Bir Kriz Yılı: 2009

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Timur Veysel Doğruok

2008 yılının sonlarına doğru yoğunluğunu hissettiren küresel mali kriz, 2009’u tümden bir kriz yılı temeline bırakmıştır. 2009 yılının ilk günlerinden beri üzerine çok konuşulan küresel mali kriz ne zaman biter sorusu bugün de tazeliğini korumaktadır. Ancak hissedilir bir piyasa düzelmesi mevcuttur ve bu durum umutları arttırmaktadır.

   Küresel Mali Krizden çıkma düşüncesi kendini çoktan bireysel olarak krizi atlatma düşüncelerine bırakmıştır. Ancak bu durumun etkisi tabii ki piyasa ekonomisinde tümden hissedilir bir iyileşme ile gerçekleşebilecektir. Piyasada faaliyet gösteren işletmeler gerek devletin sunduğu desteklerle gerekse kendileri bir şekilde, paranın dolaşımını sağlamak için kendi fırsatlarını oluşturmaya çalıştılar/çalışmaktadırlar.

   Küresel Mali Kriz çerçevesinde, zincirleme bir etkilenme mevcuttu, bunu daha önceden de yazdık. Kimileri önce ABD ekonomisinin düzelmesi ile krizin geçeceğini, kimisi ise her ülkenin kendi içerisinde ekonomisini canlandırması gerektiğini, kimisi ise finansal piyasaların tekrar beslemesi yoluyla krizden çıkılacağını söylemiştir. Ancak bu durumda, çoğu opsiyonun, söyleyenlerin yararına bir değişiklik getirmesi beklendiği ve toplumu o yönde bir iyileşmeye umutlandırmak için söylendiği de düşünülmektedir. Krizi atlatmak için finansal sistemin, reel sektörü beslemesi yoluyla bir iyileşme sürecinde; Türkiye örneğinde bu durum, reel sektörü daha çok krediye boğmak ve zincirlemek olarak göze çarpmaktadır. Hala kepenk kapamayan küçük dükkânlardan diğer KOBİ’lere kadar olan bir çerçevede piyasa ekonomisine bakmak gerekirse; krediye bağlanıp, stok değerlerini arttırmaktansa, hâlihazırdaki stoklarını, kârlarını minimize ederek eritmeyi ve elde ettikleri gelirlerle stoklarına katkı sağlamayı seçecekleri açıktır ki bu çerçevede bulunan işletmeler için bence de doğrusu budur. Kredi potansiyeli ise, kârlarını daha yüksek oranda tutabilen ve/veya devlet desteğiyle daha iyi konumda bulunan sektörlerde faaliyet gösteren büyük ölçekli işletmelerde bulunabilir. Yine de alacakları kredilerin çoğunluğu Ar-Ge gibi teknoloji ve yatırım yollarına gitmelidir. Bu da bu tip şirketlerin daha uzun vade planlarını gerçekleştirme hedeflerinden kaynaklanır.

   KOBİ’lerin, büyüme, inovasyon, Ar-Ge gibi hedeflerini kriz sürecinde aksattığını görebiliyoruz. Çünkü işletmelerin sürekliliği kavramının, diğer büyüme kriterlerinden daha önemli bir yer tuttuğu aşikârdır.

   Yine piyasa ekonomisinin canlandırılmasına yönelik en önemli etken tüketici harcamalarıdır. Bu durumda tüketici harcamalarının düşmesi, korkutulan bir toplum yaratılmasına bağlıdır. Diğer bir sebebi ise, kapitalist düşünce kapsamında krizi bahane eden işverenlerin vurdumduymaz tavırları… Kimi gerçek nedenleri olan işverenler ise tek çareleri işçi çıkarma olduğundan mecburen bu yola başvurmuşlardır ve işçilerin tüm haklarını vermek için ellerinden geleni yapmışlardır. Böylelikle konuyu yavaş yavaş istihdam düzeyine getirmiş olduk. İstihdam düzeyindeki azalışın yadsınamaz olduğunu hepimiz biliyoruz. İstihdam düzeyindeki azalma doğal bir sonuç olarak yoksulluğun artmasına sebebiyet veren bir durumdur. İstatistiksel verilere göre, Türkiye’de yoksulluk %17,11’dir. Kentlerde yaşama ve kırsal bölgelerde yaşama oranlarına göre yoksulluğun risk analizleri de belirlenmiştir. Kırsal yerlerde yaşayanların yoksulluk riski, kentlerde yaşayanların yoksulluk riskine oranla daha yüksektir. Son zamanlarda kırsala göç de işsizliğin artmasının bir sonucu olarak yorumlanabilir. Bu durumda yoksulluğun arttığı da açıktır. İstihdam düzeyinin azalması sonucu, yoksulluğun artması ve böylelikle tüketim harcamalarının kısıtlanması, piyasa ekonomisinin zarar görmesi, paranın dolaşımının yavaşlaması ortaya çıkmıştır. Bu durumda piyasada faaliyet gösteren işletmelerin de borçlarının riskinin artması ve hatta dayanamayıp kepenk kapamaları olarak zincirleme bir hareket söz konusudur.

