Cumhur Kan Ağlıyor, Yaşasın Cumhuriyet !

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 
İstatistiki bilgiler vermeyeceğim sadece şu yakın zamanda birebir şahit olduğum durumlardan bahsetmek genellemeye ilişkin öngörüleri kolaylaştıracaktır.
 
Tanıdığım bir arkadaşım ilkin işten çıkarıldı. Sonra henüz 2 yaşında olan çocuk sahibi bir çiftin ikisinin birden farklı bir kurumdan işten çıkarıldığını öğrendim. Çok geçmedi ertesi gün bir arkadaşımızın daha işten çıkarıldığı haberi ulaştı. Hemen komşumuz olan bir esnaf artık yok. Bir elektrik mühendisi çalıştığı halde 3 aydır maaş alamaz durumda.
 

Kiracılar bir bir evleri boşaltıyor. Ya daha ucuz bir ev bulma umudu ya da annesinin babasının yanına gitmekte. Alın teriyle geçinme çabasında olan bu insanlar bu gün işsiz. Memleketim olan Bursa’da, Türkiye ekonomisi için adı sayılır fabrikalar, üretimi geçici süre ile durdurma bir çok Kobi ise kapısına kilit vurmuş durumda ve maalesef bazıları da kilidi vurdu vuracak. Kayıt içi olan işten çıkarmaların 40.000 kişiyi bulduğu ve her geçen gün sayılarının arttığı Bursa’da bu bir “yaşam” şekli haline gelmiş durumda.
 
İnsanlar birbirini teselli için herkes çok kötü durumda diyor dert etme bak geçen komşumuz kalp krizinden vefat etti, önce sağlık takma kafana. Ölüm bu çat kapı geliverir de, ölüme sebebiyetin sorumluları nerede?
 
Türkiye krizi daha yeni yeni solumakta. Hükümet umutlu “Krizi Türkiye fırsata çevirebilir”, “Kriz bizim dışımızda ki bir ülke merkezli bizden kaynaklanmadı. Bıraksanız ekonomi şişirilmiş rakamlarla yatırımsız, istihdamsız hızla büyüyordu işte (!) bırakmadılar.”, “Kriz bizi teğet geçecek” sonra  “Eh dünya krizde elbette biraz etkileneceğiz”, “IMF ile anlaştık anlaşacağız, ümüğümüzü sıktırmayız”
 
Bu ümük kimin?
 
Bizimki nefes alamayacak kadar sıkılmış durumda. Kış ortasında geçen sene 50 YTL’ye aldığım gaz miktarını bu sene abartısız 100 YTL’ye alabiliyorum. Elektrik keza öyle. Kış gelmiş, yüzünü gösterse güneş, bir yandan güneşe bir yandan Allah’a şükreder durumdayız azıcık ısıtsın diye bizi. Ama Allah bile koyduğu nizamı, Kendini bilmez, işini bilmez birkaç kalbur üstü seçilmiş ve atanmışın hatalarını düzeltmek için değiştirmiyor. Görünen o ki kış doğudan batıya doğru hızlı bir şekilde bastırıyor. Bazı yerlerde kapalı alanda -3 derece dışarıda ise -29 dereceye varan soğuklar söz konusu.
 
“Kadir mevlam senden bir dileğim var; Beni muhannete muhtaç eyleme.”,
 
Dua edenler muhannete muhtaç, henüz iyilik etmemiş olanlar bile şimdiden başına kakıyor insanların çevrelerinde. Kimileri kendi tuzu kuru hallerini “ben akıllıyım onlar değil” diyerek kendini pohpohlayarak kendilerinin koltuklarını kabartıyorlar.
 
Kimileri aç, açlık utanacak bir şey değildir. Aç bırakmak ise utanılası hatta barbarlıktır. Birileri vatandaşı aç bırakıyor, birileri vatandaşa “harçlık” verdiğini böbürlenerek anlatıyor.
 
 
25 yıl alın teri ile çalışan emekli olan insanlar, 600 YTL maaş ile ölüme terk ediliyor memleketimde. Kendisine oy verecek olanlar yardım görürken. Alt kat komşum için ilçe belediye (CHP’lidir. CHP’li arkadaşlara duyurulur.), kaymakamlık ve cumhuriyet savcılığı, bölge karakol amirliği kolunu kıpırdatmış gibi yaparak yaşlı ve hasta bir kadının yaşamını iyileştirecek “bana göre hiç bir şey” yapmıyor. Herhalde kadın yaşlı hasta ve oy kullanamaz durumda olduğundan ya da benim anlayamadığım bir nedenle.
 
