Sakin Kafayla, Kısa ve Öz Bir Referandum Analizi

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Referandum sonrasında, sonuçları ve götürüleri hakkındaki düşüncelerimi açıklamak için, psikologların genel tavsiyesine uyarak, analizin objektif olabilmesi adına 1 hafta sinirlerimin yatışmasını beklemeyi, bu yazıya başlamadan önce de, yavaş yavaş 10’a kadar sayarak ve derin nefesler alarak, yazıma başlamayı tercih ettim.

Bu süre içerisinde, medyada öyle analizler yapılıyordu ki; ya bu insanlar 2 kere 2 kaç ederi bilmiyorlardı ya da oluşturulan etnik duvarlara birer tuğla da kendileri koymaya ve bertaraf yollarının haritasına katkıda bulunmaya çalışıyorlardı.

Değerli okuyucular, hiç öyle bu referandumda, CHP-MHP kaybetti, vatan bölünüyor gibi sonuçlar çıkarmaya gerek yok. Daha doğrusu böyle bir tehlike mevcut olsa dahi, buna sebep olan tohumlar çok öncelerden atılmıştı zaten. Yani, kısacası bu referandumun sebebi olan bir durum değil. Öyle derin tahlillere girerek, Ege, Akdeniz sahilleri modern, İç Anadolu eğitim seviyesi düşük, Karadeniz hemşerici, Doğunun ayrılmak istemesi gibi sosyal ve siyasi yapılarda, sonuçların temel sebebi değil. Çünkü bu sonuçlar, sadece bu referanduma has sonuçlar değil. Öyle kabul edersek her seçimlerde, aynı tahlilleri yapmak zorunda kalırız.

Bu sonucun bu şekilde çıkmasının esas sebebi, referandum meydanlarında anayasa paketinin içeriği dışında her şeyin konuşulmasıdır. Referandum öncesinde ki tablo, siyasi kutuplaşmalara neden olmuş, vatandaş da 2007 genel ve 2009 yerel seçimlerinde oy verdiği partilerin, kararı doğrultusunda tercihini yapmıştır. 10 gündür, ekranda yapılan, çizilen, söylenilenler gibi olmadığını, MHP tabanının HAYIR’a kaydığını da, en azından rakamlar yalanlamaktadır. O yüzden, bu sonuç, etnik ayrışma ya da Ilımlı İslam Devleti taleplerinin sonucu değil, siyasi kutuplaşmanın neticesidir. Bunun dışında bu atmosferde yapılan her analiz, bu ülke üzerindeki emellerini gerçekleştirmek isteyen güçlerin amacına hizmet edecektir.

Şimdi, rakamlarla bu sözleri ispatlamaya çalışalım;

EVET 21,834,554      -      HAYIR 15.853.696

2007 Genel Seçimlerinde,

AKP 16.327.291 CHP 7.317.808

SP 820.299 MHP 5.001.869

DP 1.898.873

2009 Yerel Seçimleri İl Genel Meclisi’nde,

AKP 15.458.985    CHP 9.218.445

SP 2.060.034    MHP 6.403.831

BBP 894.045    DP 1.488.134

Bu sonuçlara baktığımızda, HAYIR cephesinin oyları, son yerel seçimlerden 1 milyon oy civarı aşağıdadır. Bunu da orana vurursanız, sadece yüzde 2’lik bir kayba tekabül eder. Sizce bu yüzde 2’lik kayıp, bütün devlet imkanlarının kullanıldığı, medya gücünün maddi güçle desteklendiği, reklam panolarından gazetelere adeta AKP tarafından parsellendiği bir ortamda, gidilen referandumun sonucunda, MHP tabanı kaydı, CHP başarısız oldu gibi eleştirilerin haksızlığını ortaya çıkarmak için yeterli değil midir? Bir de cabası, bir anda ortaya çıkan 6 milyon yeni seçmeni de unutmayalım.

Yine, bu taban kayma iddialarını, MHP’nin kalesi olduğu iddia edilen şehirlerin tablosuna bakarak da çürütelim isterseniz…

YOZGAT

EVET 196.180    HAYIR 57.482

2007 Genel Seçimlerinde,

AKP 156.495    MHP 44.678

                          CHP 30.682

2009 Yerel Seçimleri İl Genel Meclisi’nde,

AKP 100.435    MHP 77.561

SP 33.998         CHP 22.049

OSMANİYE

EVET 133.826    HAYIR 116.663

2007 Genel seçimlerinde,

AKP 85.836     MHP 99.565

                        CHP 21.521

2009 Yerel Seçimleri İl Genel Meclisi’nde,

AKP 90.580    MHP 108.956

                        CHP 31.188

Bu iki ilde, HAYIR oyları ile son seçimlerde alınan oylar arasındaki farkın, genel orana eksisi, binde 2’den bile daha düşük. Evet, bütün bu MHP tabanı kaydı, MHP güç kaybediyor vb. gibi eleştiriler yapanların, matematik bilgisine sahip olmalarını beklemesek de, azıcık da olsa insaf sahibi olmalarını istemek suç mudur? Devlet Bahçeli’yi hedef tahtası haline getirmek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı insani bir hatayı günlerce eleştirmek, bir kaşık suda fırtına koparmaktan başka hiçbir şey ifade etmez.

Sonuç olarak, mevcut tehlikelerin sadece bu referandum sonucuyla başladığını söylemek ya da ülke daha da karanlığa gidecek gibi olumsuz duygulara kapılmak en azından rakamlar açısından pek mantıklı değil. Aslında en büyük tehlike, aydın ve yazarların kendi boyları üzerinde ki gölgelerin egemenliğini kabul etmelerinin, güneşin batmasının bir işareti olduğunun farkında olmamalarıdır.

 

OguzKemal.Ozkan@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.