Ülkemizde Devrimci Durum Var!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

AKP’nin kendini padişah sanan başkanı, Başbakan Erdoğan, İstanbul Taksim alanındaki gezi parkındaki 600 ağacı katlettirerek, oraya tarihi Topçu Kışlası maskesi altında AVM inşa etmek istiyor. 90 lı yılların ikinci yarısında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan, Başbakan olma görevinin yanında hala alttan alta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olma görevine devam ediyor.

10 senede, dünyanın en güzel doğasına sahip kentlerinden biri olan İstanbul’u neredeyse petrol zengini Arap şeyhlerinin gök delenlerle betonlaştırdıkları Dubai kentine benzettiler. Erguvan ağaçlarıyla dolu yemyeşil İstanbul’un o güzel cennet bahçesi halini; giderek her tarafı granit betona, kıpkızıl kiremit dolu çatılara ve simsiyah asfalta çevirdiler. Mimar Sinan’ın o muhteşem camilerinin göğü delen, tarihsel kültürümüzü göklere çıkaran minare siluetlerini şimdi artık arka planda modern gök delenler bozuyor.

Yem yeşil, şirin, küçük derelerin çağladığı, kuşların, irili ufaklı her cins hayvanın, insanın mutlulukla yaşadığı cennet Karadeniz sahilleri de artık; bu dereleri kurutan HES ’lerle, durmadan sel felaketine neden olan, simsiyah bir kemer gibi boğarcasına Karadeniz sahillerinin boğazını sıkan otoyolları dolduruyor.

Küresel finans sermayenin ve onunla işbirliği yapan yerli işbirlikçi holdingci büyük sermayenin çıkarına ve onun denetiminde yürüyen vahşi kapitalizm, 10 seneyi aşan AKP iktidarında neo liberal ekonomi politikalarla; bir yandan köle gibi çalıştırılan insanlarımızın emeğini, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizi sömürüyor; fakat aynı zamanda da bu güzel cennet vatanın doğasını tahrip ediyor.

Ülkemizde AKP iktidarının bu emek, vatan, millet ve doğa düşmanı politikalarına karşı öfke giderek kabarıyor. Artık Taksim Gezi Parkındaki polis baskısı bardağı taşıran son damla oldu. Halk bu kadar haksızlığa, bu kadar keyfiliğe, bu kadar gaddarlığa daha fazla dayanamadı ve ayağa kalktı!

Eminim ki 31 Mayıs 2013 tarihe geçecek bir gün olacaktır. Taksim Gezi Parkında halka olağanüstü büyük bir şiddetle saldıran polise başta gençlerimiz olmak üzere halkımız, sanatçılarımız, on binler, yüzbinlerle sokağa döküldüler. Gayet disiplinli, gayet demokratik, gayet vakur bir biçimde “Hükümet İstifa!”, “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş!” sloganlarıyla AKP’nin ve onun padişah özentisi, vatansız ve milliyetsiz başkanını protesto ettiler. Protestolar sadece İstanbul’da değil, İzmir’de, Ankara’da, Adana’da, Eskişehir’de kısaca yurdumuzun dört bir köşesinde sürdü, sürüyor. Tarih hiç böyle bir direnişe tanık olmadı! Düşünün; Protestolar bütün bir gece, bazıları 24 saat ve hatta kimileri 48 saate n fazla eylemlere katıldılar.

Bu satırlar yazılırken; halk, İstanbul Asya yakasından Atatürk köprüsü üzerinden Avrupa’daki protestocularla buluşmak için yürüyordu. Polis; yine o gaddar, o zalim, o acımasız satılık ve işbirlikçilere hizmet veren küstah bir ordu edasıyla bütün kinini kusarcasına halka karşı biber gazını ve bombasını kullanmaya devam ediyor.

Kısaca bütün bunlar ülkemizde bir devrimin yaklaştığının açık ayak seslerinden başka bir şey değildir. Türkiye artık uyanıyor. Türkiye artık yeni şeyler istiyor. Türkiye artık daha bağımsız, daha şahsiyetli, daha demokratik, daha özgür, daha adil ve daha eşitlikçi, daha çok doğa ile haşır neşir yaşamak istiyor!

***

Eğer Türkiye’de bir devrimci durumdan bahsediyorsak, bu değerlendirmeyi neye göre yaptığımızı, bu durumun kıstasını da burada belirtmemiz gerekiyor.