Bildiğim kadarıyla yaşlı kadın eski bir memur, koca devletin koca memuruymuş. Emekli olmuş. “Sosyal Devlet” tercihli olarak mı yok edilmekte yoksa bu bir istisna mı? Devletin kendisinin tespit edip yaşam standardını yükseltmesi gerekirken bu gibi insanların bütün başvurularımızda elimize geçen;
 
1-     Ortalığı yakmasın diye doğal gazının kapatılması ( Ocak için, ısınma zaten merkezi sistem)
2-     Çöp ev haline gelen evin bir nebze olsun temizlenmesi.
 
Yaşlı kadın tek başına kalmakta ve aklı gel gitli, ev kendisine ait sanırım dilekçelerden sonra yapılacak işlemler bu yüzden tıkanıyor. Ama hiçbir kamu görevlisi sorumluluk alarak perişan haldeki bu vatandaşı “Sosyal devlet” anlayışı ile ilgili bir kuruma yerleştirmiyor.
 
Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Ana yasamızın hükmü.
 
Egemen bir Ulus devleti yapısı içinde;
 
Sosyal devletimi istiyorum.
Hukuk Devletimi istiyorum.
Adalet istiyorum.
 
Halkını muhannete muhtaç kılacak bir iktidar bir hükümet istemiyorum.
 
Halkını ve değerlerini emperyalistlerin oyuncağı haline bilerek bilmeyerek getiren bir iktidar istemiyorum.
 
İstiklal şehitlerimin unutulmasını ve dahi onların mirasına küfürler edilmesini istemiyorum.
 
Basiretsiz yönetimler, iradesiz bürokratlar, takip edilen bir yargı, adaletsiz bir düzen istemiyorum.
 
Askeri eğitim vakıflarının yurtlarına öğrenci seçerken sınıf ayrımı yapmasını, işçi çocuklarının başvuru hakkının bile elinden alınmasını ve sonra kalkıp da sosyal devletin cemaatlere ikame edilmesinden şikayetçi olan bir Genelkurmaylık istemiyorum.
 
Memleketimde cami yakmanın solculuk sanıldığı anlayışlar istemiyorum.
 
Memleketimde insanların Ulus’ta, Diyarbakır’da, İstanbul’da, belediye otobüslerinin içine atılan Molotof kokteyli ile bombalanması ve yakılmasını provokasyon, hükümetin ve askerin 1 Mayıs Taksim için güç gönderirken, öldürülen ve bu kişiler için açılan taziye çadırlarında PKK’nın simgesi olan sembollerle birlikte resimlerin asılmasına seyirci kalan bir güvenlik anlayışı istemiyorum.
 
Kültürümüz olan dinin güzel öğretilerinin cehaletle beslenmesini, bu kültürün yerine kapitalist bir ideolojinin kültürünün ikame edildiği bir din anlayışını reddediyorum.
 
Eğitimin ve sağlık sisteminin sosyal devlet anlayışından uzaklaştırılmasını şiddetle kınıyorum.
 
Güvenlik sorunlarının egemenlik sorunları haline dönüştüğü bu zamanlarda uyanık olmayıp politikalar üretmemiş olan ve başına bir şey geldiğinde hayda bu da nereden çıktı şimdi ne yapalım durumunda kalan yönetim ve bürokrasi istemiyorum.
 
Kendi öz kaynaklarımızda yapabileceğimiz her şeyi kendimiz yapabilecek durumdayken, İsrail’den, Almanya’dan, Amerika’dan, Çin’den oradan ve buradan stoğa sipariş ihaleler istemiyorum.
 
Askeri haberleşmenin ve bilginin ajanlığa gerek kalmadan servis edilebilirliğini görmek her konuşulanın her yerden izlenip duyulduğunu bilmek istemiyorum.
 
Bir vatan bırakan şehitlerimizin, egemen devlet kuran ceddimizin kemiklerini sızlatmak istemiyorum.
 
Bizim olan “Bizimkiler” istiyorum.
Bizim olan bizden olan hükümetler istiyorum.
Bizden ve bizim olan bürokratlar istiyorum.
Üretimde hizmette ve bölüşümde adalet istiyorum.
Ben dahil biraz adam olalım istiyorum.
 
Anlayacağınız;
Adı gibi Cumhuriyet devleti istiyorum.
 
 
Erdinç AYDIN
 
erdinc.aydin@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.