Öcalan ile Hükümet Arasındaki Müzakerelerden Sızanlar..

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

AKP’ nin kendince büyük siyasi risk taşıyan “Açılım” süreci hızla ilerlemektedir. Artık İmralı mahkûmu terörist başı Öcalan da neredeyse devlet başkanı statüsünü kazanmış bir muameleye tabii tutulmaktadır. Hükümet ile Öcalan arasında BDP üzerinden yürütülen müzakerelerden sızan haberlere bakılırsa, müzakerelerin ana konusu “Terör” değil BOP projesinin “Kürt Sorunu” denen sorunun çözümü adı altında uygulanmasıdır.

Abdullah Öcalan, BDP Milletvekilleri ile gönderdiği mesajda KCK tutukluları ile PKK'nın elindeki tutsaklarımızın karşılıklı olarak serbest bırakılmasını istedi. Bu demektir ki Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Öcalan devleti(!) arasında bir savaş var; bu savaşta her iki ordunun elinde karşı tarafın ordusundan esirleri var; şimdi bu esirlerin takası isteniyor!

AKP hükümetinin bu esir takasını çoktan kabullendiği, PKK’nın çeşitli zamanlarda kaçırmış olduğu 16 adet kamu görevlisine karşılık, şimdi meclise sunulan 4. Yargı paketiyle de KCK 'lıları serbest bırakacağını artık sağır sultan bile duydu!

Öcalan’ın ayrıca; İmralı’daki son görüşmelerinin ardından yazdığı ve BDP Uzlaşma Kurulu üyesi, BDP milletvekili Sırrı Süreyya Sakık ile gönderdiği bir mektupta "21 Mart Nevruz'da PKK'nin eylemsizlik kararı alınmasını” istediği, her şey yolunda giderse, “15 Ağustos itibariyle PKK’nın sınır ötesine çekilebileceğini” yazdığı söylenmektedir.

İşin teknik yönü bir tarafa, müzakerelerin esası sayılan “Yeni” anayasaya yazılması düşünülen PKK’nın talepleri konusunda Öcalan’ın mektubunda, basında çıkan haberlere göre, ilginç detaylar var.

Öcalan bu mektubunda “Federasyon veya özerklik talebimiz yok, üniter yapı korunmalı. Türkiye’nin bölünme, Kürtlerin de haklarını alamayacağı kaygısı olmamalı. Tam demokratik Türkiye, Kürtlerin de sorunlarını çözecektir. Birinci aşama silah bırakma, ikinci aşama yeni Anayasa. Bu sürecin Türkiye kamuoyunda kabul göreceğinden umutluyum” diye yazdığı söyleniyor.

Öcalan’ın mektubunu getiren aynı heyet; kamuoyuna, Öcalan onlara görüşmelerde şu tespiti yaptığını da açıklamıştır:

Ortadoğu’nun yeniden şekillendiği bu süreçte Türkiye bir yol arayışı içerisindedir. Türkiye Kürt sorununu uzun uzadıya sırtında taşıyamaz. Kürt sorununu çözümüne dair nitelikli adımlar atmak zorundadır. Bu zorunluluğun ortaya çıkardığı ortak alanda, Türkiye’nin yeni bir sayfa açma ve yeni bir tarihi adım atılabilme olasılığı güçlüdür.””

Öcalan’ın Ortadoğu bölgesindeki siyasi gelişmelerle ilgili yaptığı bu analizindeki en dikkat çeken hususlar şunlardır:

  • Ortadoğu yeniden şekilleniyor (Anımsansın: Eski ABD Başkanı George Bush’un Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice 7.8.2003 tarihli Washington Post Gazetesi’nde “Ortadoğu’yu Dönüştürmek.” başlıklı haberinde  “BOP ile Türkiye dâhil 22 ülkenin sınırları değişeceğini” dünyaya ilan etmişti);
  • Türkiye “Kürt Sorunu” çözmek zorunda;
  • Türkiye “Yeni bir Sayfa açma” veya “tarihi adım atma” zorunda.

Görüldüğü ve de Öcalan’ın da çok açıkça ifade ettiği gibi; Öcalan ve AKP hükümeti arasındaki müzakerelerin gündeminde, hükümetin ilan ettiği gibi “Terör Sorunu” nun çözümü değil, “Kürt Sorunu” denen sorunun çözümü perdesi arkasında, ABD emperyalizminin 2003 yılında dünyaya ilan ettiği Türkiye sınırlarının değiştirilmesi, yani BOP ’un uygulanması vardır!

