Toplum Olarak Uyuşturucu mu Aldık?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Ali İhsan Uğuz

Bugün gazetelerde bir haber dikkatimi çekti. Başbakan R.T.Erdoğan’da bulunan bir araştırmaya göre 29 Mart seçimlerinde AKP’nin %52 civarında bir oy alacağı yazılıymış. Dün akşam Habertürk kanalındaki bir programda da Vatan gazetesi yazarı Mehmet Tezkan da benzer şeyler söyledi.

Ortama bakarsanız yedi yıldır iktidarda olan bir partinin, doğru dürüst hiçbir sorunu çözememiş, ülkeyi yoksullaştırmış ve emperyalizmin oyuncağı haline gelmiş ülkenin tepki olarak oylarının ciddi anlamında azalması gerek değil mi? Görünen o ki AKP için bu söz konusu değil. Yolsuzlukların, rüşvet dolaplarının ve rant paylaşımlarının bolca yaşandığı ülkede iktidar partisi neden oy kaybetmezde tam tersi nasıl olurda oylarını artırır.
Aslında Hitlerin iktidara gelişi ile ülkemizde ki benzerlikler çarpıcı şekilde birbirine benziyor. İşte Hitler’in Almanya da iktidara gelişinin öyküsü
 
1933 yılının Ocak ayında, Komünistlerin bir genel grevle tüm ekonomiyi işlemez hale getirerek bir 'devrimci durum' yaratacakları ya da ülkede iç savaş çıkacağı konusundaki endişeler o derece derinleşmişti ki, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg Hitler'i, Katolik Merkez Parti'yle bir koalisyon kurarak istikrarlı bir hükümet kuracağı umuduyla başbakan atadı.

Ancak Katolik Merkez Parti'yle bir anlaşma sağlanamadı. Milliyetçi Parti'nin de desteğini alan Hitler, ülkeyi yeniden bir genel seçime götürdü.


Hükümette olmak dolayısıyla devletin tüm olanaklarını kullanan bir seçim kampanyası yürütülmüştür. Öte yandan Hitler, hiçbir şekilde ulusalcı bir sosyalist olmadığını, gerçekte ne olduğunu çok net bir şekilde, gereken yerlere anlatabilmişti. Bu seçim kampanyası sırasında endüstri ve finans-sigorta devlerinden büyük miktarda mali destek sağladılar.

27 Şubat 1933 akşamı Reichstag'ta bir yangın çıkmıştır. Büyük ihtimalle Nazi partisi tarafından yapılmıştır. Soruşturma kısa sürede polisi Marinus van der Lubbe adından yarı-deli bir komüniste götürdü. Yangını çıkaranın kendisi olduğunu itiraf ettirildi.

Ertesi gün, Hitler Hindenburg'a, anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalattı. İzleyen günlerde Nazi partisi ve Milliyetçiler dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durduruldu.

5 Mart 1933 günü yapılan seçimlerde Nazi partisinin oyları yüzde 44 düzeyine çıkmıştır. Milliyetçi partilerin oyları düşmüş olmakla birlikte parlamentoda çoğunluk sağlanabiliyordu.
 
Büyük bir propaganda faaliyeti yürüterek ve olağanüstü hitabet ve ikna kabiliyetini kullanarak bütün Alman halkını Nazi bayrağı altında birleştirdi. Kendisini, Almanların yanılmaz büyük lideri ilan etti ve halkı da buna inandırdı. Bundan sonra Alman halkı ölümüne kadar Hitler'in peşinden körü körüne gitmiştir.
 
Ülkemizde de AKP iktidarı devletin bütün olanaklarından yararlanıyor. Bizler ve onlar diye toplumu neredeyse bıçak gibi ikiye bölüp bizler dediklerine yada oy tabanı sağlayabilecekleri için her türlü olanağı sonuna kadar kullanıyorlar. Her zaman olduğu gibi en büyük silahı da şüphesiz din silahı. Lenin “Din bir afyondur” sözü ülkenin içinde bulunduğu durumu en iyi anlatan bir sözcük. Din belki de bu ülkenin tarihinde toplumu uyutmak için bu kadar acımasız bir şekilde hiçbir dönem kullanılmadı. Toplum uyuşturucu almış insanlar gibi ne yöne çekersen o noktaya hareket ediyor. Uyuşturucunun insan üzerindeki etkilerini bir internet sitesinden aldığım aşağıdaki yazıda
gayet güzel belirtilmiş.
 
