Arap'ın Hissiyatı

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Arap medyasında, “Arap’tan daha çok Arap” yakıştırmalarına nail olan Recep Tayyip Erdoğan, daha sonra Arap’tan daha çok Arapçı çizgisine gelerek, Türk insanın köpeklerine Arap ismi vermesine kadar, basit ve yüzeysel konulara girmeye başladı. Türkler ile Arapların, et ile tırnak gibi olduğunu da belirten Başbakanın bu sözleri söylerken, bilinçaltında yatan düşüncenin ümmetçilik, din kardeşliği fikri ve hissiyatı olduğunu biz Türkler biliyoruz. Aynı şekilde İsrail’in yıllardır Filistin halkına yaptığı zulme de, daha çok bu düşünceyle yaklaştığını da görüyoruz.

Uygur Türklerine yapılan zulüm karşısındaki suskunluk, Özbek-Kırgız iç çatışmasındaki kaygısızlık, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından insanlığa karşı suç işlemekten tutuklama kararı çıkartılan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in Abdullah Gül tarafından “el Beşir bizim el ne karışır” sözleriyle savunulması gibi vakalar gösteriyor ki, bu konulardaki hassasiyetler ve tepkiler, ulusal çıkarlardan ve insan hakları savunuculuğundan ziyade, din kardeşliği esas alınarak gösterilmektedir.

Kendisini Müslüman olarak tanımlayan bir insanın, bir an için bu yaklaşımını ve hassasiyetini anlayışla karşılamaya çalışalım. İslam dininde, ırk ayrımını kaldırarak, din kardeşliği ve ümmetçilik anlayışının, kardeşin, kardeşin sıkıntısına ortak olma duygusu esasında, anlamlı dini ve toplumsal bir kural olabilir. Hatta İslam’ın barışa yönelik işler yapanlara vaatleriyle bu kural evrenselleştirilebilir. Bizler her ne kadar bu iktidar mensuplarından bu yaklaşımı görememiş olsak da. Her ne kadar bireysel tanımlamaların ve çıkarların, ulusal çıkarların önüne geçemeyeceği gerçeği var olsa da…

Bu çerçevede sizin kardeş olarak gördüğünüz, aynı dine mensup olduğunuzu düşündüğünüz Arapların da, ırk farklılığını gözetmeksizin sizin sıkıntılarınıza aynı duyarlılıkla el uzattıklarını, aynı kardeş olma hissiyatını yaşadıklarını ve din kardeşliği temelini esas almalarını beklememiz gerekmez mi? KKTC’nin tanınması, PKK’nın nerede filizlendiği, Ermeni Soykırımı, Hocalı Katliamı ve benzeri sorunlu olduğumuz konularda, Araplar bize hangi konularda yardımcı olmuşlardır acaba? Bu örnekleri sıralamaya devam edersek yazı amacından çıkacaktır!

Son İHH’nın yardım olayına gelirsek, bu yardımı gerçekleştirenlerin anlayışının yine din eksenli olduğu malumun ilamıdır. Bunu da, din kardeşliği anlayışıyla ve zalimin zulmüne karşı, duygusal tepki verilerek yapıldığını düşünerek, yine mazur görmeye çalışalım. İşte bu noktada, bir de Arap’ın Filistin sorununa ne kadar duyarlı ve hangi hissiyatla yaklaştığına bakalım.

Bugüne kadar, bu konuya ne kadar duyarlı olduklarını gördüğümüz Arap devletlerinden birinin, şeyhi olan El Maktum’un yazdığı şiirine bakalım: Dubai Şeyhi El Maktum, gemiye yapılan saldırıdan o kadar duygulanmış ki, şiir yazarak tepkisini ortaya koymuş!.. Ne güzel, bu da Arap devletleri için önemli bir adım olsa gerek… Şiir şöyle:

Gemiyi alevler içinde bıraktılar.
Tarih bizi, bizden olan ve yardım isteyen
Arapları yüz üstü bıraktığımızı yazacak.
İnkar ve görmezden gelmek niye?
Dünya insanları, kötü durumdaki
insanların yakarışlarına kulak verin.
Gazze ne kadar büyük günah işledi ki
insanları zarar görüyor?
Barış çağrısı yapılıyor
fakat sonra hiçbir gelişme yaşanmıyor.
Ne oluyor Güvenlik Konseyi?
Bu sessizlik neden?
Tarih onları hayal kırıklığına uğrattığımızı gösterecek.
Onlar da bizim gibi Arap ve korumamıza ihtiyaçları var.

Gerçekten çok duygu yüklü bir şiir!.. İşte bizim Filistinlilere gösterdiğimiz yaklaşımla Arapın yaklaşımı, duyarlılığı arasındaki farkı ortaya koyan, Arap zihniyetini ortaya çıkaran açık bir gösterge!..

Dini kardeşlik hassasiyetinin olmadığı, zaten bu sorununun müsebbiplerine çağrıya dayanan, fakat gemide hayatını kaybeden insanların unutulduğu, umursanmadığı tamamen milliyetçi önceliklerin ve duyguların ön plana çıkarıldığı bir anlayışı, Arap zihniyetini ortaya sergilemektedir.

İslam dinini, kendi gelenekleri, kültürleri ve milliyetleri çerçevesinde empoze etmeye çalışan Arapların Türklerle, etle tırnak gibi olduğunu iddia etmek, ya tarihten haberdar olmamak ya da Arap’ın hegemonyasına bırakılan İslam dini altında, 2.sınıf vatandaşlığı kabullenmekle eşdeğerdir!.. Bu durumu kabullenenlerin de, T.C. kimliği taşıyıp taşımamaları, herhalde çok önemli olmasa gerek…

 

OguzKemal.Ozkan@PolitikaDergisi.com



 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.