Bu nedenle mecliste Yeni Anayasa yazımı için Uzlaşma Kurulu kurulmuştur. Bu kurul üzerinden muhalefet partileri de bu projeye dâhil edilmiştir. Şimdi sıra Uzlaşma Kurulu’na terörist, bebek katili Abdullah Öcalan’ı da katılmasını sağlamaktı. İşte AKP hükümeti ile İmralı ’daki mahkûm arasında BDP milletvekilleri üzerinden yapılan görüşmeler bu amaca hizmet etmektedir. Öcalan da artık Uzlaşma Kurulu’ndadır!

Özetle; terörist Öcalan ile PKK, onun meclisteki legal temsilcisi BDP, iktidar partisi AKP, milliyetçilik konusunda mangalda kül bırakmayan MHP ve nihayet Mustafa Kemal’in partisi olduğunu sanan CHP, hep birlikte aynı masada emperyalist Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP’u)  gerçekleştirecek olan Yeni Anayasası yazmaktadırlar!!

***

Öcalan; yukarıda adı geçen mektubunda, ulusalcı veya gerçek milliyetçi çevreleri, vatanseverleri ürkütmemek için AKP’nin yurdumuzda başarıyla uyguladığı bir taktiği yani “takkiye”  uygulamaya çalışıyor.

Yok efendim, “Federasyon veya özerklik talepleri yok” imiş; Türkiye’nin “ üniter yapısı korunmalı.” imiş; “Tam demokratik Türkiye, Kürtlerin de sorunlarını çözecek” imiş falan filan!

Yani şimdi emperyalist büyük bir devletin Dışişleri Bakanı Condoleezza’ın 10 sene önce dünyaya resmen ilan ettiği BOP dururken, yanı başımızda Kuzey Afrika ülkelerinde “Arap Baharı” adı altında bu projenin uygulamaları henüz belleklerde taze iken, halen bu nedenle komşumuz Suriye’de kan gövdeyi götürürken, saf saf bir bukalemun olduğu sabit olan terörist başına mı inanacağız?

Öcalan’ın ne denli yalancı, korkak, kıvırtan ve güvenilemeyecek bir kişi olduğunu 13 sene önce yargılandığı mahkemedeki duruşunu, tavrını izleyen herkes bilir, herkes tanıktır!

Kaldı ki PKK’nın şimdiki koalisyon ortağı ve iktidar partisi AKP “Takkiye” konusunda olağanüstü yetenekli ve deneyimli bir partidir. Şimdi el ele vermişler takkiye yaparak, gerçek niyetlerini gizleyerek Türkiye’yi BOP’a uygun bir biçimde bölebileceklerini sanıyorlar.

Zaten Öcalan da adı geçen bu mektupta niçin takkiye yaptığını az-çok itiraf etmektedir. Ne diyor Öcalan? “Türkiye’nin bölünme, Kürtlerin de haklarını alamayacağı kaygısı olmamalı” imiş!!! Breh, Breh ne kadar da masum niyetleri var! Hâlbuki daha düne kadar ısrarla aşağıdaki şu taleplerinde direniyorlardı!

  • Yeni Anayasa’dan Türk vatandaşlığı kavramından “Türk” kavramını çıkarmak
  • Ana Dilde Eğitim” ile Kürt kökenli yurttaşlarımızı Türk ulusundan ayrıştırarak onlar arasında Kürt ulus bilincini iyice yerleştirmek;
  • Üniter yapıdaki Türkiye Cumhuriyeti yönetimini parçalayarak “Demokratik Özerkliği” kabul ettirmektir.

PKK ve AKP, asla kendi iradeleriyle Türkiye’de siyaset yapmamaktadırlar. Her ikisi de emperyalizmin gizli açık maşalarıdırlar. Onların tarihi görevi, emperyalizme hizmet etmek, onların planlarını bölgede ve ülkemizde bir taşeron olarak gerçekleştirmektir.

Ancak bu bölücü, işbirlikçi uğursuz ittifakın çok yanıldığı bir nokta var. Böyle basit oyunlarla Türk halkını, büyük Türk milletini aldatabileceklerini sanıyorlar. Bütün yanılgıları; Türk ulusal kurtuluş tarihini bilmemelerinden, tanımamalarından kaynaklanıyor. Fakat artık bu işbirlikçi gafillerin tarihimizi açıp okuyup öğrenmek için de vakitleri kalmamıştır.

Onlar bunu, Türk halkının ve ulusunun ayaklarının altında kalarak öğreneceklerdir!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.