Mısır'daki Darbe Neden Bizi Gerer?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

En başından söyleyeyim. Mısır’da gerçekleştirilen “Darbedir”. Tabii ki, kendi açımdan bakarsak, Mısır’da yaşanan askerî bir darbedir.

Neden?

Atanmışların, seçilmişleri devirmesine başka bir ad verilebilir mi, ben bilmiyorum.

Seçilmiş kişilerin, atanmışlarca alaşağı edilmesine karşıyım...

Yani...

Darbelere karşıyım...

Mısır’da yaşanan bir askerî darbe, ülkemizde neden çok fazla gündem yaratabiliyor veya gündeme oturuyor?

Mısır’da yaşanan darbeden hareketle, ülkemizdeki toplumsal eylemler üzerinden birtakım bağlantı kurmak isteyenler oldu.

Bir kere, Mısır, Türkiye değil.

Türkiye ile Mısır kıyaslanamaz.

Mısır, uzunca bir dönem tekadamlık rejimiyle yönetilmiş bir ülke.

Nasr, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek’e uzanan bir çizgide Mısır, diktatörlükle yönetilmiş Kuzey Afrika ülkesidir.

Mısır’da yaşanan halk hareketlerinin sonucunda gerçekleştirilen darbe ile, Türkiye’de yaşanan Taksim Gezi Parkı eylemleri, bir tutulamaz.

Mısır ordusu, Amerika Birleşik Devletleri tarafından donatıldığı için, dışarıdan- özellikle ABD’den- gelecek manipülatif yönlendirmelere açık bir ülke.

Zaten, ABD’nin yaşanan darbe karşısında takındığı durum da ortada. Avrupa Birliği ve ABD, yaşanana açıkça “darbe” diyemedi. Nedenini de, bu bloğun, bu coğrafyalardaki “çıkarlarında” aramak gerekir.

Türkiye’de de, Mısır’da olana benzer bir heyecana kapılmanın hiçbir anlamı yok.

Türkiye...

Her şeyden önce...

Laik...

Demokratik...

Sosyal hukuk devletidir...

82 Anayasasında yazan bu şekilde. Ama, uygulamada ne kadar “laik’iz” veya ne kadar “demokrat bir devletiz”... Tartışmalı...

Yine de ne olursa olsun, memleketimiz laiklik ilkesini uygulayagelerek, toplumdaki tüm kesimlere görünen kadarıyla “eşit mesafede” durmaya çabalamakta.

Mısır’da “laiklikten” pek bahsedilemez.

Laik yaşam örüntülerinden dem vurulamaz.

İstanbul Taksim Meydanı ile Mısır’daki Tahrir Meydanı arasında, bir korelasyon da kurulamaz. Yani “darbeye” davet babında.

Mısır’daki Adeviye Meydanı ile İstanbul’daki Kazlıçeşme Meydanı arasında da, bir bağlantı kurulamaz...

Biliyorsunuz...

Kitleler, başlangıç olarak “Ağaç ve Çevre” duyarlılığıyla; ama sonra daha çok “iktidar karşıtlığı” nedeni ile Taksim Meydanı’na akın etmiş ve barışçıl protesto gösterilerinde bulunmuştu...

Akabinde...

76 milyon vatandaşın başbakanı olduğunu sürekli ikrar eden Sayın Recep Tayyip Erdoğan da...

Kendisini kayıtsız-şartsız destekleyen taraftarlarını, Kazlıçeşme Meydanında toplamış ve burada bir miting tertiplemişti.

Muhammed Mursi, millet iradesi sonucunda Cumhurbaşkanlığı makamına gelmiş, Müslüman Kardeşlerin desteklediği bir siyasetçi(=seçilmişken) iken...

Hüsnü Mübarek, yıllarca ülkesini demiryumruk altında ABD ve AB bloğuna angaje biçimde yönetmiş bir diktatördü...

Tartışmanın bir başka tarafı da...

Hüsnü Mübarek’in ordu tarafından yönetimden indirilişine “Devrim” denirken, Muhammed Mursi’nin yine ordu tarafından yönetimden uzaklaştırılmasına neden “Darbe” deniyormuş???

Evet...

Değerli okuyucular, son günlerde memleketimizde entelektüel camianın merak sardığı ve tartıştığı husus, bunun neden “darbe” olduğu...

Bir kere daha söylersek, “adil”, “eşit ve yarışmacı” ve “şeffaf” bir seçimin ardından halk iradesiyle bir makama gelmiş kişinin, millet iradesine rağmen atanmışlarca o koltuktan alaşağı edilmesi, büyük harflerle yazarsak, DARBEDİR...

Benim merak ettiğim konu...

Ülkemizde gündemimiz neden bu kadar çabuk değişmekte?

Mısır’da cereyan etmiş bir hadise, günlerdir anakım medya ve gazetelerimizde tartışılmakta ve yorumlanmakta.

