Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- Buyurun Efendim, Hoş Geldiniz..
- O Dalgayı Ağzımız Açık, Havaya Bakarak Bekliyoruz
- Danışıksız Dövüş
- Hepimiz Günahkarız Kardeşim
- Çok Hücreli Notlar
- Amerika Sağolsun
- Ayıptır
- Normalleşiyoruz (!)
- Baştaki El
- Aşk Olsun Sana Çocuk
- PKK'ya Kimse Dokunamaz...
- Melekler de Ölür
- Türkiye Nereye Gidiyor?
- Geçti Borun Pazarı
- Türkiye'yi Tanıyor muyuz (6/7)
Sanat Bunu Hak Etmiyor
İnanın artık sanat hakkında bunları yazmak istemiyorum.
İstiyorum ki, yapılan güzel sanatsal çalışmaları, sanatı büyütmek, yüceltmek adına yapılan güzel çalışmaları, gülümseyerek yazayım.
Ama olmuyor.
Ne kadar istesemde, bunca abukluk yaşanırken sessiz kalamıyor, gülistanlık yazılar yazamıyorum.
Kalemim gitmiyor işte.
Haber şu...
İstanbul Şehir Tiyatroları'nın (1914'de Darülbedayi adıyla kuruldu) yönetim yetkisi, sanat yönetmeninden alınıp, atanacak bir müdüre verilecek.
Yani sanat yönetmeni müdürün altında çalışacak.
Böyle olması demek; o müdürün, oyun repertuarından sahnelenecek oyunlara, alınacak sanatçılardan kullanılacak metinlere kadar, her şeyde söz sahibi olması demek.
Peki böyle olursa ne olur...
- Atamayla gelmiş bir müdür, bu kurumu, işi sanat olan bir yönetmenin duyarlılığıyla yönetemez.
- Bürokrasi sanatın önüne geçer.
- İşin içine 'taraflık' girer.
- Sanatın özgürlüğü ortadan kalkar...
Sanat, özgürlüktür.
Sanatçı özgür olmak ister.
Omuzlarında en ufak bir baskı hissederse, bu, işine yansır.
Bu durum, sanatçıyı baskı altına alır, susturur.
Gerçi ülkemizde sanata ve sanatçıya yapılan muamele, verilen değer ortada.
Sanatsal facialardan müzdarip bir ülkede yaşıyoruz
Bu konuda fazla söze gerek yok.
Yapılması gerekense, yeni faciaların yaşanmaması için çalışmak, sanatçılar olarak, sanatseverler olarak mücadele etmek.
Bürokrasi, sanatın ışığını söndürmemeli.
Murat HASGÜN
iletisim@politikadergisi.com
Yorumlar
Yeni yorum gönder