Bu Sefer Misafir Bulduğunu Değil, Umduğunu Yemek İstiyor

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Murat HASGÜN

Mülteci sayısı, dost misafirperverliğimiz sayesinde 60 bini buldu.

Ben demiyorum, Başbakan yardımcımız Beşir Atalay diyor.

Anlayacağınız sayı oldukça arttı.

Çadır kentler, barakalar kuruldu.

Durum Suriyeli mülteciler için süper yani.

Öyle ki Van bile nasiplenmemiştir bu kadar nimetten.

Van’da kendi vatandaşına çadırı bile çok gören şefkatli devlet, mülteciler için 2000 kanteynırlık dev yerleşim yerini toki eliyle inşa etti.

Başka ülkelerin halklarına ‘emperyalizm’ adına sahip çıkıp, kendi halkına çadırlarda yanarak ölmeyi reva gören anlayışa ne söylenir…

Neyse, Van için yaratılmayan tüm olanaklar, Suriyeli ‘misafirler’ için yaratıldı yani.

BU SEFER MİSAFİR BULDUĞUNU DEĞİL, UMDUĞUNU YEMEK İSTİYOR

Hatırlayın, Van depreminde mağdur olan halka bazı kendini bilmez çevreler, ‘bunlar terörist, bunlara mı yardım edeceğiz’ diyecek kadar ileri gitmiş, çoğu çevre bu yüzden yardım etmemişti.

Herkes kaşlarını çatıp baktı onlara.

Oradaki evsiz halka akıl almaz yaftalarda bulunuldu.

Üstelik onlar taraf bile değildi.

Akıllarında ne en ufak bir intikam kırıntısı, ne savaş, ne de savaş çığırtkanlığı yapmak vardı.

Oysa ülkemizde misafir etmekten onur duyduğumuz Suriyeli mülteciler, intikam ateşiyle (tam olarak neyin intikamı olduğunu eminim onlarda bilmiyorlar) yanıp tutuştuğu gibi, kaldıkları yerlerde üstün olmak için çıkarttıkları olaylarla da, ‘misafir umduğunu değil, bulduğunu yer’ sözünü tersine çevirmeyi başardılar.

Bu olayla ilgili farklı deyimlerde var ama, onları da siz düşünün…

Klavyelerinin başında, Van’da kendi suçsuz günahsız halkına ‘terörist’ demekten erinmeyen bazı çevrelerin, Suriyeli mültecilerin yaptıklarına seyirci kalmaları komiktir, gülünçtür.

Madem bir topluluğu yaftalamak bu kadar kolay, peki mültecilerin sığındıkları ülkenin polisini bıçaklayacak kadar ileri gitmelerine neden sesiniz çıkmıyor?

Şimdi mail kutum yine dolup taşacak, ‘vay efendim sen bu insanlara ne demek istiyorsun’ diye.

Hiç yazmakla uğraşmayın, bir şey demek istemiyorum.

Sadece olup biteni, takıp takıştırmadan dillendirmeye çalışıyorum.

Birilerini yaftalamak gibi bir hadsizliğe asla kapılmayacağımı da peşinen söyleyeyim.

Dış ülkeler bizi bizden fazla ilgilendirmeseydi, bugün Suriye’yi Şemdinli’den fazla konuşuyor olmayacaktık.

Kendi önümüze bakabilecek, başkalarının değil, kendi sorunlarımızı çözmek için seferber olabilecektik.

Fakat olamadık, olamıyoruz.

Çünkü kucağımızda koca bir paket var; Suriye.

Bir takım güçlerin işine gelecek diye, bu emperyalist savaşın peşine düşmek, hatta içine girmek demek yanlış olmaz, gafletle iştigaldir.

Bunun tek açıklaması budur.

Şimdi Esad’ı devirdikten sonra elimize ne geçecek?

Libya’da, Türkiye’ye ve kendi halkına yaptığı onca yardım aşikar olan Kaddafi’ye yapılan vahşetten bize kalan ne oldu?

Yani elimize ne geçti…

Libya şimdi daha mı iyi…

Halkı şimdi daha mı özgür…

Hayır.

Ne Libya eski Libya, ne orada her şey artık daha güzel.

Ve Libya’da bundan sonrada hiçbir şey güzel olmayacak, emin olun.

Oradaki halk da, birer ‘piyon’ olacak kullanıldığıyla kalacak.

Tıpkı Suriye’de olduğu ve olacağı gibi…

Evet, Arap baharı adılı ‘gazla’ galeyana getirilen Suriyeli halk da, aynı emperyalist güçlerin çıkarları için kullanılıyor.

Fakat bunu anlayacak ne eğitimleri, ne yetileri var.

Tipik bir kullanılmaya müsait toplum türü.

Yazıyı bir soruyla bitirmek istiyorum…

Suriye’de ölü sayısının 20 bini geçtiği söyleniyor.

Soruyorum, bundan, mesela üç yıl önce de Suriye’de insanlar ölüyor muydu?

O zamanda ölü sayısı böyle ütopik rakamlarla ifade ediliyor muydu?

 

Murat HASGÜN

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.