MEMLEKETTEN MANZARALAR

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Ülkemin gündemi, referandum süreciyle o kadar seviyesizleşti ki, daha önce ki mevcut partileri, sandığa gömme sebebimiz olan olaylar ve zihniyetle, yani; ülkenin gerçek sorunlarını konuşan, geleceğine yönelik planlamalar yapan ve bu konular üzerine çözüm önerilerini bir türlü konuşamadığımız, bir siyasi atmosferle karşı karşıyayız. Devletin varlığının sebebi sanki kendi siyasi düşüncelerinin üstünlüğünü ve haklılığını, it dalaşı yaparak anlatmak ve devletin nimetlerinden faydalanarak, zat-ı âlilerin ve yandaşlarının, malvarlıklarını üçe beşe, yüze katlatmaktan ibaret.
Kürt sorunu, terör sorunu, Ergenekon, referandum vb konuların hepsi, siyasi düzenin idamesi için önemli ve tartışılması gereken konular olabilir. Fakat dün okuduğumuz bir haberden sonra ve üstelik Ramazan ayında, açlığın dini, yoksulluğun vatanının olmadığını, bizlere bir kez daha gösterdi.
Diyarbakır'da, geçimini sebze meyve satarak sağlamaya çalışan 4 çocuk babası Hacı Oruç, eşinin para olmadığı için yemek yapamadığını söylemesi üzerine, kendisini asmış. Bir babanın, evlatlarına karşı temel vazifelerinden birisini, yerine getirememesinin verdiği ıstırap ve haysiyetle canına kıyan Hacı Oruç'un, Kürt sorunuyla, demokratik haklarla ilgili sizce ne gibi bir sorunu vardı? Aynı durumda olan, ülkenin doğusundan batısına milyonlarca yurttaşımızın, benzeri sorunlarına olan ilgimiz, bu insanlarımızı onur intiharlarıyla ya da çalışma şartlarının kötülüğünden kaybettikten sonra mı aklımıza gelecek; erzaklarını göndermek, bir el uzatmak? Sokaktaki sorunların vahametinden haberi olmayan siyasetçiler ve özellikle iktidar partisi mensupları, gece yastığa başlarını koydukları zaman, vicdan muhasebesi yapmazlar mı hiç?
Bizler her zaman, Anadolu insanının arı duygulara sahip olduğunu, kanmadıkları ve kandırılmadıkları sürece, hangi etnik kökenden olursa olsun, bu toprakların havasını soluyan, suyunu içen her bireyin, şerefli ve kardeşçe, birbirine kalleşlik etmeyen yurttaşlar olarak yaşamak istediklerini, tarihi gerçeklerle bilmekteyiz. Ancak, 'komşusu açken tok yatan bizden değildir', 'idare altında, bir kişi bile aç yatağa giriyorsa bunun sorumlusu yöneticidir' inancına ya da tüm vatandaşların eşit ve özgür olmaları gerektiği düşüncesine sahip siyasetçilerin, zenginlikleri sadece kendi çevrelerinde paylaşmasına ne ad verilebilir? Bir metrelik pencere için bile, sokakları savaş alanına çevirenler, 100 TL'ye İmralı'ya tekne kiralayanlar, bu ve benzeri durumda olan vatandaşlarının sorunlarıyla ne kadar ilgililerdir? Eğer siz siyasetçiler, vatandaşlarınızın onurlu, şerefli ve erdemli bir hayat yaşamalarını, garanti altına alamayacaksanız, ne için o mevkilerde, makamlardasınız? Devlet ne için vardır?
Değerli okuyucular, umumi manzara sadece bu örnekten ibaret değil. Birlikte yaşamaya çalıştığımız devletin çatısı altında, ne tür bir cehennemde yaşadığımıza ve yanımızdan farkında olmadan kayıp giden hayatlara, etrafımızda dönen dolaplara, Anadolu insanının nasıl sahipsiz bırakıldığına ve suni gündemlerin sebep olduğu sonuçlara bir bakalım:
