Bir İstifa Eyleminin Düşündürdükleri

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Hatırlıyorum, yaklaşık üç yıl kadar önceydi…

İstanbul Teknik Üniversitesi profesörlerinden Celal Şengör, üniversitede düzenlenen bilimsel bir toplantıya sadece 4 öğrencinin katıldığını... Ancak, aynı gün ve saatte aynı üniversitenin bir başka salonunda Hülya Avşar’ın çağrılı olduğu bir panele 600 öğrencinin katıldığını ifade ederek görevinden istifa etmişti…

Bırakınız olayın karanlık görüntüsünü ve lütfen kafalarınızı aydınlığa doğru çevirin… Ve böyle insanların yaşamakta olduğu bir ülkede yaşıyor olduğunuza ve hatta ülkenizde bu nitelikteki insanların profesör dahi olabildiğine sevinin, gurur duyun!..

Sevgili karamsar bilim adamımız istifasının ardından şöyle konuşuyor:

- Çok değerli bir bilim adamını 4 öğrenci; ama Hülya Avşar’ı 600 öğrenci izliyor... İşte Türkiye’nin eğitim fotoğrafı budur... Benim oğlum, şu anda Alman Lisesi’nde okuyor. Liseyi bitirince ne yapacağını soruyorum, cevap çok önemli!.. İTÜ, ODTÜ ve Bilkent gibi seçenekler önünde iken, o Hava Harp Okulu’na gideceğini söylüyor.

İşte ülkemizin aydınlıkta kalan yönünde böyle manzaralar da vardır.

Türkiye’nin geleceği bu manzaraların içinden geçecektir…

Sayın hocamız, oyunun kurallarını iyi kavramış ve kafasını bilim denen soyut düşüncelerden toplumun kültürel katmanlarını sorgulamaya ulaştırabilmiş seçkin bir aydın…

Yaşanılan devrin, iş becerenlerin devri olmasından müşteki…

“Bırakınız becersinler; koy veriniz gezinsinler,” denkleminin bir ülkenin kültürel çöküşünün maymuncuğu olduğundan haberli…

Tabii ki Hülya Afşar “hanım”-efendimizi 600 soluk benizli, yüzü sivilceli, gönlü sıkıntılı yeni yetme genç izleyecektir. Sayın hocamızın bunda şaşılacak bir şey bulmadığı kesin…

Hocamız da biliyor o biçare 12 Eylül çocuklarının alnı kırışık, beyni kocaman bir bilim adamını dinlemeyi seçmeyeceklerini…

Peki, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin bu seçkin profesörü gerçekten niçin istifa etmişti?.. Yanıtı düşünülmesi gereken soru budur.

Bizce bu sorunun yanıtı, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nin Türkan, Hülya, Fatma ve Filiz “hanım”- efendilere aynı yıllarda düzenlemiş olduğu törenin içinde gizlidir.

Bu tören ne töreni mi?

Üniversitenin “Fahri Doktor” unvanının bu zat-ı şahanelerine takdim edilmesi ile ilgili “seçkin” bir tören.

Yani sayın hocam, istifa etmeseydiniz siz “prof” doktor olarak kalacak ama örneğin Hülya Hanım “dr” payesi olmayan bir “prof” olarak bilimsel yaşama ayak basmış olacaktı…

Türkan Hanım da öyle, Fatma Hanım da, Filiz Hanım da...

Sizi dinlemeye 4 öğrenci geliyor… Ama sadece Hülya hanımın öğreteceklerini öğrenmeye gelenlerin sayısı 600’ün üzerinde…

Mesele reyting sorunu…

Reytingi ağır basan para basıyor bu ülkede, anlamıyor musunuz?..

Doktorun hakkını, doktora veren yok bu ülkede…

Ama kalabalıklar hep bir ağızdan bağırmasını biliyor:

- En büyük prof, bizim prof!.. Sahneler seninle gurur duyuyor!..

Ötesi istifadır bu işin, gerisi iflastır!..

Milli eğitimin, bilimin, aydınlık düşüncenin çöküşüdür bu gidiş.

İşte [sınıyoruz] bu çöküşe tanık olmak istememiştir sayın hocamız… Çekip, gitmiştir!

Ama onun gidişi bir kaçış değildir.

Tersine cesur, yürekli ve anlamlı bir eylemdir!..

Bizlere bunları düşündürecek, bizleri çimdikleyecek, düşündürecek bir duruş…

faruk.haksal@politikadergisi.com

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.