Erdoğan Neden Diktatör Olma Yolunda?

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Biliyorsunuz Dünya’da gelmiş geçmiş en büyük diktatör Hitler’dir. Diktatörlük denince akla ilk olarak Hitler gelir. Ancak benim aklımı uzun süre kurcalayan soru; 20. yüzyılda, 1. Dünya savaşının galibi İngiltere’nin kıtasında, demokrasinin ve insan haklarının doğduğu yer olan Fransa’nın yanı başında, daha da kısası, medeniyetin beşiği Avrupa’da böyle bir diktatörün nasıl hiç kimsenin dikkatini çekmeden veya hiçbir baskı görmeden bu kadar diktatörleşebilmesiydi…

 
Bu soru benim uzun süre zihnimi meşgul etti… Ta ki Cengiz Özakıncı’nın “Türkiye’nin Siyasi İntiharı ve Yeni Osmanlı Tuzağı” adlı kitabını okuyana kadar…
 
Cengiz Özakıncı kitabında, Hitler’e tank motorlarını Amerika’dan Henry Ford’un gönderdiğini, uçaklarında kullandığı yakıtının da İngiltere’den geldiğini iddia etmekteydi. Bu iki ülkenin Hitler’i doğrudan desteklemelerinin; diğer Avrupa ülkelerinin de Hitler’i dolaylı yoldan desteklemelerinin bir sebebi, sosyalist Rusya’ya karşı kapitalizmi korumak, gerekirse Rusya’ya karşı Hitler’i kışkırtarak sosyalizmi Avrupa’dan uzaklaştırmaktı. Aynı zamanda bir Hıristiyan kıtası olan Avrupa ve İngiltere, Yahudileri bu kıtada istemiyordu. İngiltere onlar için Filistin topraklarında bir yer hazırlamıştı. Yahudilerin Avrupa’da değil de orada yaşamaları gerekiyordu… Tüm bunları yapabilecek, gözü kara bir diktatöre ihtiyaç vardı.
 
Tabi ki Hitler’in tam bir diktatör olması ve halkını peşinden sürükleyebilmesi için bir ülküye ihtiyaç vardı. Kapitalizm propagandası veya tek başına Yahudi düşmanlığı, halkını peşinden sürüklemeye yetmezdi. Bu da “Arî ırk” oluşturma ülküsüyle kolaylıkla sağlandı. “Ari ırk” için, kendi kanının dünyada asil kan olduğunu ve türünün dünyada tek tür olması gerektiği, bunun için gerekirse gözünü kırpmadan ölmeye hazır binlerce insan kolaylıkla bulundu…
 
Hitler’in sonu intihar etmek oldu. Kullanıldı, “Ari ırk” ülküsünü gerçekleştirebilmek için çizmeyi aştı, yok edildi…
 
ABD, diktatör yetiştirmeye 2. Dünya savaşından sonra da ara vermedi, Dünya’nın çeşitli bölgelerinde diktatörler yetiştirip, halkları bu diktatörler vasıtasıyla yönetmeyi becerdi. Bizim coğrafyamızda da 1980’li yıllarda aynı kukla Saddam Hüseyin oldu. İran’a karşı kullanıldı. İran-Irak savaşını başlatarak ABD’nin azalan dolar rezervlerini tekrar eski haline getirmeyi başardı. Arap ülkelerine karşı hep bir tehdit olarak algılandı ve Arap Ülkeleri bu durumdan korunabilmek için hep ABD’ye yakın olmak zorunda kaldılar. ABD Saddam eliyle Kuveyt’i işgal etti. ABD’nin arşivlerinde 1. Dünya Savaşı’ndan beri kurulması planlanan 36. paralelin kuzeyinde başka bir devletsiz millet olan Kürtler için bir Kürt Devleti’nin temellerinin atılmasını sağladı. Hitler’in diktatörlüğünde, Yahudiler Filistin’e sürüldü, Saddam diktatörlüğünde de Kürtler, Kuzey Irak’a sürüldü... Saddam daha sonra miladını doldurdu ve asıldı…
 
Görüldüğü gibi ABD, yetiştirdiği ve büyüttüğü diktatörler vasıtasıyla savaşlar çıkarttı ve bu savaşlardan hep kendisi kazandı.
 
Şimdi bir diktatör daha yetişiyor…
 
Recep Tayip Erdoğan…
 
Hitler’in yaptığı gibi, ilk olarak silahlı kuvvetleri şekillendiriyor. Polisi güçlendiriyor. Muhalefeti içeri tıkıyor. Bilim adamlarını içeri tıkıyor.
 
Ve bunların hepsini medeniyetin beşiği Avrupa’nın yanıbaşında, demokrasinin beşiği ABD’nin gözünün içine baka baka yapıyor…
 
Bu dikta rejimine karşı sık sık içişlerimize karışan ve yaygara koparması beklenen Avrupa’dan, dostlar alışverişte görsün hesabı cılız sesler çıkıyor. Demokrasi havarisi ABD, ülkelere demokrasi getirebilmek için askerinin kanını bile akıtmaktan çekinmezken!...
 
Tüm bunlar tam olarak gerçekleştiğinde yani Tayyip Erdoğan’ın diktatörlük süreci tamamlandığında, yeni diktatörün sadece tek bir şeye ihtiyacı kalacak;
 
Halkları peşinden sürüklemeye yarayacak ortak bir ülkü…
 
O da hazır… Yeniden Osmanlı..!
 
Bu ülkede, yeniden Osmanlı için gözünü kırpmadan ölebilecek binlerce insanı bulmak hiç de zor değil…
 
Recep Tayip Erdoğan’ın da ABD’nin BOP projesi için diktatörleştirildiği çok açık...
 
Bu yazı için şu yorum yapılabilir;
 
 “Tayyip diktatör olamaz, çünkü seçimle başa geldi.”
 
Unutmayalım ki Hitler’de seçimle başa gelmişti…
 
Ümit MİNEL
ümit.minel@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.