Cindoruk'un Feryadı Anlamlıdır

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Hüsamettin Cindoruk 1945 sonrasının siyasetinde “merkez”i oluşturan halkaların son dönem temsilcilerinden birisidir…
İnönü, Bayar, Menderes ve Demirel’in uzantısında yer alıp, sürdürülen merkez politikalarının soluğunu bugünlere kadar taşıyan bir siyaset elçisidir.
Kamu iktisadi teşebbüslerini [KİT’leri] geliştiren, barajlar kuran, fabrikalar açan bir dönemin kapanmasına ve bütün bu değerlerin birer birer haraç/ mezat satılmasına tanık olunan bir siyasetçidir Hüsamettin Cindoruk…

Eşleri ile birlikte “ailecek” yabancı pasaport taşıyan ve göğüslerine Amerikan bayrağı işlenmiş ti-şörtler giyebilen farklı bir siyasetçi gruba bu ülkenin yönetimini “demokratik” yollardan teslim eden bir ekolün temsilcisidir…
İşte o Cindoruk bu gün şöyle konuşuyor:
- Bu iktidar 80 milyar Dolar olan tüm borcumuzu 8 yıl içinde tam 580 milyar Dolara çıkartmıştır!..
Hem de bu ülkenin en kıymetli varlıklarını haraç mezat satarak çıkartmıştır.
Hem de bu ülkenin pazarını yabancı tekellere açarak çıkartmıştır.
Ve Türkiye kendi ürettiği ile geçinebilen Dünya’nın nadir ülkelerinden birisi iken, bugün buğdayını, şekerini, pamuğunu ve etini bile dışarıdan ithal eden bir ülke durumuna düşürülmüştür.
Bu yıl kurbanlık hayvanlar dahi ithal ürünüdür…
Ama mısır ithalatçısı maliye bakanı Dolar zenginidir.
Ülkeyi yönetenlerin oğulları gemiciklerin sahibidir…
İhracatçılar krizlerde erimekte, ithalatçılar ise zenginlik ve refah içinde yüzmektedir.
Oysa Bağımsızlık Savaşı’ndan zaferle çıkmış olan bu ülkenin bir tek lira borcu yoktu!..
Şimdilerde 580 Milyar Dolar borcu var!..
Ve bu borç, 8 yıl içinde 80 milyardan/ 580 milyar Dolar’ı çıkmış durumdadır…
Ve bu acıklı duruma isyan eden kişi, bir zamanların merkez sağının siyasal [ve ekonomik] temsilcisi olan Hüsamettin Cindoruk’un ta kendisidir…
Türkiye’nin temel sorunu ekonomidir.
Ekonomimizi içinde debelendiği bataklığa saplayan dışa bağımlı politikalar ve politikacılardır…
Dışa bağımlı politikaları yürüten siyasetçiler, ister istemez bu ülkedeki yabancı çıkarlarının temsilcisidirler.
İşte onun için Türkiye başbakanı Amerika’nın Büyük Ortadoğu Politikası’nın eş başkanıdır…
Türkiye onun için güvenliğinin en büyük riskini oluşturan füze kalkanı uygulamalarının hedefindeki ülkedir.
Çünkü Türkiye, kendi çıkarlarının doğrultusunda politikalar üretememektedir.
Çünkü Türkiye’nin milli bir siyaset stratejisi yoktur. Milli nitelikte hedefleri yoktur.
Çünkü Türkiye’de sürdürülen günlük politika, ulusal çıkarlar yönünde belirlenmiş bir stratejiden yoksundur.
Çünkü Türkiye, Türkiye’den değil, Brüksel’den ve Vaşington’dan yönetilmektedir…
Sorun buradadır…
Türkiye’nin sorununu çözmeye talip olan siyasal güçlerin bu gerçeği doğru tespit etmesi gerek ve şarttır.
Eğer yürütülen siyasetin esası, bu temel gerçek yok sayılarak tespit ediliyorsa, Türkiye halkının da bu siyaseti yürüten kişi ve güçleri iyi tespit etmesi gerekir.
Görüldüğü gibi işin ucu, dönüp dolaşıp bir “tespit”e dayanmaktadır:
Ya siyaset adamlarımız Türkiye gerçeğini doğru tespit edeceklerdir… Ya da Türkiye halkı duruma el koyup, onları bu diyardan gönderecektir.
Nasıl mı gideceklerdir bu ülkeden?..
Bu da sorulacak soru mu?:.
Bunun yolunu yıllar önce Vahdettin buldu da, bugünün beyzadeleri mi bulamayacak?.. Tuhafsınız gerçekten…
 
 
 
Faruk HAKSAL

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.