Bir devrimci durumu, tek bir cümle ile ifade edersek eğer şöyle diyebiliriz: Bir ülkede “Yönetilenler artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor, yönetenler ise artık eskisi gibi yönetemiyor” bir duruma gelinmesidir. Bir ülkedeki devrimci durumun ölçülerini önce iki kategoride ele almak gerekir: Nesnel Koşullar ve Öznel Koşullar.

Öznel koşullar, yönetilenlerin toplumsal bilinç ve örgütlenme seviyesidir.

Nesnel koşullar olarak, 10 yılı aşkın AKP iktidarıyla; ülke ekonomisi dışa emperyalizme çok daha fazla bağımlı hale gelmiş, Türkiye bu dönemde üretken bir ülke olmaktan giderek çıkıp durmadan borçla tüketen bir ülke haline gelmiştir. Erdoğan’ın; halkı kandırmak için IMF borcunu ödendiği propagandası yapmasına aldanmayan halkımız, ülkenin neredeyse Sıcak parayla birlikte 460 milyar borcu olduğunun farkındadır.

Üretmeyen bir ekonomi fazla yatırım yapmadığından dolayısı ile istihdam olanağı yaratamayacağı için ülkede işsizlik artmaktadır. Gelir dağılımı son yıllarda korkunç adaletsizlik göstermektedir. Zengin çok daha zengin olurken, fakir de her gün daha fazla fakirleşmektedir.

10 yıllık AKP hükümeti sadece ekonomide borç parayla halkın gözünü boyayan hizmetlerle halkı oyalamamış, aynı zamanda sosyal, eğitim, sağlık politikalarıyla da halk düşmanı tavrını sürdürmüştür. Özellikle son dönemlerde AKP ve lideri Erdoğan,

  • “Türk milletini Ayaklar altına alırım!” diye milletimizin tümüne hakaret etmiş,
  • 30 yıllık terörist PKK ile anlaşarak ülkeyi bölme projesinde ortaklık kurmuş,
  • Bütün komşularımızla ülkemizin arasını bozmuş,
  • Arap dünyasının en azılı katillerine, teröristlerine kucak aşmış,
  • Türkiye’nin Suriye sınırında vatandaşları olağanüstü mağdur etmiş,
  • 52 canımızın katledildiği, kendi politikasının sorumlusu olduğu Reyhanlı terör katliamına adeta duyarsız kalmış,
  • Alkol düzenlemesi ile vatandaşın özgür iradesini kendisinin kullanmasına müdahale etmiş,
  • Durmadan bu ülkenin Kurtuluş mücadelesinin lideri ve bu devletin kurucusu olan Atatürk ve Arkadaşlarına hakaret etmiş, onları aşağılamış,
  • 4+4+4, dini eğitime ağırlık veren müfredatla ve serbest kıyafetliği gibi düzenlemelerle cumhuriyetçi eğitim birliğini, bilim ve akıl rayından çıkararak bozmuş,
  • Sağlık hizmetlerini tamamen para kazanılan meta haline getirerek, yoksulun sağlığı ile oynamış,
  • HES gibi, İstanbul Boğaz’ına 3. Köprü gibi yeşil doğayı katleden projeleri halkın karşı çıkmasına rağmen dayatmış,
  • Balyoz, Ergenekon gibi düzmece siyasi davalarla ülke sivil asker ülke aydın ve vatanseverlerin özgürlüğünü keyfi olarak gasp etmiş,
  • En demokratik özgürlük hakkını kullanan protestocu gençlere, emekçilere, halka orantısız ve gaddarca polis şiddeti uygulamış
  • Adeta polis devleti haline gelerek faşist bir karakter kazanmıştır!

Başta gençliğimiz olmak üzere bütün halkımızın sabrı ve tahammülü; bütün bu halk, gençlik, emek ve vatan düşmanı AKP politikaları karşısında artık sonuna gelmiştir. Denebilir ki milli bir isyan başlamıştır! Kendiliğinden, hiçbir parti, örgüt, kuruluşun hazırlığı ve örgütlenmesi olmadan bir anda yüzbinler sokağa dökülmüştür.

 

Kitlelerin ana sloganı “Hükümet İstifa” dır. Artık halkımızın bu hükümete tahammülü kalmamıştır. Halk, direnişte kararlığını ve kendi içindeki dayanışmasını göstermek için de “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş!” sloganını çok sıkça kullanmaktadır.

