FKF; DEV-GENÇ' e Dönüşürken...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Antlalya kışı... Dünkü fırtına ve yağmurdan benim bahçe de nasibini almış. Bir yandan ceviz ağacı yaprakları temizler, bir yandan da sağa sola dağılmış sandalyeleri toplayıp artık güllük gülistanlık olmuş hava adına bahçede bilgisayar başına oturuyorum...

Tam bir şiire başlayım dedim ki, komşum evinden yeni yetme sol heveslisi lise iki öğrencisinin nereden çalıyorsa tüm mahalleye duyururcasına sesini açıp dinlediği marş :

" ... fabrikalarda biz / tarlalarda biziz / biziz hayatı yaratan / din farkı bilmeyiz / dil farkı bilmeyiz / doğduk sanki bir anadan"

Hadi tutun bakalım tutabilirseniz beni... Düşüncenin bilmem hangi çılgın atına binmiş, o düşünceden bu düşünceye koşar dururum... Üstelik at da eyersiz...

1969 seçimleri öncesi... TİP (Türkiye İşçi Partisi ) 15 milletvekili ile mecliste... Tek başına iktidar olan Demirel'in AP' sine kök söktürüyor... Muhalefette İnönülü CHP var sözde...

Demirel, kendisini "emperyalizm adamı" ilan eden TİP' den rahatsız. İnönü de Türk gençliğinin TİP'e meyletip CHP'yi terk etmesinden. Bu iki lider başbaşa verip TİP bir daha meclise girmesin diye "nispi temsil sistemi" olan seçim yasasını değiştiriyorlar...

O arada İnönü, CHP'nin "ortanın solunda" olduğunu ilan ediyor. Ne demekse "ortanın solu"... Maksadı TİP'e giden oyları almak... 1969 seçimlerinde maksatlarına eriyorlar... TİP meclise ancak iki milletvekili sokabiliyor...

Seçim sonrası, Türk sol gençliği "demokratik yollarla (yani seçimle) iktidara gelinmez" düşüncesine kayıyor... Daha kötüsü, "sosyalist devrim" in itici gücü olarak kendisini görüyor. Oysa Marksizm'de öğrenci sadece bir "tüketici", itici güç " üretici olan işçi...

Dönemin "Che - Castro " gerillacılığı imajı yanında , Sovyetlerin Çekoslovak işgali karşısında tam ortasından ikiye bölünen TİP de eklenince (Kimisi işgali destekliyordu -Behice Boran, Sadun Eren- kimisi karşı çıkıyordu -M. Ali Aybar- ) "Ne yapmalı ?" adına Türk solu o meşhur toplantıyı yapar..

Kimler yoktur ki toplantıda... Deniz Gezmiş'inden Doğu Perinçek'ine ondan şimdinin dönmesi Cengiz Çandar'ına...

Toplantıdan bir sonuç çıkmaz...

Türk "sol gençliği" İnönü ve Demirel'in seçim sistemi değişimiyle TİP' den ve "seçimle iktidara gelmek" düşüncesinden vazgeçer.. Hem kendisini "sosyalist hareketin" itici gücü ilan eder hem de olmayacak bir gerillacılığa bulaşır...

Sonu hazindir... Kimi darağaçlarında, kimi muhtar evlerinde, kimi Nurhak dağlarında ölür...

Oysa FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu) Dev-Genç'e dönüşürken gerillacılığa heves edeceğine TİP platformunda kalsaydı, bu gençler ölmez; bir de sosyalist sol güçlü ve yasal bir siyasal örgütlenmeyi sürdürmüş olurdu.

Allah aşkına sorarım sana okur, bu gençleri yasal bir siyasal örgütlenmeden koparıp "sokağa döken", şimdi örgütlü bir sol partiden bizi mahrum edip başımıza AKP getirten İnönü-Demirel ikilisi değil midir ?

Çalıyor gene :

" ... fabrikalarda biz / tarlalarda biziz / biziz hayatı yaratan / din farkı bilmeyiz / dil farkı bilmeyiz / doğduk sanki bir anadan"

 

Ufuk KESİCİ

ufuk.kesici@politikadergisi.com

 

Yorumlar

68 Kuşağı Gençlik Neden TİP platformunda Kalamadı?

Sayın Kesici

Yazınızda sol ve sosyalist hareketin yakın tarihimizdeki durumunu kısaca özetlemişsiniz. Yazdıklarınızın büyük bölümü zamanın gerçeklerini yansıtmasına rağmen, bence Türkiye’deki sosyalist sol hareketinin gelişimi ve öğrenci gençlik üzerindeki etkisinin gerçek nedeni pek ortaya çıkmamış.

