Kemalizm ve Türkiye

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Birbirini sevmiş, uzun yıllar beraber yaşamış, ancak aileden bazılarının ve konu komşunun baskıları ile ayrı kalmış iki sevgili Kemalizm ve Türkiye. Kemalizm; sosyalizm, liberalizm gibi devrimin doğurduğu bir ideoloji biçimi. Günümüz Türkiye’sinde bazen solcular bazen sağcılar Kemalizm’i kendilerine yakın görebiliyorlar. İlk bakışta eşyanın tabiatına aykırı bir durum gibi görünse de, gerçek Kemalizm’i iyi inceleyenler, bir çelişki olmadığını göreceklerdir.

Yirminci yüzyılın ilk yıllarından itibaren Mustafa Kemal, Osmanlı’nın sonunun geldiğinin farkındadır. Bir yandan bu sonu uzaklaştırmak, mümkünse engellemek için elinden gelen çabayı gösterirken diğer yandan da düşlediği yeni Türk devleti için modeller üzerinde kafa yoruyordu. Onu tanıyanlar, bütün zamanını okumak ve araştırmakla geçirdiğini anlatırlar. Mustafa Kemal, Samsun’a giderken hedefinin “tam bağımsız bir Türkiye” olduğunu biliyordu. Bu oluşumun ideolojisine ise kesin kararını Anadolu’da geçirdiği İstiklal Savaşı yıllarında verecekti. Önceki yıllarda gerek okuyup inceleyerek, gerekse Avrupa’da bizzat gözleyerek ulaştığı sonuç, mevcut hiçbir “izm”in Türk halkının o günkü yapısına ve durumuna uymayacağı idi. Bu durumu birçok Osmanlı aydını da görüyordu. Tek farkla ki, onlarda yaratıcı zekâ yoktu. Bu yüzden üretebildikleri tek çare ABD veya İngiltere’nin mandası olmaktı. Bir kısım yarı destek çıkanların ana gayesi de hilafetin ve padişahın kurtarılma düşüncesi idi. Yani onların da söyleyecek yeni bir sözleri yoktu.

Mustafa Kemal, “altı ok” olarak bildiğimiz Kemalizm’i, karma ekonomi denilen bir modelin içine oturtturarak sadece verdiği kurtuluş mücadelesi ile değil, ekonomik yeniden doğuş projesi ile de mazlum uluslara örnek olmuştur. Hilafetin ve padişahlığın kaldırılması, tabiidir ki, bir kısım bu kurumlardan kolay yoldan geçinen sözde aydın takımı ve din tacirleri tarafından hiç hoş karşılanmadı ve karalanması için ne lazımsa yapıldı.

Ne yazık ki günümüzde hâlâ bu gayretler Kemalizm’in yok edilmiş olmasına rağmen devam ediyor. Din tacirleri az sıkıştıklarında olmayan Kemalizm’e saldırmak komikliğine düşüyorlar. Ne gariptir ki, hâlâ onlara inanan da çıkıyor. Kemalizm, sıkışıldığında saldırılacak hayali bir düşman olarak tutuluyor. Zira Kasım 1938’den sonra kısmen, 1950’den sonra da tamamen Kemalizm’den vazgeçilip ABD’nin mandası olundu. Son dönemde ABD mandalığı da yetmedi ki, AB mandalığına da müracaat adildi ve kabul için olağanüstü çaba sarf ediliyor. Parçalanmış, bölüşülmüş bir imparatorluğun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti, Kemalizm sayesinde onbeş yıl gibi kısa bir sürede ayaklarının üzerinde duran, saygıdeğer bir devlet haline geldi. Daha sonra ondan vazgeçildi, ama onun getirdiği bazı kurumlar hâlâ ayakta. Örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri, Bağımsız Türk yargısı. Şimdilerde mandası olduğumuz devletler ve onların içerdeki uzantılarının sürekli saldırısına uğrayan bu güzide kurumlarımız Kemalizm’i yaşatan son kaleler. Onlar da yıkıldığında, belki ülke ismimizi bile değiştirebiliriz. Duruma iyimser olarak bakmaya çalıştığımızda görülen resim bu.

Ancak biliyoruz ki aşkın gözü kördür. Aile, çevre, ne kadar baskı yaparsa yapsın bir gün elinin tersi ile onları itip kavuşuverir sevgililer. Ne dersiniz?...

 

Cem.Tamturk@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.