Demokratik Şizofreni

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

   Seçim çalışmaları son sürat devam ediyor. Partilerin il ve ilçeler için adayları birer birer açıklanıyor. Açıkçası tam bir curcuna.

   Mali şizofreni diye bir kavram vardır. Peki, bu kavram neyi anlatıyor?

   Kısacası bir parlamenterin seçmene selam mantığıyla ülkesel çıkarlardan ziyade kendi bölgesinin çıkarlarını düşünmesi..

   Belki biliyorsunuzdur; bir dershanede Açık Öğretim Fakültesi öğrencilere akademik dersler veriyorum. Devlet Bütçesi dersini anlatırken bu kavram üzerine düşündüm ve kendimce bazı çağrışımlar elde ettim. İşte bu yazı bu çağrışımları anlatmak üzere yazılmıştır.

   Demokrasi diğer kavramların aksine kendi düşmanlarını da, kendi içerisinde barındırdığından, varlığını büyük bir risk altında sürdürür.

   Yok olma riski..

   Demokrasi bu yönüyle, en azgın demokrasi düşmanlarına da demokratiklik maskesini uzatır. Demokrasi ülkesi, bir başka ifadeyle demokrasiye inanmayan demokrasi şehitlerine sahiptir.

   Ülke genelindeki yerel seçimlerde demokrasinin vazgeçilmez koşulu. Yerel demokrasinin gelişim tavrı, genele dolayısıyla ülkeye ulaştığı zaman, bizim ülkemizde gelişmekten ziyade, köreliyor.

   Örneğin bir S ilinin; y, z ve x adında üç ilçesi olsun. y ilçesini k partisinin, z ilçesini m partisinin, x ilçesini ise n partisinin ve S ilini de c partisinin kazandığını düşünelim. Ülke yönetiminde (iktidarda) ise d partisi olsun. Bu durumda yerel demokratik tavır, genel (ilsel ve ülkesel) demokratik tavırla ne kadar demokrasi oyununu oynayabilir ki. Mutlaka görüşlerin çatışması demokrasinin askıya alınmasına neden olacaktır.

   Yukarıdaki örneğe “farklılıklar demokrasinin olmazsa olmaz koşullarıdır” diye karşı çıkabilirsiniz; fakat işin teorisinin işin uygulamasından çok farklı olduğu bu işin en gerçekçi yanıdır.

   Örneğimize geri döner ve örneğimizi tersten irdelersek karşımıza şu sonuç çıkar: “Ülke yönetiminde söz sahibi olan d partisi il yönetiminde söz sahibi olan c partisinin görüşlerini benimsememektedir. c partisi de iktidarda bulunduğu ilin x ilçesinde söz sahibi olan n partisinin görüşlerini yadırgamaktadır. Dolayısıyla n partisinin d partisiyle olan ilişkisi önce c partisine sonra da ister istemez d partisine takılacaktır. İşin özü bunun adının sözde demokrasi olduğudur.

   Gelelim örneğimizle soyuttan somuta gelen demokrasisizliğin daha da somutlaştırılmasına.

   Bir ülkenin Başbakanı’nın görevi özetle ülkesinin çıkarlarını en üst düzeyde savunmaktır. Bir Başbakan, ülkesi için yaşar.

   Bugün Başbakan’ın partisinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Adayı kim?

   Mimar, Kadir Topbaş..

   Ana Muhalefet Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı kim?

   Kemal Kılıçdaroğlu..

   Başbakan ne yapıyor?

   Kemal Kılıçdaroğlu’nu adaylığının açıklandığı ikinci günü Kemal Kılıçdaroğlu’nu topa tutuyor. Neden?

   Kendi partisinden olmadığı için.

   Peki, ben soruyorum. “Olurda Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilirse ne olacak?

   Cevabım da şu: “Bugünden rengini belli eden Başbakan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun isteklerine kayıtsız kalacak.

   Kısacası yerel istekler demokratik istekler sayılmayacak. Örneğimiz kanıtlandığı gibi bu da bir hastalığın daha literatüre girmesi demek.

