Hukuk ve Vicdanın Terörle Sınavı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

KCK davasından tutuklu sanıkların bazıları 56 gündür açlık grevi yapmaktalar. Başbakan Tayyip Erdoğan açlık grevlerini bir "Şov" olarak nitelerken, greve katılanların sadece bir kişi olduğunu söyledi. Buna karşılık Adalet Bakanı Sadullah Ergin açlık grevine katılanların sayısının 67 cezaevinde 682 olduğunu açıkladı.

Konuya insani açıdan yaklaştığını söyleyen Kılıçdaroğlu "İnsan bedeni  üzerinden siyaset yapılmamasını" istedi. Kılıçdaroğlu "Bir mahkûm hayatını kaybederse bunun sorumlusu hükümettir." diye bu olaydan hükümeti sorumlu tuttuğunu açıkça ortaya koydu.

Anadilde eğitime henüz hazır olmadığımızı söyleyen Kılıçdaroğlu devamla "Bu talepleri değerlendirecek olan ana muhalefet partisi olarak biz değiliz. Çünkü biz icra makamında değiliz. Değerlendirecek olan, icra makamı konumunda olan hükümettir, AKP'dir. Ama ben Sayın Başbakan'a şu çağrıda bulundum, açlık grevleri dolayısıyla olayı gerginleştiren bir söylem geliştirmeyiniz, daha yumuşak bir üslup kullanınız, diye çağrıda bulundum" dedi.

Henüz hafta sonu yeni kongresini yapan, lideri Devlet Bahçeli'yi yeniden Genel Başkan seçen milliyetçi muhalefet partisi MHP ise Hükümete terörle mücadelede her türlü desteği vereceğini söyleyerek, açlık grevi bağlamında hükümetten terör şantajına boyun eğmemesi gerektiğini belirtti.

Taksim Hill Otel'de Prof. Gençay Gürsoy, gazeteci Aydın Engin ve Prof Dr. Fadime Gök'ün çağrısı ile aralarında Yaşar Kemal, Murathan Mungan, Zülfü Livaneli,  Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Profesör Özdemir Aktan, Yıldız Ramazanoğlu, Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, Türkiye Pen Başkanı Tarık Günersel'inde olduğu bir dizi aydın ve sanatcı bir araya gelerek basın toplantısı düzenlediler. Basın toplantısının ardından Taksim Meydanındaki tramvay durağında yapılan etkinlikte konuşmacı aydın ve sanatçılar hükümetin ve özellikle Başbakan'ın açlık grevlerine ilişkin sözlerini eleştirdiler.

Tutsakların “Anadilde eğitim-savunma” ve “Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması” taleplerinin zaten hükümetin gündeminde olduğu ifade edilen basın toplantısında, hükümet kanadının konuyu bir inatlaşmaya dönüştürdüğü vurgulandı.

***

PKK, siyasal amaçlarına ulaşmak için terörü ana yöntem olarak seçmiş bir terör örgütüdür. Aynı amaca yönelik bir girişim olan KCK'lılar da şimdi hapishanelerde yine sonu ölümle sonuçlanabilecek "Açlık Grevi" gibi bir yöntemle taleplerini elde etmek istiyorlar.

Açlık grevinin talepleri ilk bakışta doğal birer demokratik-hukuki talepler olarak görünmelerine rağmen, yakından incelendiğinde, aslında bunların Türkiye'mizin ulusal birliğine dinamit koyan fakat esasında asla hukuki olmayan birer istemler olduğu kolaylıkla anlaşılacaktır.

Örneğin "Anadilde Savunma" hakkını ele alalım. Uluslararası ve ulusal hukukta "Anadilde Savunma Hakkı” diye bir hak yoktur. Gerek uluslararası ve gerekse ulusal hukukta temel hak olarak "Adil Yargılanma Hakkı” vardır. Adil Yargılanma hakkı bağlamında ise en temel hak, "Savunma Hakkıdır". Eğer bir sanığın; bir yargılamada, o mahkemenin ait olduğu ulusun resmi dilini hiç bilmemesi veya az bilmesi durumunda; savunma hakkı çiğnenmiş olacağından, mahkemenin bu gibi durumlarda sanığa sağlam bir savunma yapabilmesi için tercüman tahsis etme yükümlülüğü vardır. Kısaca, hukuki ilke olarak "anadilde savunma hakkı" yoktur; sadece adil yargılanma için uygun ortamda "Savunma Hakkı" vardır. Dolayısı ile hukukta olmayan bir hakkı talep etmek te demokratik değil anti demokratik bir davranıştır!

Öte yandan KCK'lıların açlık grevlerinin diğer talebi ise “Öcalan'a uygulanan tecritin kaldırılması”dır. Bu talebin de, yakından incelendiğinde, doğrudan açlık grevlerine katılan sanık veya tutukluların hukuki durumuyla ilgisi olmadığı, fakat ideolojik olarak savundukları siyasi hareketin lideriyle ilgili bir siyasi talep olduğu ap açık ortadadır.

Nihayet "Anadilde Eğitim" talebine gelince. Bu talep te kendiliğinden görüleceği gibi resmen siyasi bir taleptir. Uluslararası hukukta asla “Anadilde Eğitim Hakkı” diye de bir evrensel hak yoktur! Kim var diyorsa açıkça o yalan söylüyor!

Kaldı ki ülkemizde en az 18 etnik halk grubu vardır. Bütün bu halk gruplarına ana dilde eğitim hakkı tanımak demek, 18 farklı dilde ilk ve orta eğitimi finanse ve organize etmek demektir. Bunun da üstesinden pratik olarak hiç bir ulus gelemez!

Ayrıca bir ulusu birleştiren en temel unsur, eğitimde ve iletişimde kullanılan ortak ve resmi dildir. Bir ulus devlet içinde resmi dilin yanında var olan etnik ana dillere kültürel işlevinin ötesinde sosyal ve siyasi işlevlerin de yüklenmesi, sadece o ulusun birliğinin bozulmasına,  parçalanmasına yarar; o kadar!

Özetle hapishanelerdeki KCK'lıların neredeyse iki aydır sürdürdükleri açlık grevi; Türk ulusal birliğini sabote eden, asla hukuki ve demokratik olmayan, PKK terör örgütünün taleplerini güncelleyen bir şantaj eylemidir! Bu eylemde insani, ahlaki, hukuki ve demokratik olmayan asıl bu şantajın ta kendisidir!

 

Mehmet ÇAĞIRICI

mehmet.cagirici@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.