Politeia'nın Toplumsal Sınıfları

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

"Ayrılma saati geldi, ve kendi yollarımıza gidiyoruz—ben ölmeye, siz yaşamaya. Hangisinin daha iyi olduğunu yalnızca Tanrı bilir." Sokrates Bu sözler gençlerin ahlakını bozduğu, Atina ilahlarına inanmadığı gerekçesiyle hakkında ölüm cezası istenen Sokrates'in, felsefeyle ilgilenmeyen insanların bile gözünde devleşmiş olan savunmasının son cümleleri. Hocası Sokrates'in ölümünden sonra Platon "Sokratesleri öldürmeyecek bir devlet düzeni" arayışına girer ve bu arayış Devlet'i yazmasıyla sonuçlanır. Platon'un devleti, sağlıklı ve mutlu bir toplum hayatı için olması gereken ideal devletin yanı sıra bu devletin, sağlıklı ve mutlu bir bireyin de tüm ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olması gerektiğinin altını çizerek, toplum ve birey arasında sağlam bir bağ kurar.

 

Platon'a göre toplumu oluşturan, insanın tek başına kendi kendine yetmemesi, başkalarına gereksinim duymasıdır. Düzenli bir toplumun doğuşu ancak iş bölümü ile gerçekleşebilir.Ortaya çıkan iş bölümü de zorunlu meslekleri ortaya çıkarır. Platon bu meslekler arasında önem sıralaması yaparak iş bölümü doğururken dikkat çekmek istediği nokta; iktisadi bir çözümleme değil, insanlar arasındaki farklılıkların doğal olduğudur. Herkes kendisinde içkin olan yetiye göre işler üstlenmelidir ki adaletli bir düzen ortaya çıkabilsin. Ancak toplumda zorunlu olmayan gereksinimlere, lükse yönelim artınca toplum giderek yozlaşır. Daha çok kazanma tutkusu ise toplumları birbirine karşı saldırmaya itecektir ve bu durum da askerliğin belirmesine neden olacaktır.

 

Platon Sparta dışındaki Yunan polislerinde uygulanan yurttaşlar ordusu anlayışına kesinlikle çıkar. Öncelikle onun devletindeki en temel kural; toplumu oluşturan bireylerin içte ve dışta kesinlikle tek yönlü olmasıdır. Bireyler sadece tek bir işe sahip olmalı, aynı anda iki işle uğraşmamalı ve sahip oldukları tek işi layığı ile yerine getirmelidir. Bu nedenle devlet bekçileri, yani koruyucular yalnız kendi işleriyle uğraşacakları gibi yaradılışları da bu işe uygun olmalıdır. Platon koruyucuların hayatını tüm ayrıntılarıyla düzenler ancak özel olarak bu sınıfın mutluluğu ya da mutsuzluğuyla ilgilenmez. Ona göre kişinin mutluluğu polise bağlı olduğu için gözettiği şey polisin bir bütün olarak mutluluğudur. Koruyucuların en ufak detayına kadar düzenlenen hayatı ortak ve yalındır. Sınıf tüm tikel farklılıklarından arındırılıp tek bir bünye haline getirilmiş görünümündedir, bu durum kimi zaman Platon'un komünizmin babası olarak yorumlanmasına yol açsa da bu çıkarım yanlıştır. Platonik komünizmle modern komünist düşünce arasında ciddi uçurumlar bulunmaktadır.


 

Platon'a göre beden ve ruhtan oluşan insanın ruhu üç kısımdan oluşur: İnsanın doğal ihtiyaçları ve arzuları ile ilgili kısım,insanın arzularını gerçekleştirirken gerekli cesareti gösteren kısım,insanda akıl yürüterek seçim yapan kısım. Ruhsal olarak bu üç kısmın uyum içinde olduğu insanlar sağlıklıdır. Tıpkı akıl, irade ve arzunun birbirleriyle savaşmayarak bireyin sağlıklı olmasını sağlaması gibi, içinde herhangi bir sosyal çatışma, sınıf kavgası olmayan toplum da sağlıklı ve güvenli bir toplumdur. Platon'un devlet düzeninde, sosyal çatışma yaşanmaması için tüm sınıflar arasında düzenli iletişim sağlanması kadar bu iletişimin istekli olarak yapılması da hayati önem taşır.Devlet düzeni bu iletişimin sağlanmasının dışında başka bir şeye daha ihtiyaç duyar; işçiler veya üreticiler, yöneticilerin veya koruyucuların belirledikleri kurallara uyarken, bunu, istekli ve toplum yararına yaptıklarının bilincinde yapmak durumunda olmalılardır.