   Hatırlayın, “Mali Şizofreni” derken neler söylediğimi. Peki, bu durumun adı ne?

   İlk kez kullanılan bir kavram: Demokratik Şizofreni olabilir mi?

   Yazı ve isim bulma konusunda yorumlarınızı bekliyor, saygılarımı sunuyorum.

 

gokhan.dag@politikadergisi.com

Telefon: 0555 557 0000

 

Yorumlar

benimde bildiğim hastalıklar var :)

Tribal enfeksiyon; önceleri kuyruklarından düşmeyip yahudi lobisinin takdim ettiği madalyaları gururla yakasında taşırken seçim öncesi reyting sıçrayışı. battaniyenin altına giren hasta kişisi moderatör kısmını açıkta bırakarak uyuyup rüya görmesi halinde sabaha bir şeyi kalmaz.

Panik atlayış; bir hışımla toplantıyı terk edip beş dakika sonra 'benim havam moderatöreydi' demek. çenesi sağlam bir müsteşar operasyonuyla iki günde hasta ayağa kalkar.

haptofobi; dokunulmaktan korkmak demektir, yaygın bir vekil rahatsızlığıdır, bulaşıcıdır. tedavisi beklemekten ve seyretmekten ibarettir.

seçim endikasyonları; iki ay boyunca bedava erzak bedava kömür anlamı taşır. yirmi yıl boyunca böyle sürmesi hayali, fakir fukaranın değil de fırsatcı yağmacının düşlerini süslemektedir. gurur; üşümenin dayanılmaz titremesiyle 10 çuval kömüre takas edilmiştir.

seçim kontrendikasyonları; beş yıl boyunca yüz liralık erzak ve kömüre muhtaç yaşama manasını taşır. Yan etkiyi, bilgi ve gerçeğe danışılmadan kontrolsüz uygulanan seçim pusulasının tetiklediği klinik araştırmalarda netleşmiştir.

Yerel Travma; mal bulmuş mağribi gibi 'cabasıyla' migdelere indirilen yağma ve talan zehirlenmesiyle baş gösteren sinirlilik hali, hastayı seçim öncesinde saçmalamaya iter. Hastalık dürüstlüğe direnç gösterdiğinden, çocuklardan, gebelerden, bir de doğru ve namuslu kişilerden uzak tutulmalarında fayda vardır.

(bitmez…)
Tebrik ederim Gökhan Dağ… İyi yazı :)

Şahsi şizofreni

Evet, genel anlamda baktığınızda; parlamenterler görevlerine başlamadan önce, bir yemin ederler. Hangisi, ne kadar, neye göre, geçmişlerine bakarak nasıl samimi ederler orası tartışmaya oldukça açık bir konu. Güzel bir atasözümüz vardır-bu arada Ata dedikçe yüreğim yanar- 'balık baştan kokar' diye. Bu ülkenin çıkarlarını korumak adına yemin edip yönetime talip olanlar, neredeyse yeminin hemen ertesi günü, inanılmaz bir hızla 180 derece dönerek kendi çıkarları için(söylemeye dilim varmıyor ama hatta bazen başka ülkelerin çıkarları için) çalışmaya başlarlar. Ve bunu o kadar iyi yaparlar ki en iyi psikiyatrlar bile bu şizofreniyi teşhis edemez bazen. Bu bağlamda 'mali şizofreni' ve bence doğru nitelenen 'demokratik şizofreni', 'şahsi şizofreni'den kaynaklanan rahatsızlıklardır. Sevgili Gökhan' a bu çağrışımı için teşekkürler.

PARANOYA

Birincisi, "ya seçimleri kaybedersek, tek başına devam edemezsek?"
İkincisi, "seçimlerle bir şey yapamazlar ama ya ihtilal olursa?" paranoyaları yüzünden, onlar yapmadan biz önce davranıp, sivil darbeyi bitirelim derdindeler.

Bundan önceki hükümetler, darbe korkusunu bu kadar ağır bir paranoya halinde yaşamış mıydılar?

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.