Uyuşturucular insanı olmadıkları hale sokan sinsi maddelerdir. Beyni yiyip tüketen, hayattan bıktıran, sürekli bir maddenin esaretinde ve onun çevresinde süren, yaşamı gittikçe kısaltan, çekilmezleştiren maddelerdir. Farklı olmak, kendini öyle hissetmek, kendini etrafından soyutlamak. İşte bu maddelerin simsarları bizleri en hassas zamanlarımızda yakalıyorlar ve en bağımsız hissetmeye çalıştığımız çağlarda, kendilerine bağımlı kılıyorlar. İlk başta hissettirdikleri tam istediğimiz gibiyken sonraları işler değişiyor. Bu maddeler içinde bulunduğumuz depresif hali kimyasal olarak kamçılıyor. Oysaki bu maddelere sıkıntılarımızdan kurtulmak, keyiflenmek için başlamış oluyoruz ama iyice bizi bunalıma sokuyorlar. Sonra madde alımı daha fazla oluyor, bunalım artıyor ve buna karşılık daha da fazla madde alımı oluyor. Ardından durum bir paradoks halini alıyor ve kurtulmak imkansızlaşıyor. Bir başka yönünde bu maddeleri elde edebilmek için tüm maddi imkanların seferber ediliyor olması. Para bulunamazsa hırsızlık, fuhuş gibi kişinin normal hayatında yapmayacağı yollara girişiliyor. Artık amaç yaşamak değil o maddeyi elde edebilmek oluyor. Sonunda alınan doz öyle seviyelere geliyor ki, kişi yaşamını bazen istemeden, bazense isteyerek sona erdiriyor.
 
Uyuşturucu kullanan bir insan ile 29 Mart seçimlerine giderken içinde bulunduğumuz toplumsal durum arasında ne fark var.
 
Bunca yozlaşma, açlık, yoksulluğun bulunduğu, rüşvetin, yolsuzluğun cirit attığı bir dönemde iktidar o ülkede oylarını artıyorsa toplum olarak uyuşturucunun etkinde bulunduğumuzun en belirgin nedeni değil midir?
Hitler Almanya’yı bir felakete götürdü ve bedelini bütün bir dünya ödedi. Bizim dünyaya bedel ödetecek bir durumumuz yok ama yalnızca ülke insanına bu bedel ödetilmeye kalkılırsa “ki öyle görünüyor” seçimlerden sonra bu ülkenin içine düşeceği hali hayal bile edemiyorum.
 
 
Ali İhsan Uğuz
iletisim@politikadergisi.com
 
 
 

Yorumlar

Alışkanlık/bağımlılık

Sayın Uğuz,

Çok yerinde bir tespitle toplumun analizini yapmışsınız. Evet bu toplum uyuştucu almış veya hipnoz olmuş durumda. Esasında bu birden bire olmadı, alıştırıldık. Bu kadar kampanya yapılıyor, din siyasete alet ediliyor. Biz Allah partisiyiz deniyor, halkımızda tüm bunlara inanıyor.

Toplum olarak acilen müracat edilecek adres "AMATEM" dir.

Nuran TALAY

allah şifa versin

toplum uyuşturucu falan almadı. sadece emin çölaşanın durumundasınız.çölaşan ne diyor du'ya biz galiba uzayda yaşıyoruz'sizin durum da aynen böyle.dünya ya inmedikçe milleti esrarkeş görmeye devam edeceksiniz.onur öymen de aptal görüyordu.sonunuz hayrolsun

Dadaşlider seni şifa bile kurtarmaz.

Belki biz şifa ile kurtarırız ama seni o bile kurtarmaz.
Bir söz vardır bo.....k... yapılan si....le yıkılır.
Afyon (din) kullanarak yapılan imparatorluğunuz bir gün öyle bir yıkılırki altında kalanları koca bir ülke yıllarca ödeyemez. Ona buna çamur atacağına adam gibi fikrin varsa
adam gibi yazarsın. Eğer "ben beyin özürlüyüm fikrim yok" diyorsan o zaman sus ki belki adam sanırlar. Yazık ki ne yazık.

yok ya

siz uyuşturucuyu çoktan almışsınız.benimle muhatap olman için önce adam olman lazım insan gb konuşman lazım.sonra yazı..editör kardeşim de maşallah hakaret konusunda çok hassas.

Takke düştü kel göründü.

ABD den getirilen hatırladığım kadarıyla adı SESCİC yada buna benzer bir kelime olan yazılım programıyla, oy oranlarını istedikleri gibi ayarlayabiliyorlar. Bu yüzden iki seçimde de buna uygun olacak seçmen listeleri düzenlemeye çalışıyorlar. Geçen seçimlerde ortaya çıkan usülsüzlükler için yapılan itirazlar Yüksek Seçim Kurulu tarafından kabul edilmedi. O konuyla ilgili dava açıldı ama sonuçlanması seneler alır veya zaman aşımına uğrar.
Buna rağmen, gerçek bir özgüven geliştiremiyorlar, dediğiniz gibi uyuşturulmuş bu toplum, özellikle son iki yıldır artık uyanmaya başladı. Bunun farkına varmaya başladılar ve sonu hiç ıyıye gitmeyen bir yola girildiğini kendileri de idrak etmeye başladılar. Çünkü, artık takke düştü kel göründü. İşin iç yüzü bu seçimlerden sonra ortaya çıkacaktır.
Saygilar.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.