Gayrık Yeter... [Mİ ?]

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bir vakitler “senede bir gün,” isimli bir şarkı yankılanırdı 6 lambalı radyolarımızdan…
Çevirirdiniz radyonuzun düğmesini, beklerdiniz Ankara’dan yola çıkan şarkı dere-tepe düz gidip evinize ulaşsın diye…
Kimi âşıklar hüzünle dinlerdi odanın içini dolduran o güzelim nağmeyi
Kimileri ise, içlerine akıtırlardı geçmiş günlerin hasretini…
İşte tıpkı onun gibi…

Yılda bir gün kutlanır gibi yapılan “Öğretmenler Günü”nde o acıklı şarkıyı anımsamamak olası değil…
Durum acıdır.
Acıdan da acı…
Bu acılık, sevdiğinden kırmızı kart görmüş gönüldeşin acısına benzemez…
Sözünü ettiğimiz acılık, Atatürk devrimlerinin bu ülkeye getirdiği aydınlığının karartılmasından doğan kekremsi bir tattır…
Milli Devrim bu ülkeye köy enstitülerini armağan etmiştir.
Yarının gençlerini ak aydınlık bir eğitim ile sarmalamıştır.
Öğretmenler, tüm bu süreç boyunca aydınlık düşüncenin geniş halk kitlelerinin bilincine yerleşmesi için alın teri döken, cepheden cepheye koşan birer eğitim neferidirler…
Bugünün Türkiye’sinde ise bu aynı öğretmenler, ek iş olarak minibüs şoförlüğü yaparak evini geçindirmeye çalışan toplum içindeki basit bir alt-gelir katmanı haline dönüştürülmüşlerdir…
İstiklal [bağımsızlık] Marşı ile “ulusal andımız”ın milli eğitim törenlerinden sökülüp, atılmak üzere olduğu dönemin düzene yenik düşmüş yoksul bir kitlesidir artık öğretmenler…
İşte o öğretmenlerin 365 günde bir “gün”ü kutlanmaktadır her yıl…
Öğretmenlerimizin yüzde 80’inin kredi kartı borcu yüzünden haklarında yasal takip vardır.
Öğretmenlerimizin çok büyük bir çoğunluğunun icra dairelerinde dosyaları mevcuttur.
Öğretmenlerimiz tarikatların, çeşitli tertiplerin boy hedefi haline getirilmiş, gelecekleri karartılmış ve umutlarını büyük ölçüde yitirmiş [neredeyse] marjinal bir kitle haline getirilmiştir.
İşte bu öğretmenlerin “gün”ü kutlanmaktadır bugün…
Gününü gün etmekle iştigal eden küçük bir azınlık, yoksulluk içinde yüzmeye çalışan o büyük, o mübarek, o kutsal, eli öpülesi insanların “gün”ünü kutlamaktadır.
Keyiften değil, gönülden hiç değil, adet yerini bulsun diyerekten ve biraz da mecburiyetten kutlamaktadırlar bugünü…
Ancak… Türk milleti zekidir!
Türk milleti çalışkandır!
Ve…
“Topraktan öğrenip
kitapsız bilendir,
Hoca Nasreddin gibi ağlayan
Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Ferhad’dır,
Kerem’dir,
Keloğlan’dır.
Yol görünür onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
Kahpe felek ona eder oyunu.
Çarşambayı sel alır,
Bir yar sever
el alır,
kanadı kırılır
çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu…
O, “Yunusu biçaredir,”
baştan ayağa yaredir.
ağu içer su yerine…
Fakat bir kerre bir dert anlayan düşmesin önlerine
ve bir kerre vakte erişip:
- Gayrık, yeter!...-
demesinler.”
Hayır, bu noktada biraz duraklayalım; filmi geri sarıp, bir yol yeniden düşünelim:
- Yoksa desinler mi?..
Siz ne diyorsunuz?..
Önemli olan da zaten bu…
 
Faruk HAKSAL

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.