Bordo Klavyelilere...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Çıraklık dönemine çuval, kalfalık dönemine gemi, ustalık dönemine uçak.

Yalnızca iktidar partisinin payına düşen değil, bu ülkede nefes alan herkesin payına düştü bu üç olay. Uluslararası ilişkiler asla hata kabul etmez, içerideki gibi basit bir sarmal değildir çünkü. Sabah akşam Suriye’yle yatıp kaldırdılar. Grup toplantılarından “ey Beşşarrr artık git” nidaları yükseldi. Kemalist dış politika mevcut iktidarın dış işleri bakanı tarafından “düşman yaratıcı” olarak nitelendiriliyordu. Tarih boyunca hep “dış düşman” yaratmıştı. Kendisi dahiyane bir çözüm geliştirdi: Komşularla sıfır sorun. Hep birlikte gördük. Davutoğlu’nun öngörü gücü maalesef vasatın altında kaldı. Nitekim aksi olsaydı, işgalden hemen önce Erdoğan’ın; Kaddafi’nin elinden ödül almasını mutlaka engellerdi.

Libya işgal edilirken, Türkiye seçim sathı mahallindeyken, Davutoğlu’nun çağrıları bizim basında yer bulmadı ama dışarıdan çok etkiliydi. Özetle şunu diyordu Davutoğlu: Ey bu topraklardan kopup bağımsızlığını kazanan devletler, gelin ana yurtla tekrar birleşin. Bu da yeni Osmanlı hayali diye yansıdı. Zira Libya’ya giden feribotların ve gemilerin isimlerine baktığınızda gözünüze çarpan Osmangazi ve Orhangazi olunca da sembolik olarak bu harekatın başladığını görüyorduk.

Hükümetten kat be kat fazla sorumluluğu olup, tarih önünde hiçbir zaman affedilemeyecek olan ise basın organlarıdır. Bir balona bol bol gaz verdiler. Helyum gibi havalandı balon. Hükümeti şişirme de üstüne düşen vazifede başarılı oldular (!) İki yıl önce, Esad ile Erdoğan ailelerinin tatilini sürmanşetten veren, işte dostluk naraları atan basın, iki yıl sonra Esad’a demediğini bırakmadı. Bu da herkesin malumu. Peki Suriye’de ilk olayı kim başlattı? Bu soruya niçin herkes cevap vermekten kaçınıyor. Bugünkü Muhalif Suriye’lilerin Suriye askerlerini katletmesinin sonucunda ortalığın karıştığını niye kimse yazmıyor? Mesela El Cezire’nin Suriye muhabirleri niçin o kanaldan ayrıldı?

Bize dönersek; şimdi düşen bir uçağın, nerede düştüğünü, nasıl düştüğünü, kimin vurduğunu, pilotlarının nerede olduğunu bilmiyoruz. GÜÇLÜ ÜLKE TÜRKİYE! Stringer füze rampalarını yerleştirmişiz bilgisayar oyunu gibi bekliyoruz. Ha şunu söyleyeyim hemen, iktidarın elinde Davutoğlundan daha başarılı bir dış işleri bakanı bulmak imkansız. En iyisi bu tabii ki iktidar içinde. Onun getirdiği sonuçta ortada.

10 ay önce Suriye’de Teslim Alınmak İstenen Yalnızca Esad Değil diye bir yazıyı yine Politika Dergisinde yazmıştım. O günden bugüne fazlaca değişiklik olmadı. Suriye’ye düşerse; Türkiye düşer bu tezin hala arkasındayım. Suriye’ye destek veren Rusya’yı anlamak içinse bakmadıkları bir yere işaret fişeği atalım: Bölgede esas savaş, Kafkas jeopolitiği ve küresel iklim değişikliği ile çözülen Rus step havzası üzerinde egemenlik kurmak için başlayacak. Batı Suriye ve İran’ı birlikte vurabilir. Kayıt altına alınması gerekir. Nitekim gelişmeler de o yönde seyretmektedir. Dehşet dengesinin yeni seyri nasıl olacaktır bunu zaman gösterir. Bu bölge için savaş çığırtkanlığı yapanlar, uçağımızı düşürdüler gidelim bombalayalım diyen bordo klavyeliler içinse dipnot düşelim:

Olası bir savaşta bu coğrafyada ağıtlar, Türkçe, Arapça ve Kürtçe yakılacak. Zafer konuşmaları ise İngilizce ve Fransızca yapılacak.

Savaş boru değildir!

İlker EKİCİ

ilker.ekici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.