Bursa, Nilüfer'de babası tarafından H.B.'nin tacize uğramasını,
Edirne'de, 1 çocuk anası 17 yaşında ki D.D'nin, evli 2 çocuk babası bakkal tarafından cinsel organı gösterilmek suretiyle tacizi sonucu, D.D'nin bakkalı öldürmesini,
Zonguldak'ta, dayısının tecavüzüne uğrayıp hamile kalan 14yaşında ki B.K nin, kurumun 16 ay sonrasına verdiği Adli Tıp raporunu beklerken, 4 kişinin daha tecavüzüne uğramasını,
Antakya'da, Kur an Kursuna gelen 13 yaşında ki kıza imamın tacizini,
Burdur'da, pazar yerlerinde kamerasıyla kadınların, etek altı görüntülerini çeken imamı,
Tunceli'de, zihinsel engelli bir kıza tecavüz eden bir siyasi partinin başkanını,
Konya'da, rehabilitasyon merkezinde ki 65 yaşındaki engelliler öğretmeninin, 17 yaşında ki engelli A.Ö'yü hamile bırakmasını,
Mamak'ta, Rus sevgilisini 'Ergenekon’un lideriyim' diyerek, cinsel içerikli görüntülerini internette yayınlamakla tehdit eden imamı,
Adana'da, borcuna karşılık eşi ve kızıyla birlikte olmak isteyen M.D.'nin, alacaklısını vurmasını,
Gaziantep'te, nişanlısının tacizlerini, ailesi de öğrendiği için korkup, Adana'ya kaçan ve fuhuş bataklığına sürüklenen 14 yaşında ki Z.G'yi,
Bolu'da, sigortadan para almak için M.Ç.'nin annesini öldürmesini,
Çorum'da, 9 yaşındaki S.İ'nin, 12 yaşlarında ki iki çocuğun tacizlerine uğramasını,
Manisa'da, karısı hamile olduğu için, marketinde çalıştığı patronunun kızını, tecavüze direndiği için öldüren K.B.'yi,
Dizi oyuncusu olan ünlü şahsiyetin, çay demlemesini istediği kocasından dayak yemesini,
Mersin'de, M.A.'nın karısını, ispirto döküp çakmakla yakmasını,
Şanlıurfa'da, evini terk etmesini hazmedemediği eşinin kız kardeşini öldüren, annesini yaralayan M.S.'yi,
Diyarbakır'da, bir ineğin tarlaya girmesi yüzünden çıkan iki ailenin kavgasında, 4 ölü 14 yaralı olmasını,
Balıkesir'de, malvarlığını Mehmetçik Vakfına bağışlayan kardeşini öldüren A.D.'yi,
Tuttuğu futbol takımına olan sevgisinden, takımının geleceği için tefecilerden borç alıp ödeyemediği için intihar eden B.Ç'yi,
Anasınıfındaki okuyan çocuğunun, 20 TL kayıt parasını ödeyemediği için, okulun halılarını yıkarken, damdan düşüp felç olan anne E.S.'yi,
Tekirdağ'da, sözleşmeli öğretmenlik yapan F.E.'nin, hamallık yaparken kalp krizi geçirip ölmesini,
Avcılar'da, yüzme bilmeyen gencin, beline bağladığı su şişelerinin su alması sonucu ölmesini,
İzmir'de, elektrik faturasını ödeyemeyen anne, küçük çocuğunun gece korkmaması için yaktığı mumun, devrilmesiyle çıkan yangından çocuğun ölmesini,
Manisa'da, arkadaşıyla girdiği yüksek gerilim hattına tırmanma iddiası sonucunda, akıma kapılan Ö.Ş.'yi,
İzmir'de, yabancı uyruklu bir kadınla girdiği cinsel ilişki sonrası, bel soğukluğuna çare olarak, bir avukatın kangal köpeğini çalıp 3 gün tecavüz eden M.A'yı,
Sakarya'da, 'sevdiğim için intihar ederim' sözleriyle başlayan iddia da, 3 kız çocuğunun fare zehiriyle kendilerini zehirlemesini,
Erzincan'da, rakıları biten üç kafadarın, tütün kolonyası içip hastanelik olmalarını,
Zonguldak'ta, tavuklarını götüren tilkinin izini sürüp, intikam için yavrusunu alan M.A.'yı,
Mersin'de, tatbikat yapan polislerin attığı gaz bombalarıyla, okullarının bahçesinde oynayan öğrencilerin zehirlenmesini,
