Kan Kokusu Çok Yakınımızda

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Kan kokusu çok yakınımızda...

Aylardır, hatta yıllardır tahmin ettiğimiz senaryo bölüm bölüm gerçekleşiyor. Sıranın bölgemize hatta bize geldiği söylenebilir.
Bu günkü gazetelerde çok ilginç bir çağrı var.

Arap birliği Esadın sürgün edilmesini hatta herbiri kendi ülkesine gelmesini bile istiyor. 
Hatırlanacağı üzere iki gin evvel Suriye' nin arap birliği üyeliği askıya alındı.
Görüldüğü üzere araplar telaş ve panik içindeler. Ortadoğu daha evvel kan gölüne dönerken pek de umurları olmayan araplar bu sefer ne yapacaklarını şaşırdılar. Bu sefer uşağı oldukları ABD nin bile kendilerini kan gölünde boğulmaktan kurtaramayacağının farkındalar. Şimdiye kadar bir çok kez İran'ın vurulacağı tehditleri savrulmuş, ancak başta arap ülkeleri olmak üzere kimsenin çok fazla umurunda olmamıştı. Bu seferki tehdidin ABD nin dizinin dibinden ayrılmayan arap yöneticileri tarafından gerçek olduğunun anlaşıldığı söylenebilir. Artık şüphe kalmamıştır ki ABD, İsrail bayrağı kuşanıp İranı havadan vuracaktır. Bu yılın sonunda Irakı terkedecek olan ABD güçlerinin ortadoğudaki etki bölgelerini İran'a bırakmak istemeyecekleri kesindir. Bunun için bahaneler hızla üretilmektedir. Bir zaman Irak içinde ürettikleri nükleer silah bahanesi bu sefer İran için üretilmektedir. Kaldı ki bu suçlamayı yapanların hepsi nükleer silah sahibidirler. Sırf bu açıdan bile bakıldığında iddiaların ne kadar boş olduğu ortadadır. Evet ABD iran'ı çok yakın bir zamanda vuracaktır. Belkide çözemediği bazı sorunlar bu güne kadar beklemelerine neden oldu. Ancak kendileri için vakit tükeniyor. Zaten yıkılmış olan itibarın temelli yok olmaması için İran vurulacaktır. Ne varki Rusya, Çin ve daha birkaç ülke bu durumun karşısındadır. ABD kara savaşı ile İran'a giremez. Bunu daha evvel Irak – İran savaşı ile test etmiş ve bu gerçeği anlamıştır. Adı geçen ülkelerin muhalefeti olunca Uluslar arası gücü de devreye sokamaz. Yani havadan yapılacak bir saldırı ne kadar başarılı olursa olsun karadan desteklenmesi gerekmektedir. Bu destekleyici kim olacaktır?
 
Suriyede teröristlerin beslenerek Esad rejimini yıkmaya çalışmanın altında bu amaca yönelik testler yatmaktadır. Görece olarak Suriye İran'ın dostudur. İran'a giden yol üzerinde ABD için ciddi bir engeldir. Onun ortadan kaldırılması hem ABD hem de ilerde yanında kullanacağı güçler için bir moral kaynağı olacaktır. Bu yandaş güç de tabiiki Türkiye'dir.
 
Şu bir gerçektir ki ABD İsrail Bayrağı altında İran'a saldırdığı an Türkiye'nin ABD ordusu olarak savaşa girmesi kaçınılmazdır. Neden mi?
Malatyada kurulan füze kalkanı, ABD yetkililerinin de saklamadan söyledikleri gibi İran'ın Füzelerinden İsrail'i korumak için yapılmıştır. Kumanda merkezi öyle birilerinin iddia ettiği gibi bizde değil Amerika'dadır. Şimdi bir senaryo üretelim. İsrail  İran'a hava saldırısı yaptığında doğal olarak İran füzeleri ile karşılık verecektir. Bu füzeler Malatya'daki kalkan ile düşürülürse ne olacak? Söylermisin sevgili okur, sen olsan ne yaparsın? Hadi biz söyleyelim O kalkanı vurur yok edersin. Yani Türkiye topraklarını vurursun. Bunun başka bir adı da Türkiyeye savaş açarsın.
 
Yaklaşık eşit güce sahip iki ülke savaşında iki ülkede biter. Bize ABD yardım eder diyebilirsiniz. Tabii ki eder ama ölen bizim çocuklarımız, dağılan bizim ailelerimiz, ağlayan bizim analarımız olur. Hele bu zamana kadar Suriyeyi kesin halledemedinizse bir darbe de güneyden yersiniz. Biz büyük yara alır dağılırız. BOP projesi sahipleri ise buna sevinir savaş sonrası bu coğrafyayı istedikleri gibi dizayn ederler. Arap ülkeleride bu kan gölünün dışında kalamıyacaklardır. Kendine koşulsuz bağlı olduğu için ABD nin ileri demokrasi götürmediği bazı arap ülkeleri de bilinçli olarak bu savaşın içine çekilip parçalanacaklardır. Vahşi batı da silah başta olmak üzere birçok dalda yeniden yükselecek belkide bu sayede içine düştükleri krizi bu şekilde aşmaya çalışacaklardır.
 
