Seni Gidi "Bencil"

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

İnsanoğlu doğası gereği bencil bir yaratıktır. Her canlı yaşayabilmesi için kendini düşünmek zorundadır. Ancak insanoğlu bu “kendini düşünmek” durumunu abarttıkça abartmış, sonuçta kendinden başka bir insanı düşünmez olmuştur. Aile ilişkileri dışında karşındakini düşünene pek rastlanmaz. Böyle biri karşımız çıkarsa ona “saf”, “aptal” gibi aşağılayıcı sıfatları yapıştırıveririz. Bu yazıyı okurken, “yok ben bencil değilim” diyeniniz çıkabilir. Cevabımız, “yalan söylemeyin” olacaktır. Az veya çok hepimiz benciliz. Ruhumuza işlemiştir. Şahıs zamirlerini “sayın” dediğimizde, ben, sen, o, diye sayarız. Önce neden “o” veya “sen” değil de “ben”?

Dünyada insan sayısı artıp toplu yaşamlar başlayınca benlik kavgaları da başlamış ve kısa sürede düzen tutturulamaz hale gelmiştir. Bu etapta kuvvetli olan kişi veya aileler, şu veya bu şekilde toplumu emri altına almış, günümüz yönetimlerinin temelini atmıştır. Zaman zaman gönderilen dinler ve kutsal bilgiler ile çığırından çıkan işler yoluna sokulmaya çalışılmışsa da insanoğlunun doyumsuzluğu, bencilliği her zaman galebe çalmıştır.

Özellikle onsekizinci asırdan sonra dünya nimetlerine daha çok sahip olma hırsı birçok kanlı mücadelelere neden olmuş, insanlar bencillik duygularını tatmin adına şeytana rahmet okutacak yöntemlere başvurmuşlardır. Günümüzdeki sağcı diye isimlendirdiğimiz yönetim biçimleri gurubunun ana fikrini bu tek kişi veya ailelerin yönetimi oluşturmuştur. Tabii buna itiraz eden gurup ise, bireyin değil de toplumun çıkarlarını öne çıkaran kuralları benimsemiş ve buna da genel anlamı ile sol düşünce denmiştir. Günümüzde dünya devletlerinin büyük bir çoğunluğu sağ düşünce hâkimi yönetimlerle yönetilirler. Oysa herkes çoğunluğun mutlu olacağı yönetimlerin sol düşünceli olmasına gerek olduğunu bilir ama bilinçaltında da olsa bencillik duyguları buna izin vermez. Bir yandan kendi bencil duygularını tatmin adına arsızca, yasal veya yasal olmayan yollara sonuna kadar başvururken, diğer yandan başkalarının zor durumundan mevcut yönetimi sorumlu tutmak çağımızın tipik bir hastalığıdır.

Günümüzde üretim ve tüketim ilişkileri mevcut yönetim biçimlerini bir ölçüde de olsa birbirlerine yaklaştırmıştır. Tam bir sağ zihniyetin ürünü olan AKP ben milliyetçiyim veya ümmetçiyim diyerek daha geniş kitleleri etkilemeye, onları yönetime soktuğunu söylemeye çalışmaktadır. Tabii bu sadece söylemde kalmaktadır. Sağ düşüncenin doğası başka bir şekle izin vermeyeceği için aldatmaca, kandırmaca bir yandan da bencilliğin devamı adına ele geçirilebilme ihtimali olan her şeye saldırma devam etmektedir. İnanların büyük çoğunluğu bunun farkındadır. Ama o bencillik duygusu, bir gün bir şekilde bende başkalarının sırtına basmakla dahi olsa istediğim yere gelebilir miyim düşüncesi, açık açık olmasa da bilinçaltına yerleşmiş bu dürtüler, bir kısım insanı şu an zarar bile görüyor olsalar, sağ zihniyetin yanında tutuyor.

