Cemaatin Meşrulaştırılması

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın Haliç’te Yaşayan Simonlar - Dün Cemaat Bugün Devlet adlı kitabı bir hayli yankı uyandırdı. Kitabın bu denli ses getirmesinin sebebi herkesin bildiklerinin güvenilir ve tanınmış bir devlet görevlisi tarafından dile getirilmesi oldu. Kitapta yazılanları gerek bu derginin yazarları gerekse basın ve yayın dünyasının farklı isimleri yazmış veya ortaya koymuştu. Ancak bunu Emniyet Müdürlüğü görevini yürüten yani devletin yüksek bürokratlarının birinden duymak bizleri biraz düşünmeye sevk etmek durumundadır.

Bilim ayrıntıdadır. Sir Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes’u ya da Agatha Christie’nin yarattığı karakterler her seferinde ayrıntılardan yola çıkarak, ama yine de en başından bir teoriyle hareket ederek, içlerinde bulundukları davayı çözüme kavuştururlar. Hanefi Avcı vakasında da bir normalden sapma durumu var. Dikkatlerden kaçmamalı. Dinlemeler, fişlemeler, hükümetin bağlantıda olduğu istihbari kaynaklar ve iktidar olmanın verdiği aymazlık bu ülkeyi bir korku diyarına çevirmiştir. Bu gibi dinlemeler ve fişlemelerin AKP iktidarından önce de var olduğunu belirtmeliyiz fakat yaşadığımız süreçte iktidar ve destekleyenleri bu yöntemleri çok yoğun şekilde kullanmaktadır. Bunca bilgi toplama, dinleme ve izleme yönteminin olmasına rağmen Hanefi Avcı 600 küsur sayfalık kitap yazıyor, araştırma yapıyor, insanlarla iletişime geçiyor ama bahsettiği cemaatin veya iktidarın bundan bir haberi olmuyor! Anlamak güç.

İzleme ve dinleme yöntemlerinin böylesine çetrefilli hale geldiği AKP döneminde popüler bir emniyet müdürü hele de kendini cemaatçi saymayan bir yüksek bürokratın izlenilip dinlenilmemesi ihtimalinin zayıf olduğunu düşünüyorum. Burada bir kolaylık var. Kolaylıklar ise açıklanmalıdır, zira gerçeklerin anlaşılması zordur. Öyleyse hipotezimizi oluşturmalıyız. Normalden sapmayı yakaladık. Hükümet ve/veya cemaat, kitabı adım adım izlediği halde çıkmasına izin mi vermiştir? Bu hipotezi şu şekilde kurmak da mümkün. Kitabı cemaat mi yazdırdı? İki sorunun da bir nedeni vardır.

Öncelikle kitapta bahsedilen cemaat, örgüt yapısını ve bugüne kadar ne kadar mevzi kazandığını niye açıklamak istesin? Sorulması gereken soru örgüt yapılarının ortaya çıkması ve de devlette nereye kadar gittiklerinin ortaya çıkması işlerine yaramış mıdır, yarayacak mıdır? Cemaat bu kitapla birlikte kendini ve yapısını Türkiye’ye kabul ettirmek mi istiyor? Bu cemaatin açılımı mıdır? Çünkü Ergenekon davası, Yargı reformu, Balyoz davası, Taraf gazetesinin cemaatle bağlantıları, Baykal’ın kaset olayı cemaati de yıprattı. Bu durum bir açılıma duyulan ihtiyacı mı gösteriyor? Bu kitabın devletin yüksek bir bürokratı tarafından yazılması sağlanarak halkın gözünde artık cemaat eşittir devlet imajı mı yaratılmak istenmiştir? Soruların niceliği fazla olsa da niteliği birdir.

Nihai olarak, bu kitap cemaatin bir bürokrat tarafından deşifrasyonu değil de Türkiye halkı nezdinde meşru hale getirilme çabası mıdır? Türkiye’de eleştiri damarının zayıf olması soru sorma kabiliyetimizi de dumura uğratmaktadır. Sormaktan çekinmemeliyiz.

Öte yandan Hanefi Avcı çıktığı televizyon programlarında cemaatin varlığını desteklediğini çeşitli yerlerde (biz söyleyelim: Rusya’daki okullar CIA destekli olduğundan Rus hükümetince kapatıldı) okullar açmasını pozitif bulduğunu bir defadan fazla dile getirmiştir. Avcı karşı çıktığı durumun cemaatin varlığı ve halk üzerinde yürüttüğü misyonlar değil devletin içindeki yapılanması olduğunu söylüyor. Bunları söylerken bilerek ya da bilmeyerek bir meşrulaştırma sürecine adım atıyor. Herkesin çoktandır haberdar olduğu bir olguyu dile getirmek buluş değildir. Buluş değilse nedir? Bunu sorguluyorum. Bu meşrulaştırma süreci Fethullah Gülen’in Türkiye’ye gelebilme çalışmalarının başlangıcı mıdır?

Hükümet cephesinde ya da cemaatten kitaba karşı kayda değer bir tepkinin ortaya konmayışı iki duruma işaret edebilir. Ya cemaat olayları önceden planlamıştı ve gelinen noktadan son derece memnun bu yüzden de sürecin işlemesine ses çıkarmıyor ya da Deniz Feneri davasında olduğu gibi kabuğuna çekilip sessiz kalıp olayı atlatmayı seçtiler.

Kitabın yayınlanış zamanlaması da son derece ilgiye değer. Referandumun hemen öncesinde gelmesi hayır oylarına mı evet oylarına mı yarar? Aslında bu soruyu yanıtlayabilecek olan anket şirketleri kurduğum hipotezleri doğrulayabilir ya da yanlışlayabilir. İnsanlar sonsuz güvendikleri devletin cemaatin eline geçtiğini görüp evete katılıyorsa bu bir meşrulaştırma ve sindirme politikasının muhtemel başlangıcıdır diyebiliriz.

Durum karmaşık gibi görünse de yalnızca gerçeğe ulaşmak biraz zaman alır, oysa ki gerçekler kolaydır. Marx’ın da dediği gibi görüntü ile öz aynı olsaydı bilime gerek kalmazdı. Her görüntüye inanmamanızı temenni ediyorum.

Alphan.Telek@PolitikaDergisi.com

 

Yorumlar

bende yazıyı okumadan önce

bende yazıyı okumadan önce Evet çıkması durumunda meşrulaşmanın yolu diye düşünüyordum ki...... siz zaten yazmışsınız

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.