Yine, hükümet kanadından Mısır’da yaşananlara yönelik “tek taraflı” açıklamalar yapılmakta. Alışık olduğumuz üzere, dinî tonu yüksek ifadelerle, Mısır halkının yanında olunduğu belirtilmekte.

Öyleyse sormamız gereken şu:

İktidar cenahı, etrafımızda yaşanan bu demokrasiye kast şeklinde okunabilecek darbe teşebbüslerine, yine bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin acziyet içinde halkını katledebildiği durumlara hassas iken...

Neden, Irak’ta milyonlar katledilirken sessiz kalındı?

Neden, çoluk çocuk, gözü dönmüş insan müsveddeleri tarafından acımasızca öldürülürken sessiz kalındı, sükût edildi? Neden, herhangi bir tepki gösterilmedi?

İllaki etrafımızda yaşanan hadislere boğazımıza kadar batmak durumunda mıyız?

Bilmem hatırlar mısınız, Suriye’de Baas rejimiyle muhalifler arasında kanlı çatışmalar yaşanırken de, anaakım medyanın bazılarından cevval yorumlar ve açıklamalar/yazılar gelmişti. Hatta, Suriye’ye müdahale edilmesi gerektiğini bile salık verenler olmuştu.

Gerçekten de gündemimiz çorba gibi...

Hâlâ, çözümlenmeyi bekleyen sorunlar...

İşsizlik... Sürdürülebilir bir kalkınma politikası...

Kürt sorunu tanımlamasıyla başlayan, en son “çözüm sürecine” evrilen güvenlik meselesi...

Mısır’daki darbe, neden, bizi gersin ki???

 

 

Erhan SALMAN

erhan.salman@politikadergisi.com

Yorumlar

halk devrimi

bütün darbeleri aynı anlayışla değerlendirmek yanlıştır,mısırda darbe değil 22 milyon insanın destek verdiği asker-sivil dayanışmasıyla bir halk devrimi yapılmıştır.akpnin mursiyi desteğinin ardında demokrasi kaygısı falan olamaz,onu ideolojisine yakın görmesinden kaynaklanıyor, tayyip beyle mursi ruh ikizi gibidir,aslında,12 Mart bir darbedir çünkü demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir siyasi yapı kurmuştur,ancak 27 mayısı aynı açıdan değerlendiremeyiz,o bir devrimdir,demokrasinin gelişmesine büyük katkı sunmuş,sosyalist  marksist eserlerin serbest basım ve yayını bile o yıllardaki özgürlük ortamında mümkün olabilmiştir.Olay ve olguları değerlendirip yorumlarken diyalektik bakmak bizi nesnel gerçekliğe vardıracaktır,aksi takdirde düz mantıkla hareket edersek hakim burjuva düzenin düşünce kalıplarına mahkum oluruz.

laikliğin zaferi

mısırdaki askeri yönetim aslında giderek laik demokratik bir sistemi oturtma gayreti içerisidedir,bu da aslında kemalist bir devrimin adım adım hayata geçirilmesi olarak değerlendirilebilir,ülkesinde karşı devrimci akp iktidarı yüzünden rafa kaldırılan Kemalizm mısırda hayat bulmaktadır,bu sevindirici bir gelişmedir,geçmişte mısırın devlet başkanı nasır da petrolü millileştirerek bu yönde adımlar atmış, ingiliz emperyalizmin ülkedeki denetim ve kontrolüne son vererek,laik halkçı Kemalist bir devrimi inşa etmiş ve bu dönem kısa sürmüştü, şimdi askeri yönetim bu yarım kalan devrimi tamamlamakta ve önünde tek engel olarak gördüğü müslüman kardeşleri siyaset dışına itmektedir, çünkü akpde dahil islamcıları her zaman demokrasiye düşman,hilafeti getirmek için demokrasiyi araç olarak kullanan bir ideolojiyi savunmaktadırlar, istanbulda fatih camii önünde yapılan gösteride oradakiler kahrolsun demokrasi yaşasın hilafet diye slogan atmışlardır,dolayısıyla mısır halkı laikliğe seküler hayat tarzına sahip çıkarak aslında tüm dünyaya ve özellikle Türk halkına da olumlu bir mesaj vermektedir,mısırdaki devrim halk tarafından tamamen benimsenmiştir,bu olay laikliğin zaferidir,Türkiyede halkın vergileri sayesinde var olan polis halka zulüm yaparken, mısır polisi biz mursinin değil halkın polisiyiz diyerek halkın yanında yer alıp devrime destek vermiştir,mısır işçi sınıfı yetersiz ve örgütsüz olması nedeniyle bu devrime önderlik edememiştir,sınıfsal olarak küçük burjuva karakterde de olsa mısır devriminin bir proleter devrime evrilme imkanları vardır,

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.