Normal bir demokratik rejimde hükümet, aslında halkın dört veya beş seneliğine siyasi vekâletini alarak kurulur. Yani hükümet veya milletvekili olmak, Başbakan olmak geçici siyasi bir emanettir. Demokrasilerde halka rağmen halka karşı siyaset sonuçta başarısızlığa uğramaya mahkûmdur. Çünkü halk, ne kadar aldatılırsa aldatılsın, emanetini verdiği gibi almasını da gayet iyi bilir.

Spontane(kendiliğinsen) gelişen halk hareketleri her zaman meşrudur. Çünkü bu en doğal hak arama yöntemidir. Bu hareketler karşı; demokratik olmayanlar, demokrasiyi içine sindiremeyenler, gayet sert tepki gösterirler. Bu hareketleri; ya ideolojik olarak tanımlarlar, ya onların hukuk dışı olduğunu iddia ederler! Sonuçta zalimler her zaman haklı çıkmaya, halkı suçlamaya çalışırlar. Ama boşuna!

Artık AKP hükümeti miadını doldurmuştur. Artık sorun AKP hükümetinin düşüp düşmemesi değil, ne zaman düşeceği meselesi haline gelmiştir.

Şimdi görev, bu hareketin öznel koşullarını yerine getirmektir. Yani süratle AKP hükümetine karşı okuyup araştırarak argüman toplamak ve kendiliğinden başlayan bu gençlik ve halk hareketine bir düzen, bir anlam ve amaç vererek onu bilinçli ve örgütlü bir harekete dönüştürmektir.

Bunun da yolu, yöntemi artık herkesin, ama AKP hükümetine karşı olan herkesin en kısa zamanda bir yapıda örgütlenmesidir. Yani AKP hükümetini istemeyen her bir vatandaş, kendisine en yakın olarak gördüğü, kendi fikir ve amaçlarına en uygun olan bir siyasi partiye, derneğe veya sivil toplum kuruluşuna en kısa zamanda kayıt olmalı, örgütüyle birlikte bu meşru ve şanlı mücadeleyi yürütmelidir.

Amacımız, Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik bir Türkiye’dir!

Kılavuzumuz;, bilim, akıl ve mantıktır.

Yöntemimiz, demokrasidir.

Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirleridir

İlk hedef için ana talebimiz ise, AKP hükümetinin derhal istifa etmesidir!  

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

ulusalcı devrim

taksim direnişiyle başlıyan bu halk hareketini ulusalcı diye küçümsemek yanlı bir siyasi tavırdır,bu hareket hem ulusalcı hem devrimci bir harekettir,tabii ki,kemalizmi sahiplenecek,kemalist devrimi tamamlayarak,sosyalizme giden yolu, süreçi de içinde barındırmaktadır,bugün Türkiyede ta cumhuriyet mitinglerinden bu yana akp dinci faşizmine kitlesel anlamda muhalefet eden hareket sizin burun kıvırdığınız bu ulusalcı,kemalist harekettir,pek önemsediğiniz kürt hareketi bile bugün hem dünya çapında emperyalizmin yedeğini düşmüş,içerde de akp ile uzlaşan bir siyasi tavır geliştirmektedir,bu hareket gençliğin emekçi halkın öncülüğünde ileride neden bir milli demokratik devrime doğru evrilmesin burada aslolan ideolojik noktada anti emperyalist anti kapitalist bir eksenden hareket etmiş olması,ulus devlet ve üniter yapıya sahip çıkmasıdır.Marksist olarak sınıfsal mücadele doğaldır ki bizim sahiplendiğimiz eylem tarzı olmakla birlikte bu eylem tarzı ülkemizde proleteryanın örgütsüzlüğü,dağınıklığı ve merkezi bir işçi sınıfı partisinin yokluğu koşullarında ulusalcı,halkçı bir devrimci dinamiği tetiklemektedir.Bu özgünlük latin amerika sosyalist iktidar pratiklerine de denk düşmektedir,ülkemizin siyasi iktisadi özgün koşulları devrimi milli demokratik bir devrimci rotaya zorunlu olarak yönlendirmektedir.Somut koşulların somut tahlilinden bu sonuç çıkmaktadır.Bu devrimin parolası tam bağımsız laik demokratik halkçı Türkiyedir.Bu düzende iktidar emekçi halkta ağırlıklı olarak emekçilerde olacaktır.


 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.