Demokrasi Diye Diye…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

1950 lerden bir karikatür ile başlayalım. Demokrat parti yeni iktidar olmuştur. Pencereden pencereye iki orta yaşlı hanım konuşuyor.

-          Hayrola senin kız dün gece yarısı eve geldi?

-          Ne yapayım sorduğumda “memlekette demokrasi var, siz bana karışamazsınız” diyor.

Maalesef bize demokrasi herkesin her istediğini yapabileceği bir rejim gibi öğretildi. Oysa gerçek tam tersi idi ve “demokrasi” her istediğinin yapılamayacağı bir rejim şekliydi. Peki, neden böyle öğretildi, tesadüf mü idi? Tabii ki hayır. Bu sancılı günler için ilk adımlar öyle atılması gerektiği için öyle atılmıştı.

Başbakanın konuşmasını dinliyorum. Demokrasi paketi diye ülkenin altına mayınları yerleştiriyor, üstünü de her zaman yaptığı gibi türbanla örtüyordu.

Neymiş, başörtülü bacısı kamu kurumlarında rahatla çalışabilecekmiş. Bir yorum sahibinin dediği gibi bu sözleri duyan kargalar gülmekten zafiyet geçiriyorlar. Başörtülü birisi kamu kuruluşunda çalışmak istedi de engel mi çıktı? Tabii ki mesele başörtüsü değil, türbandır. Yani bir kişinin dini veya siyasi tercihlerini ortaya koyacak kıyafet ve simgelerle kamu kuruluşlarında görev almasıdır. Başka bir deyişle anayasamızda bulunan ve hayatımızda çok önemli bir yer işgal eden “laiklik” prensibini yok etme girişimidir. Aslında başbakan ne yazık ki bu isteğinde de samimi değildir. Şimdiye kadar defalarca anayasa maddelerini hiçe sayan kanunlar çıkardılar, kimse bir şey demedi. Bu hususta da bir kanun çıkarır olur biterdi. Ama amaç o değildir. Amaç, türbanı inat konusu yapmış olanlarla pazarlık maddesi olarak kullanmaktır. Başka bir deyişle “siz diğer isteklerimi onaylayın, ben de türbanı serbest bırakayım” mantığıdır.

Bu mantık TÜRKİYE CUMHURİYETİ nin altını oymaya, onu bölmeye, tarihten silmeye çalışma mantığıdır. Bazı okurlar beni aşırı bulabilir. “Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve onun başbakanı neden ülkenin bölünmesine çanak tutucu düzenlemeler yapsın”, diyebilirler. Bence de dememelidirler, demezler. Tabii eğer kendileri Türk’se. Başka bir millettense neden demesinler ki?

PKK nın terör yapmama karşılığında talep ettiği şeylerin başında Kürtçe eğitim gelir. Neden dersiniz acaba? Çünkü birçok delille sabittir ki bir ülkeyi bölmenin olmazsa olmaz şartlarının başında dilini bölmek gelir. Dünyada gerçekten bağımsız olarak yaşayan hiçbir ülkede birden fazla resmi dil yoktur. Etnik guruplar kendi dillerini tabii ki öğrenir ama bu sadece kendi aralarında konuşmak, kültürlerini devam ettirmek içindir. Değilse kamu kuruluşlarında sadece ve sadece o ülkenin resmi dili geçerlidir.

Bu günkü yazımıza başka bir maddeye ufaktan değinerek son verelim. “Andımız”

Evet, andımız kaldırılıyor. Yapılan her türlü ankette nüfusun en az %85 i kendini TÜRK hissediyor, ama hükümet Türklüğe vurgu yapan andımızdan rahatsız oluyor. Neden acaba dersiniz. Neden başbakan Türk imajına bu kadar karşı? Başında bulunduğu insanların %85 i karşı değilken üstelik.

Ne diyor andımız? Türküm diyor, doğruyum, çalışkanım diyor. Yurdumu, milletimi canımdan çok severim diyor. Demek başbakan bunları yanlış buluyor. Kaldı ki, aldığı her konuda desteğine başvurduğu ABD de bile böyle bir “and” var ve her sabah öğrenciler tarafından okunur. Şaşırmamak elde değil, değil mi? Oysa bana göre andımızla vatan sevgisinin ve milliyetçiliğin genç beyinlerde perçinlenmeye çalışılması birilerini rahatsız etmektedir. Bu yüzden başbakana kaldırtmaktadırlar.

Önümüzde yerel ve ardından genel seçimler var. Bu iki seçimin Türkiye Cumhuriyeti için son şans olduğunu düşünüyorum. Anadolu da yaşayan halkların bütünlüğü mü, parçalanıp balkanlardaki azınlıklara benzemeyi mi seçeceklerini hep beraber göreceğiz.

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.