   Ekonominin can damarı sanayinin 3 aylık dönemsel grafik eğrileri ve değerleri aşağıda verilmiştir.

 

   Aşağıda da görüleceği gibi, krizin etkilerinin sonucu olarak 2008 yılının 3 ve 4. dönemlerinden bu zamanlara kadar ciddi bir düşüş mevcuttur. Yukarıda bunların nedenlerine zaten değinilmiştir.

   Türkiye’nin Dış Ticaret hacmindeki durumlara bakmamız bir zorunluluktur. Şimdi gelelim Türkiye ve Dış Ticaret verilerine…

   Öncelikli olarak, 2009 yılında “ihracat yapan” firmalarının ihracatlarında genel olarak bir azalma mevcuttur. Farklı pazarlar olmasına rağmen kimi pazarda ciddi düşüşler, kimisinde ise daha olumlu bir seyir mevcuttur. Türkiye’nin en önemli pazarlarından birisi şüphesiz ki Avrupa pazarıdır. Avrupa’da ise krizin etkileri yoğun biçimde hissedilmiştir. Özellikle bazı sektörler 2009 yılı ortasında büyük yankı uyandıran gelişmelerle anıldı. Tüketim harcamaları ciddi oranda kısıldı, piyasada mutlak bir korku vardı.  Bu durumun yavaşça kırıldığını gözlemleyebiliyoruz. Öte yandan Ortadoğu gibi daha kapalı pazarlarda, tüketim harcamaları diğer yerler kadar kısılmadı. Çünkü ekonomi finansal sisteme değil; çokça piyasa/faaliyet ekonomisine bağlıdır. Harcamalar kısılmadığından, ülke içi para dolaşımı daha yüksek seyretti. Ancak en nihayetinde kriz doğal olarak her yeri etkiledi. Nedir? “Dünya, bir köydür.”

   Türkiye’nin dış ticaret verilerine bir göz atalım:  

 

   Yaklaşık olarak, hepimizin krizle yüzleştiği olay -bu kişisel fikrimdir- Lehman Brothers’ın iflasını açıkladığı günlerdir. Ciddiyetin en yoğun olarak kavrandığı ve bomba gibi krizi bağıran haber olarak görüyorum bunu. Eylül 2008’in ortalarında 613 milyar dolarla iflasını açıklayıp, tarihe geçmişti.  Bir sonraki ay Ekim 2008’de ise ihracatın artı değerde seyrettiğini görebiliyoruz. Tabi bu bir düşüşün başlangıcıdır.  Kasım 2008’den itibaren ihracatın ne kadar düştüğünü görebiliyoruz.

   "TÜİK: 2009 yılı ekim ayında, 2008 yılının aynı ayına göre ihracat %3,9 artarak 10.103 milyon dolar, ithalat ise %15,2 azalarak 12.675 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Avrupa Birliği'ne ihracat ise %11,7 arttı."

 

Değiştirilmiş 2009 Yılı Hedefi: 98.500.000*, Hedefe Kalan: 5.202.005* USD.  (*1000 ABD Doları)   20-12-2009.

   Piyasalarda ihracata yönelik umutların artmış olduğu sürece girmiş olduğumuzu belirtmek yanlış bir ifade olmayacaktır.  Özellikle Avrupa’da bir talep artışı mevcuttur ancak üreticilerin isteği, bunun bir “saman alevi” olmaması… Bu sebeple hala temkinli aksiyonlar, planlar yapmak yerinde olacaktır. Kredi ile temin edilebilecek yatırım destekleri çok uzun vade ödeme planlarına yansıtılmamaktadır. Görünüşe bakılırsa, belli bir kesim, krizle yaşamayı öğrenmiştir. 2 çeyrek dönem daha piyasalardaki bu hareketlilik devam ederse, finans sektörü için de reel sektörün desteklenmesi daha kolay olacak gibi görünmektedir.  Ancak yukarıda da bahsettiğim gibi tüketim harcamalarının düşmesi ve hali hazırda harcanmış kredilerin, geri dönüşlerinde yaşanan sıkıntı ile birlikte yeni bir dalga korkusu yaşanmaktadır. Küresel mali krizin en önemli nedeni de yine kredilerin geri ödemelerinin olumsuz seyretmesidir.

 

iletisim@politikadergisi.com

 

 

 [Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 19’da yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi öneririz. Sayı 19’u indirmek için buraya tıklayınız. ]

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.