Askeri Rejim Aşığı Değiliz ama…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Evet, askeri rejim aşığı hiç olmadık, ama bu durum sivillerin askeri rejimleri aratan uygulamalarda bulunmalarını meşru kılmamalı.
 
Sivil yönetim sistemini yönetenler, yani iktidarlar, ilerde iktidar olma ümidi taşıyan muhalefet, sivil yönetimin boşluklarına sığınıp ülke bütünlüğünü tehdit eden çıkarları elde etmeye uğraşan muhalefet, elli yıldır devşirile devşirile asıl görevlerinin muhalefet olduğunu unutup iktidarla hemhal olmuş bir basın, iktidarın yaptığı yanlış işleri bile doğru gibi gösterme maharetindeki borazan televizyonlar, bütün bunlara kayıtsız kalması için cahil bırakılmış, apolitize edilmiş, uyuşturucu dizilerle beyni uyuşturulmuş bir halk ve bu herzelerin daha birçoğunu arsızca yiyerek yapılan bu yönetimin adına demokrasi, hatta sivil demokrasi deniyor.
 
Denilebilir ki; efendim demokrasinin vazgeçilmez tarafı her türlü demokratik çözümü içinde saklamasıdır. Beğenmiyorsanız halka fikrinizi anlatın, değiştirin.

Demokrat olduğunu iddia eden yönetim, korkutma, baskı ve sindirme yolu ile açılan ağızları tıkamaktadır. Yetmiş milyonu dinleyebilirim, gözleyebilirim rahatlığı, hiçbir gerçek demokraside olamaz. Hele hele aydınların ve askerlerin itibarını, halk üzerindeki etkisini düşürmek, onları sivil iktidarın önünden çekmek amacı ile kurulmuş olan Ergenekon ve benzeri örgütler, değişimin önünü tıkayıp iktidarı değiştirilemez kılmaya uğraşıyor. Bu tür yönetimin adına da dense dense sivil dikta veya faşizm denebilir.
Elimde, iktidar borazanı olmadığını düşündüğüm gazetelerden biri var. Referandum ve gelecek seçimlere yönelik bir kamuoyu araştırmasını yayınlamış. “Hayır” oyları bir puan önde görünürken seçime yönelik olarak da iktidar partisi tek başına iktidar olamıyor olsa da yine de birinci parti. Bu iki sonuç bile iktidarın yaptığı baskı ve karartmanın ne kadar etkili olduğunu gösteriyor.

Referandumumuz, insana layık olmayan bir muamelenin Türk halkına yapılmasıdır. Yani birbirinden tamamen farklı 26 madde için tek oy isteniyor. Ben bir maddeyi olumlu bulup evet diyeceksem diğer maddeyi olumsuz bulup hayır diyemiyorum. Bunun adı da halka danışmak oluyor. Bu olsa olsa halkı adam yerine koymamak, onu teba olarak görmektir. İçindeki maddeler ne olursa olsun, onurlu bir insanın kendisinin mal yerine konulmasına izin vermeyeceği ve kesin hayır diyeceği varsayılabilir. Tabii büyük resim, demokrasi ise. İktidar halk üzerindeki gücüne güvenerek insanlara ne olduğunu, ne getirip götürdüğünü anlatmadığı maddelere hep birden evet oyu kullandırmak istiyor. Ben herkesi insan olarak gördüğüm için “insanlara” diyorum. Sanırım böyle bir düzenlemeyi kabul ettirmeye çalışanlardan olsam, “insanlara” kelimesini kullanmaya utanırdım.

Başbakan, yaptığı “evet” mitinglerinde bu maddeleri tek tek anlatır, sonra oy ister diye düşünüyordum. Oysa başbakanın mitingleri muhalefete laf yetiştirmekten öte gitmiyor. Eğer rejim demokrasi ise iktidar iş üretecek, muhalefet laf üretecek. Bizde ise maşallah iktidar sahip olduğu yandaş ve yalaka medya ile laf üretmekte birinci. Hiç mi iş yapmıyorlar? Günahlarını almayalım, dün dört bölgenin elektrik dağıtımını daha özelleştirdiler. Cumhuriyetin kazanımlarını yerli yabancı ayırt etmeden, kara zarara bakmadan satmakta üstlerine yok.
 
Ben, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan insanların büyük bölümünün uykuda olduğunu, gecikmeden de uyanacağını düşünmek istiyorum.
 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.