1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Türkiye’de parlamenter mücadele üzerinden işçi sınıfı ve aydın gençlik içinde ilerici düşüncelerin yayılmasında büyük katkısı olmuştur.

1965 seçimlerinde %3 oy alarak 15 vekil çıkaran TİP’in 1969 seçimlerinde sadece 2 vekil çıkarabilmiş olmasını, yalnızca seçim sisteminin değiştirilmesi ile açıklamak eksik kalır.

Asıl büyük mesele; 1965’den sonra ve 1969 seçimlerinden önce TİP içinde iki farklı siyasi strateji ve günümüzde büyük ölçüde sosyalist solu etnik şoven Kürt milliyetçiliğinin kuyruğuna takan “Kürt Meselesi” konuları üzerinde yürütülen yoğun tartışmalardır.

TİP’li Mihri Belli ve Yön dergisi etrafında toplanan Ahmet Say, Muzaffer Erdost, Vahap Erdoğdu ve Muvaffak Şeref vb. gibi bir grup sosyalistler Milli Demokratik Devrim (MDD)  tezini savunurken, M. A. Aybar, Behice Boran, Sadun Aren gibi TİP’in yönetici kadroları ise “Sosyalist Devrim” tezinde ısrar etmişlerdir. Bu konudaki tartışmalar günümüzde halen devam etmektedir.

TİP içindeki bu tartışmaların sonucu olarak daha sonraları MDD ’cilerin TİP’ten tasfiye edilmeleri ve Yön Dergisinin kapatılmasıyla bu grup Türk Solu dergisi etrafında toplanmış ve Fikir Kulüpleri Federasyonunun kurulmasıyla da özellikle öğrenci gençlik içinde geniş tartışmalar ve eylemler düzenlemişlerdir. FKF’nin ideolojik temeli MDD’dir.

MDD tezi, özellikle Türkiye Talebeler Cemiyetinin 1969 yılında dönüştürülmesinden oluşan Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu(Dev-Genç)  aracılığı ile yükseköğrenim gençliği içinde büyük taraftar bulmuştur. 1970 yılların başlarında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının oluşturduğu Türk Halk Kurtuluş Ordusu,  Mahir Çayan ve arkadaşlarının kurduğu THKP-C, Doğu Perinçek etrafında toplanan Proleter Devrimci Aydınlık grubu ve buna benzer birçok çeşitli gençlik grupları MDD stratejini benimseyen siyasal motifli gençlik örgütleridir.

MDD aslında; Kuvayı Milliye’nin M. Kemal Atatürk öncülüğünde, Türkiye Cumhuriyeti’nin antiemperyalist kurtuluş savaşında ve sonrasında uyguladığı bir devrim stratejidir. Ancak konuyu sadece Marksist platformda soyut olarak tartışan aydın gençliğin bir bölümü; sizin de bir yazınızda belirttiğiniz gibi, Mustafa Kemal’i iyi öğrenemediği, yani meseleyi iyi özümseyemediği için, aralarına sızan bazı ajan provokatörlerin de çabalarıyla o günün siyasi koşullarına hiç uymayan öznel mücadele yöntemlerini tercih ettiler. Sonuç belli!

Bu deneyimlerden çıkarılması gereken en akılcı ders; kendi kurtuluş ve devrim tarihimizi şimdi en iyi şekilde öğrenmek, bu deneyimi evrensel devrimci fikir ve teorilerle zenginleştirmektir.

Bütün bunlara rağmen; 68 kuşağı gençliğin temel amacı olan o ruh, antiemperyalizm ekseninde tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye olarak bugün de hala yaşamaktadır!

Saygılar.

Yorum yanıtı

doğrusunuz... Gönül isterdi ki, o dönem gençliği gerillacı hareketlere özeneceğine; TİP ya da başka bir parti platformunda siyasal eylemlerini sürdürselerdi... Çıkması muhtemel yazımda anlatım... Şimdi günümüzün başbakanı belki bir imamdı camimizde...

Saygılar, teşekkürler

 

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.