 

Platon'un üreticiler ve koruyucular dışında üstünde durduğu ve en çok önem verdiği toplumsal sınıf ise yöneticilerdir. Platon'un yöneticilik atfettiği kral filozof portresi, ancak bozuk bir devletin içinde yetişen filozofun kral olarak yönetime geldiğinin farkına varılırsa açık bir biçimde anlaşılabilir. Filozofun başa geçmesiyle birlikte, öncelikle bozuk modelden ciddi bir kopuş meydana gelir ki diğer yönetim biçimlerinden en temel farkı artık akla dayalı, tutkulara kapılmadan, bütünün çıkarını ve topluluğun ya da polisin bir bütün olarak mutluluğunu gözeten bir devletin ortaya çıkmasıdır. Zaten filozofun yöneticiye dönüştürülmesinin altında yatan en temel neden de budur. Başa geçtiğinde bir tabula rasa oluşturmak başlıca görevi olan filozof eski toplum ve düzenle ilgili ne varsa hepsini silip atacaktır, filozofun karşısında hiç bir şeyin, özellikle de eski yasaların hükmü kalmamıştır. Buradan Platon'un filozof kralı üstün bir erkle donattığı sonucu rahatlıkla çıkarılabilir. Filozof kralın eğitim süreci de diğer devletlerin felsefeye yaklaşımından tamamen farklı olacaktır; Platon'a filozofun yönetici olma fikrine yanaşmaması durumunda ne yapacağı sorulduğunda ise böyle bir durumda şu cevabı vereceğini söyler: "Öteki devletlerde filozofluğa yükselen kişilerin politika gürültülerine karışmamaları anlaşılır; çünkü onlar, devletlerinin isteğine aykırı olarak kendi kendilerini yetiştirmişlerdir. İnsan kendi kendini yetiştirip de ekmeğini kimseye borçlu olmadı mı, hiç kimseye de hesap vermek zorunda değildir. Ama biz sizi kendi yararınız için olduğu kadar, devletin de yararı için, arı kovanlarındaki beyler gibi olmanız için yetiştirdik. Size öteki filozoflardan daha geniş, daha olgun bir eğitim verdik. Sizi, felsefeyi devlet işleriyle uzlaştırabilecek bir hale getirdik."

 

Platon, sınıfları kendi içinde ve birbirleriyle ilişkilerinde hoşnut tutmak ve sınıfsal çatışmayı önlemek için propagandaya ihtiyaç duyar. Ona göre, bunun için sadece yöneticilerin hakkı olan yalan söylemek çözümdür.Tanrı'nın insanı üç çeşit cevherden yarattığı yalanının topluma inandırılacak şekilde işlenmesi gerekir: "Biz sizi bazı ilkelere göre yetiştirdik ya, bunlar bir çeşit rüyaydı. Gerçekte siz, silahlarınız, bütün eşyalarınızla birlikte yerin altında yetiştiniz, yoğrulduğunuz. Toprak , bir ana gibi, iyice büyüttükten sonra yeryüzüne çıkarttı sizi. Üstünde yaşadığımız bu toprak sizleri büyüten, emziren ananızdır. Ona saldıran olursa korumak boynunuzun borcudur. Yurttaşlarınız da aynı toprağın çocukları ve sizin kardeşlerinizdir. Bu toplumun birer parçası olan sizler, diyeceğim, birbirinizin kardeşisiniz. Ama, sizi yaratan Tanrı, aranızdan önder olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacı olurlar. Yardımcı olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına da demir ve tunç katmıştır. Aramızda bir hamur birliği olduğuna göre sizden doğan çocuklar da herhalde size benzeyeceklerdir. Ama arada bir altından gümüş, gümüşten de altın doğduğu olabilir. Bunun için Tarı, her şeyden önce önderlere, doğan çocuklara iyi bekçilik etmelerini, içlerine bu madenlerden hangilerinin katılmış olduğunu dikkatle araştırmalarını buyurmuştur. Kendi çocukları tunçla ya da demirle katışık doğmuşlarsa hiç acımayıp, hamurlarına uygun işlere koyacak onları; çiftçi ya da işçi yapacak. Çiftçi ve işçi çocukları arasından mayaları altın ve gümüşle katışık doğanlar olursa, onları gözetecek, kimini önderliğe kimini bekçiliğe yükseltecek; çünkü mayasında demir ya da tunç katışık olanların önderlik edeceği gün şehrin yok olacağını Tanrı buyurmuştur." Bir Fenike masalından yola çıkarak söylenen bu yalanda Platon'un devletindeki toplumun hiyerarşik yapısı karşımıza çıkar. Ama bu yapı sınıflar arası geçişlere kapalı da değildir. "Altından gümüş, gümüşten de altın doğduğu olabilir." ifadesi sınıflar arası dikey hareketliliğin önünde hiç bir engel olmadığını gösterir.

