Türkiye Tarihi'ne Kısa Bir Tur -2-

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Burak İNAN

 

   Efendim, kaldığımız yerden devam edelim; geçen sayımızda Türkiye tarihinde geziyorken, 28 Şubat sonrası süreçte kalmıştık.

   28 Şubat ile beraber; kapatılan Refah Partisi, yasaklanan siyasiler, eğitim üzerinde alınan tedbirleri yaşadık. 8 yıllık kesintisiz eğitim kararı ile, “karşı devrimin arka bahçeleri” olarak anılan “İmam Hatip” liselerindeki sürece el konulmuştu. Bu durum, karşı devrim cephesinde kısa bir şok etkisi yaratmıştı. Gitgide pervasızlaşan “Siyasal İslamcılar” Sincan’da tankların yürümesiyle, seslerini kesmişti.

   Bir sonraki seçimlerde işbaşına gelen DSP-MHP-ANAP koalisyonunu zor günler beklemektedir. Ekonomi giderek bozulmakta; Türkiye giderek sonu belirsiz bir sürece doğru sürüklenmektedir.

   2001 krizi ile toplum ve ekonomi altüst olmuştur. Kepenkler kapatılmakta, insanlar işlerini kaybetmekte, fiyatlar yükselmektedir. Dönemin başbakanı Ecevit’in önüne yazar kasalar atılmaktadır.

   Bu noktada “kurtarıcı” sıfatı ile gelen ve halen etkileri süren bir isimden bahsetmekte fayda var: Kemal Derviş

   Derviş’in gelmesiyle uygulanmaya başlanan programla; katı mali disiplinin, kamunun küçülmesinin, yüksek faiz ve düşük kur politikası ile sıcak paranın girişinin sağlanabileceği öngörülmekteydi. Dünya Bankası’ndan gelen Derviş, bir başka uluslararası “sömürü kuruluşu” olan IMF’nin programlarını Türkiye’ye dayatmıştı.

   Bu kargaşa içinde, halk fakirleşmekte ve bir çıkış kapısı aramaktadır. Bu noktada, eşine dünyada az rastlanır bir darbe gerçekleştirilmiştir: Medya Darbesi. Medya kartelleri, artık kimlerin desteği var orasını herkes kendince düşünsün, Ecevit hükümeti üzerine saldırmaktadır. Ecevit’in sağlık problemleri dahi “malzeme” olarak kullanılmaya başlanmıştır. Derviş’in politikalarının yarattığı olumsuz hava gerektiğince kullanılmış, bir diğer yanda ise kapatılan Refah Partisi yerine kurulan Fazilet Partisi’nin “yenilikçi kanadı”ndan ısrarla bahsedilmiştir; ancak FP de kapatılacak, seçimlere “Saadet Partisi” adı altında girecektir.

   Derviş, İsmail Cem, Hüsamettin Özkan üçlüsü ise yeni bir parti arayışına girmişlerdir bile; ancak Derviş son dakika golünü atacak ve CHP listelerinden aday olacaktır.

   SP’deki “yenilikçi” kanat ise partiden ayrılacak ve 3 Kasım 2002 seçimlerine, aralarında eski DYP-ANAP-MHP’lilerden oluşan isimleri de alarak, “Adalet ve Kalkınma Partisi” adı altında girecektir.

   Partinin genel başkanı olan R.Tayyip Erdoğan, siyasi yasaklıdır. Büyük bir basın propagandası ile seçimlere yaklaşılmaktadır. Erdoğan, kürsüde değiştiğini ve ilerlediğini söylemektedir. Dokunulmazlıkların kaldırılacağı üzerine sözler verilmektedir.

   Ve nihayet seçimler olur.

   AKP, aldığı %34 oy ile tek başına iktidar olur. Karşı devrim süreci, kaldığı yerden devam etmektedir. Bu sefer; hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar etkin ilerlemektedir.

   Tayyip Bey, CHP’nin de destek verdiği yeni bir değişiklikle, milletvekili seçilme hakkı kazanır. Siirt’te “yeniden yapılan” seçimlerde aday olur ve milletvekili seçilir. Bundan sonra, Başbakanlık görevini de kendi alır, eski Başbakan Abdullah Gül, artık Dışişleri Bakanı’dır.

   AKP hükümeti, esasen Derviş politikalarının devamını sağlamıştır; fakat dünyada da bir genişleme mevcuttur. Likidite bolluğu ve piyasaların genişlemesi ile “sıcak para” üzerine kurulan sistem, işler hale gelmiştir. Bu esnada satılan KİT’ler, bambaşka bir yazının konusudur. Halkın değerleri, birçoğu yabancıya olmak üzere, bir bir satılmıştır.

   İrticai faaliyetler, olanca hızı ile sürmektedir. 20 yıldan fazladır süregelen PKK terörü, terörist başı Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra güç kaybetmiştir.

   Irak işgali, tam da bu sıralarda olmuştur. ABD Irak’ı işgal etmiş, Saddam devrilmiştir ve kaos içinde bölünmeye doğru giden bir Irak yanı başımızda durmaktadır.

   Terör, bu işgalin de payı ile giderek yeniden zemin kazandı, AB yolunda geçirilen “uyum yasaları” buna gerekli ortamı da hazırlamaktaydı.

   AKP yönetimi; bir yandan AB sürecine aktif katılıyor gözüküyor, bir yandan da laiklik ve rejim karşıtı uygulamalarda bulunmaktan hiç çekinmiyordu.

   Medya, iktidar yanlısı yayınlar yapıyor; iktidar muhalifleri sansürleniyor ve baskı görüyordu. Medya üzerinde kirli oyunlar dönmeye başlamıştı.

   Yerel seçimlerden de güçlenerek çıkan AKP hükümeti, halkı “sadaka ekonomisine” razı eder kıvama getirmek amacında idi. Oysaki kendileri hakkında yolsuzluk iddiaları ve davaları sürekli birikmekteydi.

   2007 Seçimleri’ne gelen süreç, seçimin tahlili ve sonuçları ve gündemimiz; gelecek sayıda ele alacağımız konular.

   Koca bir tarihi üç beş satıra elbette sığdıramayız. İki sayıdır, naçizane hatırlatmalar yapıyoruz. Bunun sebebi, ilerdeki “yazılarımıza” zemin oluşturmaktır. Geçmişte yaşananlara, en azından şöyle bir göz atmadan, gelecek ile ilgili tahliller ve yorumlar yapmak doğru olmayacaktır.

   Karşı devrim sürecini, bütün bileşenlerini ve nihayetinde emperyalizm ile bağını ortaya koymak için böyle “gezintilerin” uygun olacağını düşündüm.

   Gelecek sayımızda görüşmek üzere.

Aydınlık Yarınlar.

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.