'İki Dil Bir Bavul' adlı içinde hiç müzik olmayan filme, Bakanlık tarafından 'en iyi müzik ödülü' verilmesini,
Rize'de, alev alan itfaiye aracının, vatandaşın getirdiği yangın tüpü ve su dolu kovalarla söndürülmesini,
Mardin'de, kurumlar arası tenis turnuvasında, maç bitmeden verilen şampiyonluk kupasının maç bittikten sonra el değiştirmesini,
UNESCO tarafından, 'dünyada korunması gerekli kültür varlığı' olarak kabul edilen Kapadokya bölgesinde ki peribacalarının içine, inşaat molozlarının atılmasını,
İnsani Hak ve Hürriyetler Derneği(HÜR-DER) Diyarbakır Şubesi'nin, kentte yapılan tango festivaline, 'Müslüman Kürt halkının namus düşkünü olması hasebiyle böylesi rezaletlere tahammülü yoktur" açıklamasını,
Hangi devlet tanımıyla, hangi din ya da ideoloji tanımıyla bağdaştırarak, kurulması hedeflenen ideal düzen içerisinde açıklayabilirsiniz? Bu örneklerin, oluş şekillerine, sebepleri ve sonuçlarına baktığımızda, hangi çağdaş ve medeni ülkede bu olaylara benzer olayları görebilirsiniz? Hani, 'biz batının ahlakını değil ilmini almalıyız' diyen şahsiyet, bu umumi manzaranın farkında mıdır acaba?
Belki, içinizi karartacak ve sıkacak şekilde, bu örnekleri uzattım, ancak siyasilerin, bu tarz durumlarda ve sıkıştıkları zaman kullandıkları, 'bunlar münferit olaylar' sözcüklerine, cevaz vermemek için yaptım bunu. Bir de bu olaylar, öyle son 3-5 yılda falan olan değil, son 3-5 ay gibi kısa süre içerisinde olan ve benzerleri arasından seçilen örneklemelerdir. Bu olayların hiçbirisi münferit olaylar değil, artık toplumun yıllardır yozlaştırılan değerlerinin ve kültürünün getirildiği tablodur. İnsanları, küçük yaşlardan itibaren, hurafeleşmiş din temalarıyla ve kapitalizmin metalaştıran, köleleştiren ve yozlaştıran popülist kültürüyle yetiştirmenin, onlara eğitim safhalarında sosyal, kültürel ve sanatsal anlamda hiçbir değer katmamanın, sonuçlarıdır bütün bunlar.
Yaşadığımız çağda, ahlaklı nesiller yetiştirmenin temel koşulunun, küçük yaşlardan itibaren sanat sevgisini kazandırmaktan geçtiğini, onlara romanlar okumayı, sinemaya, tiyatroya göndermeyi, sosyal faaliyetler olarak aşılmak zorunda olduğumuzu, artık anlamamız gerekiyor. Toplumsal duyarlılıklar ve sorumluluklar, ancak bu şekilde, tekrar kısa sürede değiştirilebilir ve kazandırılabilir. Irz ve namustan mahrum olanlar, kültürel ve medeni değerlere sahip çıkmayanlar, millet ve vatan hissi taşımayacaklarından, orada herhangi bir ideolojiden, dinden bahsetmenin ya da bir devletin varlığını idame ettirmesinin hiçbir anlamı yoktur..!
 Asıl Uğraşmaya Mecbur Olduğumuz Şey, Yüksek Kültürde ve Yüksek Fazilette Dünya Birinciliğini Tutmaktır.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
 
Uygarlık Öyle Bir Ateştir ki; Ona Kayıtsız Kalanları Yakar, Mahveder. İçinde Bulunduğumuz Uygarlık Ailede Bize Yaraşan Yeri Bulacağız ve Onu Koruyarak Sürdüreceğiz.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
OguzKemal.Ozkan@PolitikaDergisi.com
 
 

Yorumlar

Hislendim, güncelimiz bu ne

Hislendim, güncelimiz bu ne yazık ki ve daha yalın anlatılamazdı... Teşekkürler dost kalem...

 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.