Darbe Sever Olmak…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Kim ne derse desin Türk halkının çoğu “darbe” seviyor. Açın istediğiniz tarih kitabını, okuyun. Osmanlı’dan beri ikide bir darbe olmuş. Sanki darbe olmazsa birilerinin çok canı sıkılıyor. Padişahların bir kısmına darbe yapılmış. Sert bir darbe ile kafası uçan veziriazam (başbakan) sayısı bir hayli kalabalık. Daha alt yöneticilere yapılan darbeler ise sayılmayacak kadar çok.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan 1960’a kadar darbe olmamış. Doğrusu artık birileri darbe istemez olmuş. Darbesiz bir hayat yaşamak istiyor. Ama ne mümkün? Anlaşılan Demokrat Parti (DP) iktidarı, iktidar mevkiini çok sevmiş, orada sonsuza kadar kalmaya kararlı. Ama halk aynı görüşte değil: 1957 seçimleri ile birlikte oylar hızla aşağı düşüyor. Normal olarak 1961’de seçim var; ama tekrar iktidara gelmek imkânsız gibi. Ne yapmak lazım? En iyisi bir darbe yapıp, CHP’yi yok etmek. Eh, tek parti olarak seçime gidilirse nasıl olsa kaybedemezsiniz. İşte bu yüzden “Tahkikat komisyonu” kuruldu ve sivil bir darbenin fitili ateşlendi. Ancak yanlış giden bir şeyler vardı. Bizim geleneğimizde darbe dendi mi içinde asker olmalıydı. Asker düşündü, darbe öyle olmaz böyle olur, dedi.

Neydi bu “tahkikat komisyonu”? Bir hatırlayalım: Demokrat Parti tarafından 18 Nisan 1960 'ta kurulan 15 üyeli Meclis komisyonu. 7 Nisan'da DP Meclis Grubunun bir bildiri yayımlamasından sonra kurulan muhalefet ve basının faaliyetlerinin tahkik edilmesi için kurulmuş bir komisyondur. Komisyon sadece Demokrat Partili milletvekillerinden oluşmaktadır. Bildiride "CHP'nin ülkedeki bütün yıkıcı grupları çevresinde topladığı; halkı, orduyu iktidara karşı ayaklanmaya kışkırttığı" öne sürüldü. Bu bildirinin ardından DP Meclis Grubu TBMM Başkanlığı'na muhalefetin eylemlerinin soruşturulması için bir önerge verdi. Önerge 18 Nisan 1960 tarihinde Meclis'te büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Buna göre bir Tahkikat Komisyon'u oluşturulacak ve bu komisyon üç ay boyunca muhalefetin ve basının eylemlerini soruşturacaktı. Bu önergenin asıl amaçlarından birisi de CHP'yi kapatmaktı. Bu dönemde hukuk askıya alınmış, gazeteler kapatılıp gazeteciler hapsedilmiş, hatta İsmet İnönü’ye Meclis’te yaptığı bir konuşma nedeni ile ceza verilip meclis müzakerelerinin yayınlanması yasaklanmıştır. Bu durum, ordunun darbe yapmasına en büyük dayanak olarak gösterilir.

Ancak kimileri, darbeler çok kötüdür, dese de darbenin ardından 27 Mayıs bayram ilan edilmiştir. Hadi o günlerde mecburiyet vardı kutladık. Ya sonra? Son zamana kadar kutlamaya devam ettik darbe bayramını. Günümüzde hala bazı mahalle sokak ismi olarak durur. Peki, askeri darbe olmasaydı da Adnan Menderes’in sivil darbesi devam etseydi farklı mı olacaktı? Yoksa bu gün Irak gibi mi olacaktık? Darbe konusunda biraz yansız bakmaya niyet edersek sonuç olarak Menderes’in sivil darbesi, askerin darbesinden daha masum değildi.

Dediğimiz gibi biz darbe severiz. O yüzden Menderes adı üniversitelerde, havaalanlarında anılıyor. Onu sempatik gösteren programlar çok miktarda izleyici buluyor. “Subay da ne imiş, ben orduyu başçavuşlarla yönetirim” veya “Ben kendime eski başbakan dedirtmem” diyebilen düşüncenin bile halk tarafından sevildiğini görüyoruz. Darbeler, tabii ki, insan onuruna, insanca yaşama, özgürlüğe, demokrasiye iner. Şu unutulmamalıdır, sadece asker tarafından yapılmaz. Ülkemizde ve dünyada gördüğümüz birçok sivil darbe de vardır. Günümüzde ülkemizde yaşanan olayları tarih ve gelecek gözlüğü ile iyi incelememiz ve darbenin her türlüsüne karşı durmamız lazım. Ülkemizde yaşatılmaya çalışılan özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi, mevcut rejimlerin en iyisi. Askeri darbecilikle suçlayıp karalarken, aşağılarken; Atatürk’e, cumhuriyete saldırırken sivil darbeyi desteklediğimizi unutmayalım. Yoksa darbe severliğimiz mi kabardı gene?

 

Cem.Tamturk@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.