, Kıbrıs bizim namusumuzdur. Namusumuz için söylenen bu sözlerden dolayı da, utanıyorum…

İzmir. 2011
cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.