 

Platon ideal devletindeki bu üç toplumsal sınıfın her birini bir insan çeşidiyle özdeşleştirmiş ve bu insan çeşitlerini de içlerindeki cevhere, ruhsal bölümleri ve erdemleri arasında neyin ağır bastığına göre belirlemiştir. Yöneticiler altın cevherlidir, akıllı ruhlulardır, erdemleri bilgeliktir ve bilgi sever insanlardır. Koruyucular ise gümüş cevherlidir, iradelilerdir, erdemleri yiğitliktir ve şöhret sever insanlardır. Üreticiler ise demir ya da tunç cevherlilerdir, arzululardır, erdemleri ölçülülüktür ve para sever insanlardır. Platon değişik ölçütlerle farklılaştırdığı bu sınıflı toplum yapısında, iyi insan ve iyi devlet sorunları aynı sorunun iki yanıdır; dolayısıyla toplumun sınıflarından herhangi birinde baş gösterecek mutsuzluk diğer sınıfları, toplumu ve en nihayetinde devleti etkileyecektir. Özel olarak belli bir sınıfın mutluluğuna değil toplumun tümünün mutluluğuna verdiği önemi ise şöyle dile getirir: "Yasaların kaygısı bir sınıfa ötekilerden üstün bir mutluluk sağlamak değil, yurttaşları ya inandırarak ya da zorlayarak birleştirmek, her birine toplum içinde görebileceği iş payını aldırmak, böylece bütün toplumu birden mutluluğa götürmektir. Devlet seçkin yurttaşlar yetiştirmeye uğraşıyorsa, bu onların keyiflerince yaşayıp, dilediklerini yapmaları için değil, devlet düzenini sağlamlaştırmaya yardım etmeleri içindir ."

 

Sonuç olarak; Platon'un ideal devletinde toplumun sağlığı ve mutluluğu, bu üç toplumsal sınıfın arasındaki bir nevi merkez-periferi dinamiklerine bağlıdır. Platon'a göre; çok yönlülüğün bozukluk sayıldığı, dikey hareketliliğe açık olduğu kadar hiyerarşik olan bu toplumda, bu üç toplumsal sınıf birbirlerinin işine karıştığı zaman ise devlet için en büyük felaket gerçekleşecektir.

 

Melisa TEKELİ

melisa.tekeli@politikadergisi.com


 

Kaynakça:

  • Platon, Devlet,(Çev.: S.Eyüboğlu-M.Ali Cimcoz),Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,2013

  • _____, Sokrates'in Savunması, (Çev.: Ali Şan), Cem Yayınevi, 2005

  • Ağaoğulları, Mehmet Ali; Türk, Duygu; Yalçınkaya, Ayhan; Yılmaz, Zafer; Zabcı,Filiz, Sokrates'ten Jakobenlere Batı'da Siyasal Düşünceler, İletişim Yayınları, 2012

  • Tuncay,Mete, Batı'da Siyasal Düşünceler Tarihi Seçilmiş Yazılar-Yakın Çağ, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003

  • Mengi, Abdurrahman, 2012, Platon'un Devletinde Toplumsal Sınıflar ve Konumları

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.