Bizde Parti Örtgütlenmeleri İttihatçı Örgütlenmedir...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Türkiye'de iktidar olmuş neredeyse bütün partilerin örgütlenmesine hiç baktınız mı? Bakın ricamla, yemin size tıpkı "İttihat Terakki" örgütlenmesidir...Aslında "örgüt" de değil; "aygıt"...

"Örgüt" te bir araya gelme "tabandan tavana" olur. "Aygıt" ta ise, "tavandan tabana"...

Hadi sayın okur, Cumhuriyet'in ilk partisi CHP ile, son iktidar partisi AKP karşılaştırarak bakalım şöyle bir parti tarihimize  :

<?xml:namespace prefix = o />Politika Dergisi'ne gönderdim mi hatırlamıyorum da benim "Mustafa Kemal CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası) sinden, İnönü CHP'sine" diye bir yazım vardır. Orada CHP örgütlenmesini uzun uzun anlatmıştım. Şimdi o kadar detaya girmeden ve AKP ile karşılaştırarak yapacağım bunu...

Mustafa Kemal, "partileşme" gereğini duyduğunda ne yapmıştır, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk cemiyetlerini birleştirip CHF (Cmhuriyet Halk Fırkası)'nı kurmuştur. Neydi bu "müdafa-i hukuk" cemiyetleri; birer "halk şurası" değil mi?  Anadolu Savaşı esnasında halkın kendi kendine örgütlenmesi... Yani Mustafa Kemal, CHF'yi tabandan tavana bir örgütlenmeyle kurmuştur. Kendisinin de ısrarla belirtiği gibi bu parti herhangi bir sınıfın zümrenin değil, tüm yurt insanının partisi olacak diye düşünmüştür. Yoksa Mustafa Kemal partilerin neyi temsil ettiğini bal gibi bilmektedir. Yoksa şöyle der miydi ? :

"...partilerin elbet toplumsal bir sınıfı temsil ettiğini, o sınıfın haklarını korumak için kurulduğunu bilmekteyiz. Ama bizim partimiz, (CHF) bir sınıfın ve zümrenin değil tüm halkın fırkası olacaktır... "

(Sayın okur, ricamla benim Politika Dergisi'nde yayımlanan "Mustafa Kemal' de Sınıf Savaşı" yazımı da bu arada hatırla, dediklerim daha bir pekişir aklında... )

İşte Mustafa Kemal'in parti örgütlenmesi budur. Dönemine göre de demokrat bir örgütlenmedir.

Ama ne olduysa 1935 CHF olağan kongresinde olur. Başvekil İsmet İnönü, partiyi ve ülke yönetimi ele geçirme sevdasındadır. Partinin adı CHP diye değiştirilir. Tüm il valileri CHP'nin aynı zamanda il başkanı sayılır. Parti, halkın partisi olmaktan bir "devlet partisi" kişiliğine çevrilmektedir. Mustafa Kemal'in katıldığı bu son parti kurultayı olan bu kurultayda partinin bir "faşist" partiye dönüşmesinin temelleri atılır.

(İşte burada onca yıldır, kafamı kurcalayan soru gelir çakılır kafama; ama bir türlü yanıtını bulamam, o kadar sağı solu araştırmama rağmen... : Mustafa Kemal'in de katıldığı bu kongrede Mustafa Kemal -ki büyük bir öngörüye sahip kişidir- neden partiye müdahe etmez, neden anında İsmet İnönü'yü görevinden almaz, bunun için iki yıl bekler ? Tarihçi arkadaşlar bu soru size?)

Ve nihayet Mustafa Kemal'in ölümünden sonra toplanan 1938 CHP Olağanüstü Kurultayında artık parti de devlet de İsmet İnönü elindedir. Bu kongrede kendisini "MİLLİ ŞEF" / "ÖLÜNCEYE DEK LİDER" seçtirir. Mustafa Kemal'e de "Ulu Önder" sıfatını uygun görür.  "TEK ŞEF / TEK PARTİ / TEK MİLLET" dönemi başlar...

Bu anlattıklarımdan da çıkarabildiğin gibi sayın okur, 1935 kurultayında CHP içinde temeli atılan "İttihatçı örgütlenme" 1938 kurultayında artık gün ışığına çıkar. Ve günümüze kadar gelen bütün ikitidar partilerinde bu örgütlenme şekli benimsenerek uygulanır.

Kanıt mı istersin okur; buyur :

İsmet İnönü'nün "tek parti diktasıyla" şimdinin AKP "tek parti iktidarıyla" ne farkı var? O günün valileri CHP ilk başkanları oluyorsa, bugünkü valiler de maaşallah AKP il başkanlarından daha çok AKP'li... Hem ilginç değil mi? Bizde iktidara gelen her partinin yaptığı ilk icratın bir "valiler kararnamesi" çıkartıp tüm illerin valilerini değiştirmek gibi bir gelenekleri vardır. Nereden oluştu dersiniz bu gelenek elbet, tek parti CHP'sinden öncesinde İttihatçılardan...

Bakın AKP tüzüğüne sayın okur...

İl başkanlarını genel merkez seçer. İl başkanları da ilçe başkanlarını seçer, ilçe başkanları da yöre başkan veya temsilcilerini seçer. Nasıl bir örgütlenme, tavandan tabana değil mi ? Bu İttihatçı örgütlenmesidir düpedüz. Elbet tek parti CHP örgütlenmesi de...

(Hafızam beni yanıtmıyorsa, Baykal da CHP'de bir tüzük değişikliği kongresi yapmış, bu AKP tüzüğünün aynısını alarak CHP tüzüğü yapmıştır. O zamanlar bir "Heil baykal" yazısı yamıştım. Bilmem Politika Dergisi arşivlerinde var mıdır? )

İttihat Terakki örgütlenmesinde de "Tek lider" vardır. (Aslında üç lider. Talat-Enver- Cemal paşalar... İttihat Terakki o denli gizli bir aygıt olarak kurulmuştur ki bugün dahi gerçek lideri kimdi bilinmez. Ama bu üçlü yönetirdi ülkeyi, ordu elinde olduğundan Enver Paşa her sözünü geçirirdi diğerlerine.... ) Onun sözünden dışarı çıkılmaz... İnönü Cumhuriyeti de öyleydi... Peki şimdi Erdoğan Cumhuriyeti öyle değil mi?

(Sayın okur, benim "İki Recep" yazımda anlattım, Recep Peker de çıktığı İtalya ve Almanya gezisinden sonra  İsmet İnönü'ye böyle bir "üçlü cunta" önermez mi? İsmet İnönü de kabul eder, imza için cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'e göndermez mi? Bunun üzerine fena halde sinirlenen Mustafa Kemal, hem Recep Peker'i hem İsmet İnönü'yü görevlerinden almaz mı? )

İttihatçıların üçlü cuntasıyla (Talat -Enver- Cemal paşalar) bugünün AKP'sinin üçlü cuntasını örtüştürün desem sana okur, karşına GÜL - ERDOĞAN - ARINÇ üçlüsü çıkmaz mı?

CHP ve AKP örgütlenmelerinden söz ettim sadece bu yazıda. Yaşı tutan hatırlayacak, DP / AP / MHP / DYP / ANAP / MNP/ SP/ RP vs. partilerin örgütlenmeleri de hemen hemen aynıdır...

Sözün özü, parti içi örgütlenmeleri "demokratik" olmayan partiler ve onların yöneticileri "demokrasi" hatta "ileri demokrasi" nutukları atmaz mı, işte asıl komik olan odur...

 

 

Ufuk KESİCİ

 

ufuk.kesici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.