Paşaların İstifası ve Cemaatlerin Sevinci

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Paşaların istifasıyla yeni bir döneme girildi ülkemizde. Kimisine göre ülke normalleşiyor, demokratikleşiyor, kimisine göre de Türk Ordusu ve Paşaları onurlu bir davranış göstererek kendilerine yapılan saldırılara karşı bu şekilde gerekirse kendi koltuklarını da bırakarak karşılık verebileceklerini gösterip planları bozmuşlardır.
Açıkçası ben iki yoruma da katılmıyorum. Sebebi ise bu ülkeyi yönetenlerin ve halkın demokratikleşme gibi bir arzusu olduğunu düşünmediğim gibi Türk Askeri’nin başına çuval geçirildiğinde susan, tepki vermeyen, Kandil’i BBG evi gibi gözetliyoruz dedikten kısa bir süre sonra karakolları baskına uğrayan Türk Ordusu’nun Paşalarının verilen tavizlerden sonra edilen istifasının da Türk Ordusu’na artı bir şey kazandıracağını düşünmüyorum. Nasıl normalleşme, demokratikleşme yalanları ile ülke BOP çerçevesinde idare ediliyorsa, zamanında birilerinin çocukları olarak darbe yapan TSK’nın tohumlarını attığı Türk İslam Sentezine, cemaatlere ve Paşaların emekliliklerinde çalıştıkları holdinglere baktığımızda bu devlet üzerinde oynanan oyunların parçası olanların ortak paydalarının çok fazla olduğunu anlayabiliriz.
82 Anayasasıyla atılan Türk İslam Sentezi’nin sonuçları olan bugünkü siyasi tablolardan ders çıkarması gerekenler Cumhuriyetçi, Ulusalcı ve Solcu sivil güçlerdir. Kapitalizmin dünyaya hâkim olma sürecinde iç çekişmelerden ötürü başarısız olan, bir araya gelemeyen bu güçler egemen güçlerin ekonomik, kültürel ve psikolojik saldırılarına karşılık verememişlerdir. Egemen güçlerse hâkimiyetlerini kurmak istedikleri ülkelerde kullanabilecekleri her türlü yöntemi denemişler, karşıt grupları dahi kendi politikaları doğrultusunda yönlendirmeyi başarmışlardır.
Bu karşıt grupların başında gelen cemaatler de ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ anlayışıyla hareket ederek memleket içinde papaz elbisesi giymek de dâhil her yol mubah anlayışıyla hareket etmişlerdir. Bunlara örnekler vermek gerekirse;
Kazım Karabekir’in kızı Timsal Hanımefendi’yi televizyonlarına çıkarıp babasının Atatürk ile anlaşmazlıkları konusunda ağzından olumsuz laflar almaya çalıştılar. Kazım Karabekir’in evinde çarşaflı hizmetçi bile istemediğini, Atatürk’ün kendisini çağırdığı haberi geç gelince gider miydin sorusuna ‘Atatürk çağırınca gidilir’ cevabını sakladılar!
Mehmet Akif Ersoy’u Cumhuriyet karşıtı gibi gösterip; İstiklal Zafer’ine 'nasıl inandın?' sorusuna verdiği ‘Başımızda ki adamı kim görse inanırdı’ cevabını göz ardı etmeye çalıştılar!
Çerkes Ethem ile ilgili onlarca kitap yazdılar ve program yaptılar, tıpkı diğer 150’likler listesindekiler gibi. Ancak ne affedilmelerinden bahsettiler, ne de o kişilerin ihanetlerinden, zafiyetlerinden.
Sevr’e Barış Planı, Haçlı Seferlerine Barış Seferi diyenler İsmet İnönü’yü Hitler’e benzetirlerken, sanki 12 adayı düşmana O vermiş gibi eleştirirlerken Lozan’da ki, Kurtuluş Savaşı’nda ki kahramanlıklarını, 2. Dünya Savaşı’nda ki denge politikası sonucunda savaşa girmeme başarısını anlamak istemediler.
28 Şubat sürecinde TV ve gazetelerinden eksik etmedikleri Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk’u Ergenekon sürecinde gazetelerinde yazmasını engelledikleri gibi TV’lerine çıkarmayı da unuttular!
Taşeron firmalara peşkeş çektikleri madenlerde güvenlik önlemlerinin yetersizliğinden ölenler için ‘kader’ mazereti arkasına sığındıkları yetmemiş gibi bu kazaların askerlerin tutuklanmaları ile ilgili olduğunu iddia edecek kadar akıl süzgecinden peynir gemisi geçirmeye çalıştılar!
‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ anlayışlarına uygun ve akıldışı önermelerden oluşan bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bugüne baktığımızda ise istifalar sonrasında yaptıkları yorumlar ile cemaatin ya da cumhuriyet düşmanlarının henüz maç bitmediğinden hiçbir şey kazanmadığını sadece attıkları bir golün sevincini yaşadıklarını söyleyebiliriz. Gerçeklerin açığa çıkma gibi bir alışkanlığı olduğu için mubah gördükleri yalanlarla ördükleri ağlara attıkları goller onlara hiçbir zaman hiçbir şey kazandırmayacaktır. Ki o golleri de okyanus ötesi teşviklerle şike yaparak attıklarından ne bu dünya da kazanmaları mümkündür ne de öteki tarafta!
 
Oğuz Kemal ÖZKAN

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.