Oysa doğrudan sol düşünce, insanın doğasındaki bencillik ile uyuşmuyorsa bile, sosyal demokrasi dediğimiz, solun biraz sağa kaymış, ama geniş insan kesimlerinin ortak yararlarına hizmet edebilecek şekli var. İnsanlar bencillik duygularına o kadar esir olmuşlar ki, başkasının mutluluğunu asla istemiyorlar. Birlik beraberlik sözcükleri dillerden düşmese de fiiliyata asla geçirilmesine yardım edilmiyor. Bir örnek verelim: Sağ düşünce, zorda olan ailelere kömür, gıda gibi yardımlarda bulunuyor ve bunu tabir yerinde ise “bando-mızıka eşliğinde” kameralar önünde yapıyor. Bu, yardımı yapan kişi veya kuruluşun benlik duygularını tatmin eder. Yardım alanı alçaltır, zavallılığını pekiştirir, edilgenleştirir. Oysa sosyal demokrasi yanlıları bu yardım yerine aynı kaynakları birleştirelim, o kişilere aile sigortası adı altında belirli zaman için onları zor durumdan kurtaracak yardımları bankalar kanalı ile yapalım, diyor. Böyle bir davranış hem insan onuru bakımından çok daha uygundur, hem de o kişileri çalışıp kazanmaya itecek bir düzenleme olabilir.

Sömürücü devletler, sömürüyü rahat devam ettirebilmek adına sağ iktidarların devamını isterler. Çünkü orada bir veya birkaç üst yöneticiyi elde etmek yeterlidir. Örneğin, keskin muhalefet olmasa, AKP mayınlı arazileri temizleme karşılığı başka bir ülkeye 50 yıllığına verecekti. Bu tür kişilerin veya küçük kesimlerin kesin çıkarına olacak uygulamaları sosyal demokrat iktidarlara o kadar kolay yaptıramazsınız. Bu yüzden de emperyalizmin denetçileri ülkemizde daima sağ iktidarları görmek ister ve gereği gibi davranır.

Ülkemizde epey sağa kaymasına rağmen hala sosyal demokrasinin temsilcisi olan CHP’nin iktidara gelmesini dünya sömürücüleri asla istemez, çünkü çetin bir cevizdir. Bu yüzden de ne yapıp edip bir şekilde sağ bir iktidar oluşturmak isterler. İyi incelenirse, Ergenekon davalarından tutun da anayasa değişikliği paketine kadar, hatta şu an ülkemizin işsizlik açlık, yolsuzluk, terör gibi artık ertelenemeyecek çok acil sorunları ortada dururken hükümet İsrail ile uğraşıp zaman kaybetmekte, aklınca halkın gözünü boyamaya çalışmasının bile altında yatan en büyük neden budur. Acaba altmış yıldır kandırıp sömürdüğümüz bu halktan nasıl bir dönem daha iktidar kaparız? Bu da başka bir bencillik örneği.


Cem.Tamturk@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Sorunlu Bir Yazı...

Daha ilk satırda,"İnsanoğlu doğası gereği bencil bir yaratıktır." deniyor.Yazı sorunlu bir cümleyle başlamış ve metafizik yaklaşımın önermelerinden birini içeriyor.
İnsan, sosyal bir varlıktır ve verili bir ortama doğar. Doğuştan gelen çok az yeti ve özelliklere sahiptir. Bir çok davranış ve özelliği sonradan edinir.İnsanın "bencillik" özelliği de bunlardan biridir. İnsan doğuştan bencil değildir, bencillik daha sonra yapışır insan kişiliğine. Afrika'da "çağdaş dünya"ya uzak yaşayan kabilelerde yapılan araştırmalarda, günümüz insanının birçok özelliğinin bu insanlarda bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Bencil duygularda bunlardan biridir.
Kutsal inançların ileri sürdüğü gibi, insan Tanrı tarafından, iyi ya da kötü özelliklerle donatılarak gönderilmez dünyaya.
Bilinç insanı belirlemez. Tam tersi, bilinci belirleyen insanın toplumsal varlığıdır. Engels'in ünlü örneklemesiyle söylersek, sarayda doğan insanla gecekonduda doğan insan aynı düşünmez.
Saygılarımla...

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.