Haklıymışım...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Ara sıra yazılarımda iktidar tarafından bakınca saf veya zekâ özürlü olarak mı göründüğüm hakkında şüphe ettiğimi yazar dururum. Bu konuyu sık sık dile getirmemin nedeni aslında o görüntüleri kendime ve benzer düşünce içinde olanlara yakıştıramadığım, yanlış algılıyor olmak temennisinde olduğumdandır. Ancak son günlerde yaşanan bazı olaylar benim öyle algılamadığımı, gerçekten o taraftan bakınca öyle beyin özürlü gibi göründüğümüzü bir kez daha anladım.

Sayın maliye bakanı lütfetmişler alkollü içeceklerin vergisini neden astronomik bir şekilde yükselttiklerini açıklamışlar. Maliye için sigara veya içkiden alınan vergilerin hiç önemi yokmuş. Maliye bakanı insanımızın sağlığını düşünüyormuş. Yaaa, gördünüz mü bakın bir de ülkede gelişme yok denir. Ülke değerlerini vatandaş düşünmesin diye babalar gibi satan maliye bakanından sağlığımızı düşünen maliye bakanına geldik. Yakında evlerimizin içini hatta yatak odalarımızı bile denetleyecek bakanlarımız olursa şaşmayalım. Onlar bizim sağlığımızı düşünüyorlar.

Böyle şeylerin şakası bile güzel değil. Maliye bakanı sanki maliyemizi güllük gülistanlık etmiş, cari açık değil fazlamız var, vatandaş vergi denen şeyi unutmuş, kayıt dışı diye bir konu hiç kalmamış, maliye bakanımız da artık insanların sağlığını düşünmeye başlamış. Şimdi kalkıp da İstanbul belediye başkanı biz toplu taşıma zamlarını insanımızın sağlığına katkı için, yürümelerini sağlamak için yapıyoruz dese her halde haksızsın diyecek halimiz olmayacak.

Bir diğer insanlarla alay konusu da füze kalkanı meselesi. Türkiye’ye kurulacak füze kalkanı sistemi kime karşıdır dersiniz? Sanırım Papua Yeni Gine’ye karşı değil. Elinde güçlü silahlar bulunan Rusya ve İran’a karşı. Bu iki ülkede bizim iyi ilişkiler içinde olduğumuz komşularımız değil mi? Ülkemize kurulması söz konusu olan füze kalkanına “evet” denirse akla iki düşünce gelecektir.

1) Aslında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Rusya ve İran gibi komşuları ile dost değildir, takiye yapıyor.

2) ABD’nin o kadar güdümündedir ki, onun emri olunca komşuluk, dostluk gibi kavramları geri plana atıyor.

Ben, hükümetimizin her iki şıkta belirttiğim hükümet olmadığına inanmak istiyorum.

Okyanusun öbür tarafından gelip de benim ülkeme füze kalkanı kurmaya kalkan bir ülke beni değil kendini düşünüyordur. Böyle şeyler hangi ülke olursa olsun yarardan çok zarar getirir. Bunu görmek için de öyle çok akıllı zeki falan olmaya gerek yok. Sıradan zekâ sahibi herkes anlar. Görülen o ki, bizim hükümet, ikinci maddede tanımladığım biçimde hareket ediyor. Bunu halka dürüstçe söylese yine neyse. Bakınız bu kalkana karşı neler talep etmişiz.

-İstihbarat NATO üyesi olmayan ülkelerle özellikle de İsrail ile paylaşılmasın.

- İstihbarata Türkiye'nin doğrudan erişimi olsun

- İstihbarattan doğacak her tür karara Türkiye de müdahil olsun.

İlk madde insanı hem düşündürüyor, hem güldürüyor. İsrail ile paylaşsan ne olur, paylaşmasan ne olur. Washington topladığı bilgileri İsrail’e aktaramaz mı? Burada amacın İsrail’e kızan oy deposunu kandırmaktan başka bir şey olmadığı kesin. Zaten ABD de bu isteğe olumlu bakmış. Yani biat edenlerin sırtı sıvazlanacak.

Diğer iki maddeye ise ABD sıcak bakmıyor. Muhtemelen sonuçta kabul edilmeyecek. Ama gerine gerine “bilgileri İsrail’in almasına izin vermedikkkkk” diye nutuklar atılacak.

Ve biz aptal yerine konmaya devam edeceğiz.

cem.tamturk@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.