Sorduğunuzu duyar gibiyim. Bizim hükümetimiz bu durumu görmüyor mu? Gelişen olaylara baktığımızda ya görmüyor, ya da görmek istemiyor.
Peki ya Türk askeri? Görenler Hasdal'da Silivride..
 
Cem Osman TAMTÜRK
cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Tarih bizden ne bekler?

Sayın Cem Osman TAMTÜRK'ün Suriye olayları bağlamında yaptığı analiz ve tespitler gerçekten çok yerinde ve çarpıcı. Özellikle Suriye'de Esad rejimi etrafında "Arap Baharı" çerçevesinde dönen dolaplar, Suriye'nin iç işlerine Türkiye'nin resmi yetkililerince doğrudan müdahaleleri Türkiye'nin ve bölgenin güvenliğini sarsıcı ve siyasal istikrarını olağanüstü bozucu nitelikte. Sayın Cem Osman TAMTÜRK de analizinin sonucunda çok haklı olarak Ortadoğu'nun kan gölüne döneceğini söylüyor. En çarpıcı tespiti ise Türkiye ile İran'ın anlamsız, yakıcı ve yıkıcı bir sıcak savaşta karşı karşı geleceğine dikkat çekmesidir.

Ben onun bu yazısının sonundaki "Bizim hükümetimiz bu durumu görmüyor mu? "sorusuna bir yanıt vermek istedim.
AKP hükümetinin bu durumu görmesinden geçtik, bu durumu yaratanların baş aktörü olduğu ortada. Bunu ben demiyorum, bizzat ABD Ulusal Güvenlik danışmanı Ben Rhodes: “Türkiye'nin güçlü duruşunu çok memnuniyetle karşıladık” diyerek doğruluyor. O da yetmiyor ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Şam'a baskı sürecinin, Arap Birliği ve Türkiye'nin öncülüğünde yürütülmesi gerektiğini dolaysız ifade ediyor.
Türk Başbakanı ve Dış işleri bakanı artık sabırlarının kalmadığını, son uyarıları yaptıklarını söyleyerek, Esad rejimine açık açık "aba altından sopa gösteriyorlar"

ABD emperyalizmi borç batağında çırpınıyor ve ekonomisi çıkmazda patinaj yapıyor. Haftalardır, Wall Street'te ABD finans sermaye oligarşisine karşı protestolar sürüyor. İşgalci ABD güçleri Afganistan ve Irak'ta askeri olarak yenildi sayılır. Kısaca ABD emperyalizminin kolu kanadı kırılmış durumda; öyle ki Libya'ya bile müdahale edecek gücü kendinde bulamadı; Fransa, İtalya ve Türkiye gibi ülkeleri kullanmak zorunda kaldı. Şimdi de Suriye ve İran'a karşı aynen Libya'da olduğu gibi Türkiye'yi kullanmaya çalışıyorlar. Fransa, dışişleri bakanını Türkiye'ye göndererek "ben yokum" dedi. BM güvenlik Konseyi Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya'nın karşı olmasıyla olaya müdahil olamıyor. Dolayısı ile NATO'nun da müdahale için artık bahanesi yoktur. O halde kabak SADECE Türkiye'nin başında patlayacak demektir. Onun için RT Erdoğan’a emperyalist basında methiyeler diziliyor, Time dergisinde kapak yapılarak "gaza getirilmeye" çalışılıyor.

Öte yandan ülkemizin dışında bütün bunlar olurken iç politikasında ise gözden kaçan çok önemli tartışmalar yapılıyor. Hükümet ülkeyi Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetiyor. Ve en ilginci, büyük çatışmalara gebe bu ortamda Türk silahlı Güçlerini madden ve manen zayıflatacak olan "Bedelli Askerlik" ve "Vicdani Ret" gündeme getiriliyor. Yani hükümet bir yandan Suriye'ye karşı savaş tehditleri, İsrail’e karşı "yapay" düşmanlık, Kıbrıs Rumlarıyla Akdeniz Sahanlık kavgaları yaparken aynı zamanda ordusunu zayıflatan adımlar atıyor. Zaten ordu komutanlarının yarısı Hasdal ve Ergenekon zindanlarında esir edilmiş, geri kalanın morali ise bozuk. Bu ne muazzam bir çelişkidir! İhanet mi desem yoksa aymazlık mı desem?

Meselenin özü, durum çok vahim! Tarihin ilk antiemperyalist ulusal kurtuluşunu yapan ülkemizin ulusal demokratik güçlerine şimdi çok büyük sorumluluklar düşüyor. Herkes gözünü dört açıp olup bitenlere çok duyarlı olmalıdır! Tarih, uyuyanları ve geç kalanları asla affetmez!

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.