T.C. Lefkoşa Büyükelçiliği (2/3)

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir bayram günü babam beni elimden tuttu ve T.C.Büyükelçiliğine götürdü. Ne bayramıydı veya da neyin kutlamasıydı hiç hatırlamıyorum ama benim gibi bayramlıklarını giymiş kızlı erkeli bir çok çocuk vardı orada. Çok güzel bir gün yaşadığımı, kekler, pastalar yiyip kola içtiğimi ve oyunlar oynadığımızı hatırlıyorum sadece.

Mutlu, çok hoş ve olağan dışı güzellikte bir gün yaşamıştım o gün. Üstelik bir de üniformalı Türk askeri görmüş, çekine çekine konuşmuştum kendisiyle, hatta dokunmuştum ona. Nasıl bir mutluluk duymuştum o an, inanılmazdı. Hem Türk bayrağı, hem de Türk askeri, bir aradaydı o gün.

Uzun müddet o anının coşkusuyla yaşamıştım. Artık T.C. Büyükelçiliğinin önünden geçerken içeride üniformalı bir Türk askeri olduğunu bildiğimden daha da ciddi selam veriyordum Türk bayrağına.

Rumların bize saldırdığı o kötü günlerde, gettolara sıkıştırıldığımız o soykırım yıllarında T.C. Büyükelçiliği, Türk Alayı ve Anavatan Türkiye'miz tüm kuruluşları ile birlikte hep yanımızdaydı. Türkiye Kızılayı'nın yıllarca bıkmadan usanmadan gönderdiği yiyecekler ve giyecekler hepimizi hem doyurdu hem de giydirdi, aç kalmamızı ve soğuktan ölmemizi önledi.

Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı, 1963'den 1974'e kadar neredeyse her bir Kıbrıslı Türk aileye bir şekilde, ya Mücahit maaşı olarak, ya memur maaşı olarak ya da sosyal yardım parası olarak bir şekilde aralıksız ve düzenli olarak para gönderdi ayakta durabilmemiz için. O dönemde herkes otuz Kıbrıs Lirası aylık maaş alıyordu ayırımsız, ne iş yaptığına ve hangi makamda oturduğuna bakılmaksızın.

Bunların hepsinin kökeninde T.C. Büyükelçiliğinin yılmadan çalışması ve bizlerle iç içe olması yatıyordu. 

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı yapılana kadar, bize soykırım uygulayan Makarios hükümeti Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıs'taki Türk bölgeleri ile köylerine on paralık yatırım yapmamıştı. Ada üzerindeki tüm Rum köylerinin yolu asfalt yapılıp bu köylere su ve elektrik götürülürken, halkının tümü Kıbrıslı Türk olan hiç bir Türk köyünün köy yolu asfaltlanmamış, köye de ne elektrik getirilmiş, ne de su bağlanmıştı.

Türk bölgeleri ve köylerinde yaşayanlar işsiz ve parasız kalmasınlar diye neredeyse herkes ya devlet memuruydu ya da Mücahit olup asker maaşı almaktaydı. Bu nedenle de Mücahitlik adeta bir meslek olmuştu. On veya onbeş yıl er olarak Mücahitlik  yapıp emekli olan bir çok insanımız var bu nedenle. Zaten Anavatan Türkiye bizlere arka çıkmayıp böylesi bir olanak yaratmasaydı, bir çok Kıbrıslı Türk işsizlik nedeni ile adayı terk etmek zorunda kalacaktı. Yani şimdi bulduk da bunuyoruz. İstihdamı ve maaşları düzenleyen yasaya "Göç yasası" adını takıp bir çok olumsuz atraksiyon yapan kişiler, Makarios'un adadan Türkleri kaçırmak için uygulamaya koyduğu gerçek "Göç Yasası"nı unutmuşa benziyorlar maalesef.

Soykırıma uğradığımız o kötü yıllar içinde Türkiye Milli Eğitim bakanlığı tüm üniversitelerin kapılarını Kıbrıslı Türk gençlerine açmış, mücahitliğini yapan her Kıbrıs Türk erkeği, liseyi bitiren her kız öğrenci istediği üniversitenin istediği bölümüne girip yüksek öğrenimine devam edebilme imkanına kavuşmuştu. Mezuniyetten sonra adaya geri dönenler bir şekilde istihdam ediliyor, maaşları Türkiye'den gönderiliyordu. Türkiye'de kalmak isteyene de tüm kolaylık sağlanıyor, çalışma izinleri kolayca verilip tüm kapılar ardına kadar açılıyordu..... (Devam edecek 3/3)

 

Prof. Dr. Ata ATUN

ata.atun@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.