Sarıgül, Turuncuya mı Çalar?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Meclis’te sandalyesi bulunan siyasi partiler, anayasa değişikliğiyle uğraşırken, önümüzdeki ilk seçimlere iddialı bir şekilde hazırlanan Türkiye Değişim Hareketi, partileşme sürecini hızlandırmakta ve seçimlere yetişmeye çalışmaktadır. Mustafa Sarıgül, şehir şehir dolaşarak, batıdan doğuya her yerde halkın ilgisini çekmeyi ve meydanları doldurmayı başarmakta, Meclis’teki partilere alternatif arayanlara, bir umut olma yolunda önemli adımlar atmaktadır.

Seçim bölgesinde, her kesimden oy almayı başarabilen bir siyasetçi olan Mustafa Sarıgül, tek hedefinin iktidar olmak ve Türkiye’nin makûs talihini değiştireceği vaadiyle yola çıkmıştır. Bu yolda, kendisi hakkında kafasında soru işareti bulunan ve kendisini eleştiren kesimler, daha çok kendisinin de yetiştiği CHP tabanından çıkmaktadır. Siyasi hayatı boyunca sol çizginin ve sol siyasi partilerin dışına çıkmamış birisi olarak, yapılan eleştirilerin boyutuna baktığımızda ve bu eleştirilerin çıkış noktasına bakarak, içlerinde önyargılı ve haksız eleştiriler olsa da ciddiye alınması gerektiğini söyleyebiliriz. Sol ve Atatürkçü düşünceye sahip insanların bağımsızlık ve yolsuzluklar konusundaki hassasiyetini düşünürsek, bu eleştirilerin başında Amerika ziyareti, imar yolsuzlukları gibi konular ağırlık kazanmaktadır.

Öncelikle Mustafa Sarıgül’ün, neden böyle bir harekete başladığını ortaya koymak gerekiyor. Bu siyasi harekete Amerikalardan icazet alarak mı başladı, yoksa CHP’de siyaset yapma şansı kalmadığı için mi? Bu sorunun cevabı, Mustafa Sarıgül’e yapılan eleştirilerin çıkış noktası olarak gözüküyor. O zaman kısaca Mustafa Sarıgül’ün CHP’deki son siyasi dönemini, sonraki süreci ve Amerika ziyaretini inceleyelim.

28 Mart 2004 yerel seçimleri öncesinde, görkemli bir törenle, Deniz Baykal’ın parti rozetini taktığı, ’çok dinamik, alev topu gibi’ sözleriyle övdüğü Sarıgül, YTP’den ayrılarak CHP’ye katıldı. Yerel seçimlerde yüzde 60’ın üzerinde oy alarak tekrar belediye başkanı oldu. 29 Ocak 2005’te yapılan CHP Kurultayı’nda Deniz Baykal’ın karşısına aday olarak çıktı. Bu adaylıkla CHP’deki geleceğinin ne olacağının ilk sinyalleri verilmiş oluyordu. Kurultay esnasında heyecanına ve sinirlerine hakim olamaması, 24 Mart 2005’te partiden ihraç edilmesine neden oldu. Disiplin Kurulunun verdiği bu karara ve kendisini partiye büyük törenlerle katanların ağır eleştirilerine rağmen CHP’de siyaset yapmaya devam edebilmek için, 2008’e kadar hukuk mücadelesi verdi.’999 parolası’ eylemi ve partide kalma mücadelesinde başarılı olamadı. Kasım 2008’de DSP’ye katıldı ve 2009 yerel seçimlerinde 3. kez belediye başkanı seçildi. Yerel seçimlerden sonra gerek DSP’nin durumu gerek yeni bir sol partiye ihtiyaç olduğu düşüncesiyle Türkiye Değişim Hareketi’ni başlattı.

Sarıgül’ün Amerika ziyareti, Haziran 2004’te oluyor. Yani yerel seçimlerden 3 ay sonra, genel başkanlığa aday olduğu CHP Kurultay’ından yaklaşık 6 ay önce. Davet sahibi Beyaz Saray, süre 2 hafta. ABD Hükümetinin davetlisi neden bir belediye başkanı? Sarıgül bu soruya, davetin sebebi olarak yerel seçimlerde yüzde 70’e yakın oy alması ve gecekondu bölgelerinde yaptığı çalışmalardan etkilendiklerini söyleyerek cevap veriyor. Pek çok eyaleti gezeceğini söylüyordu. Bu arada Fethullah Gülen’le görüştüğü ve hatta ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından tahsis edilen Türk bayan tercümana tacizde bulunduğu gibi ağır iddialarda bulunuluyordu. Buradayken ‘Amerikalılar beni CHP Genel Başkanı olarak görmek istiyor’, bu ziyaret liderlik turu mudur gibi sorulara ‘evet, CHP’yi ben şahlandıracağım’ diye açıklamalar yapıyordu.

Türkiye’de yeni siyasi oluşumlara başlamadan önce yapılan Amerika ziyaretleri hepimizin bildiği şeyler. Aynı zamanda, siyasi partilerin genel başkan diktaları altında yönetildiği ve antidemokratik yapısı da malum. Başarıya ulaşan hareketlerin de, halkın içindenmiş gibi gözüken ve halkın dilinden konuşan liderler tarafından gerçekleştiğini de her dönemde gördük. Bu yüzden iktidar olmak için belki de oyunu kurallarına göre oynamak gerekiyor. Bu noktada, oyunun kurallarını belirleyenlere esir olmadan başarıya ulaşmak mümkün müdür? Siyasi çizgisini hiçbir zaman değiştirmeyen Sarıgül’ü bu oyunun kurallarına göre oynayan bir lider olarak mı değerlendirmeliyiz? Ya da bu hareketi Cumhuriyet’in son yıkılmayan kalesi olduğu iddia edilen CHP’nin oylarını bölmeye çalışan bir siyasi oyun olarak mı? Bugün halkın büyük teveccühünü kazanmaya başlayan bu hareket, halkın devrimi mi olacak yoksa Sarıgül turuncuya mı çaldı ya da çalacak? Umarım bu sorulara vereceğimiz cevapları, bu siyasi ortamda, sağduyumuzla ve önyargısız verebiliriz.

OguzKemal.Ozkan@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

çalmak zorunda artık rakip

çalmak zorunda artık rakip Baykal değil.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.