Hükümet - PKK Görüşmelerinin Perde Arkası…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir terör örgütü ile bir hükümetin müzakere masasına oturması hiç de normal bir olay değildir. Hele hele yaklaşık 40000 insanın kanı ile bir pazarlığa girişmek, o terör örgütü ile aynı seviyeye inmek demektir ki, aklı başında hiçbir insanın buna onay vermesi hoş karşılaması beklenmemelidir.

Televizyon kanallarını gezdiğimizde, hemen her kanalın aklı başında birçok adamı çıkarıp konuyu tartıştırdıklarını görüyoruz. Yapılan tartışmalar halkı aydınlatacağı yerde ne yazık ki daha çok kafa karıştırıyor.

Hükümet bu müzakereleri anlatırken, amacın PKK nın silah bırakıp ülkeyi terk etmesinin sağlanması gibi kulağa hiç de kötü gelmeyen maddelerle örgütün karşısına çıktığını söylemişti.

Ama böyle bir şeyin konuşma konusu bile olamayacağını PKK ikinci gün 110 kişi ile karakolumuza saldırarak anlamak istemeyen kafalara sokmaya çalışmıştı.

Herkesin bildiği üzere terör örgütünün tüm faaliyetleri (silah ve insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti) yasadışı faaliyetlerdir. Bunların icrası için ellerindeki tek güç silahlarıdır. Silahların bırakılması demek terör örgütünün intiharı demek olur. Şimdi bir soru soralım? Otuz yıldır onca uğraştan sonra koskocaman Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini karşısına oturtturan ve tek gücü de silahı olan örgüt silah bırakır mı? Keşke bıraksalar da tarihten silinseler.

Madalyonun bir de diğer yüzü var. PKK ABD tarafından kurdurulup beslenen, korunan bir örgüttür. Yani bir nevi bir ABD gücüdür. Bu öyle değildir diyen varsa merkezleri olan kandil dağını basıp neden köklerini kazıyamadığımızın cevabını versin. Hadi kendinizi sıkmayın, biz söyleyelim. ABD sınırdan öteye bir adım atmanıza izin vermez. Zaman zaman yaptığımız hava saldırıları diyerek beni gülümseteceksiniz, boş verin.

ABD artık eskisi gibi bir süper güç değil. Neden mi? Bakınız Irakta onca katliama rağmen istediğini alamadan çekilmek zorunda kaldı. Şimdilerde sessiz sedasız Çinlilerin eline geçmeye başlayan petrol şirketleri ekonomik, Irak başbakanı Maliki’nin davranışları (Yenice Rusya ile 4,5 milyar dolarlık yeni nesil silah anlaşması imzalandı) ABD nin politik yenilgisini gösteriyor. Afganistan da başarısız olan ABD 2014 de çekiliyor. BOP planının kilit parçalarından biri olan Suriye’ye girmeyi aklından bile geçirmiyor.

Şimdi başka bir soru. Böylesine güç kaybetmiş bir ABD orta doğuda her işte kullanabileceği tek silahlı güç olan PKK dan vazgeçer mi? Geçmez, diyorsanız, bilin ki PKK da silah bırakmayı hiçbir şartta kabul etmez. Hükümet bunları bilmez mi? Tabiî ki bilir.

Peki, o zaman bunca havanda su dövme oyununun anlamı nedir?

Bunun iki nedeni var. Birincisi iç dengeler:

Artık 2014 de yapılacak seçimlerden başbakanın başkan olarak çıkmak istediği kesin. Ancak varsaydığı %50 oy ile bu mümkün değil. Şimdiki cumhurbaşkanı veya cemaatlerin destekleyeceği bir başka muhafazakâr aday ortaya çıkarsa seçilme umudu kaf dağının ardına gider. Bu gün için görünen de Cumhurbaşkanının yeniden adaylığa hiç de uzak olmadığıdır.

Bu yüzden kabul edilebilir denebilecek bazı maddelerde Öcalan ile anlaşma sağlanacak, (Dikkat! PKK demiyoruz) bu tür maddeler yeni anayasaya sokulacak ve seçimlere kadar nispeten de olsa bir çatışmazlık ortamı doğacak. Yeni anayasa ile Kürtlerle bir ikili devlet sistemine de geçileceği için artık Kürt oyları da haneye yazılabilecektir. Eh, bu kadar başarıdan sonra da artık karşısına bir muhafazakâr aday çıkamayacaktır.

Biz olayların gidişatından bu tür bir düşünce üretiyoruz. Yalnız burada ufak ama kurşun kadar can acıtıcı bir sorun var. Acaba halk böyle bir bölünme anayasasına evet oyu verir mi? Son dönemde meydanlara akan milyonlar hiç de böyle bir niyetleri olmadığını gösteriyor. Türk halkı tırnakları ile kazarak kazandığı, kanı ile suladığı bu vatanın bölünmesine yol açabilecek, içinde kendi adı bile geçmeyecek bir anayasaya “evet” demeyecektir.

Konunun bide orta doğudaki dengeler bölümü var. Onu da başka bir yazımızda inceleyelim.

İzmir 2013

 

Cem Osman TAMTURK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Terör mevzusunun

Terör mevzusunun devletlerarası bir mesele değil de toplumsal dinamikleri olan çok yönlü bir mevzu olduğunu anladığınızda tespitinizin ayaklarının yere basmadığını anlayacaksınız. Terör gerçeği öyle ABD'nin oyunu olarak açıklanamaz. Bu kadar basit değil.

Bazı çok bilmiş

Bazı çok bilmiş solcularımızın tartışmalarda en çok hoşlarına giden şey, başkalarına bol bol akıl vermektir. Sayın "NUH" un aklına göre de terör devletler arası bir konu değilmiş; toplumsal dinamikleri varmış; çok yönlüymüş falan filan.. Hele son cümlesi çok daha dikkat çekici: "Terör gerçeği öyle ABD'nin oyunu olarak açıklanamaz." imiş?

Bu çok bilmiş solcu arkadaşıma ben değil, artık dünya devrim tarihine geçmiş; bütün dünyanın, buna burjuvalar da dahil, kabul ettiği bir büyük devrimcinin düşüncesiyle yanıt vermek istiyorum. Fidel CASTRO 15 Mart 1997 tarihli bir konuşmasında aynen şöyle demiştir:
"ABD ve AB destekli Türkiye'deki olayları yakından izliyorum. Sizin oradaki PKK öncülüğünde süren Kürt hareketi, ABD'li Yankee'nin petrol bekçisidir.."

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.