Araba

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar: 
Özgür Pınar IŞIK

 

    Art arda gelen benzin zamlarıyla ve benzini en pahalı alan dünya vatandaşlarından biri olmanın verdiği ayrıcalıkla, öyle bir önsezi geliştirdim ki benzin ya da zam kelimelerini, televizyon açık olmasa da hissedebiliyor, nerede ve ne durumda olursam olayım sancılı bir bel ağrısıyla ayağa fırlayıp, televizyon kumandasını alıp kanalları dolaşmaya başlıyorum.<?xml:namespace prefix = o />

   Öyle bir sancı ki bu, geldiğinde tanıyorum artık:

    "Benzine Yine Zam Yapıldı!"

    Yarışma programlarının, futbol programlarının ve acayip dizilerin arasından sıyrılarak, düşündüğüm gibi kanallardan birinde haberleri yakalıyorum.

   Televizyon spikeriyle göz göze geldiğimde, onun da bana acıyarak zamları açıkladığını görüyorum:

    "Benzin ve motorin fiyatlarına bu sene bilmem kaçıncı kez, bilmem kaç kuruş daha zam yapıldı sayın seyirciler... Böylece benzin fiyat ve artışında her zamanki gibi birinci sıraya oturduk... "

    Belimdeki ağrı, benzin pompalarıyla dövülmüşüm gibi zonklamaya başlıyor  ve derin bir off çekiyorum.

    "Dün alacaktım işte biraz benzin, neden almadım ki?" diye kızıyorum kendime. Böylece 0,2 litre daha az benzin alabileceğimi hesaplıyorum kafamdan. Canım sıkılıyor.

    Spiker Hanım benim acınası halime daha fazla bakamayarak, gözlerini kaçırıyor ve  benzinciden mutlu mesut benzin alan insanların görüntülerine geçiş yapıyor.

   Kasıla kasıla, pompacı çocuğa "şu kadarlık benzin" diyen adamlar yan gözle de kameraya bakıyorlar. Hava atıyorlar bana.

    Ama ben onlara da aldırmıyorum. Nasıl olsa onlar da kredi kartından harcayıp, asgarisini ödeyerek geçiriyorlar aylarını...En azından tefeci kartım yok diye mutlu oluyorum.Bu arabayı da krediyle almıştım. Astarı yüzünden pahalıya geldi banka kılıklı yabancı tefeciler sürüsü yüzünden. Eski Türk filmlerinde kahvede oturan tefeci tipi geliyor gözümün önüne.

   Tiksiniyorum.

    Bir yandan evin içinde belimi tutarak dolaşıyor, bir yandan da kafamdan maaşımın yüzde kaçını daha benzine harcayacağımı hesaplıyorum.

   Kaç benzin haberinden sonra zam istemem gerektiğini düşünüyorum.

   Patronun iki aylık maaşı vermemişken, zam isteğime ne tepki vereceğini hayal etmeye çalışıyor, gülüyorum kendi kendime. Gülüyorum dediğime bakmayın.

   Hani bizde bir söz vardır; "sinirden". İşte öyle, sinirden gülerek sigara yasağına rağmen sigaraya uzanıyorum.

   Yakarken sigaranın paketindeki kocaman harflerle yazılmış yazıyı görüyorum;

   "Sigara içmek acılı ve yavaş bir ölüme sebep olur"

   Dalga geçiyorlar bizimle herhalde, diye düşünüyorum. Hayatımız sigaralı ya da sigarasız yeterince acılı değilmiş gibi!..

   Bir yandan sigarayı yakıp bir yandan da düşünerek evin içinde dolaşmaya başlıyorum.

    Ek iş yapmam lazım. Olasılıkları düşünüyorum. Ülkedeki işsizlik oranını hatırlıyorum.Bu işsizlik ortamında ek iş bulma ihtimalini düşünüyorum. Yapabileceğim her ek iş olasılığında, kendime-yani insan olarak yaşamama- ayırdığım vaktin ne kadar azaldığını gösteren bir tablo beliriyor kafamın sağ tarafında. Bu şekilde ek iş yaparak ve kendime vakit ayırmayarak karşılaşacağım olumsuz durumlar da sol tarafta madde madde yazılmaya başlanıyor.

   İşin içinden çıkamıyorum.

    Arabayı kullanmayabilirim, diyorum. Kapının önünde yatacak arabaya ödediğim vergileri bir kenara koyup, bu şekilde kaç vasıta değiştirmem gerektiğini hesaplıyorum. Arabayla harcayacağım benzini güne bölüyor, bundan dolmuş paralarını çıkarıyor, sonucu yolda kaybettiğim vakitte yapabileceğim işlerden kazançlarıma oranlıyorum.

   Olmuyor. Sigarayı söndürüyorum.

    Bisikletle gideyim diyorum. Aklıma direksiyonda kadın gördüklerinde üstüme üstüme gelen azgın şehir magandaları, bisikletle yolculuk eden turiste tecavüzler, Pippa Bacca filan geliyor.

   Yine gülüyorum.

   Yine sinirden...

   Benzin parasından kısmak için tecavüze uğramak ve ölmek olasılığı iyi bir seçenek değil.

    Son zamanlarda evin içinde dolaşarak, devamlı hesap kitap yapıyorum. Ben öyle dolaşırken annem de aynı o televizyondaki spiker hanım kız gibi üzülerek bakıyor bazen.

   Kafamda devamlı bir şeylerin fiyatlarını topluyor, çıkarıyor, çarpıyor, bölüyorum.Denklemin iki ayrı tarafında farklı değişkenler ve durumlarla tekrar gözden geçiriyorum. Yine de istediğim sonuçlara ulaşamıyorum.

    Benzine yapılan 10 kuruşluk her zam haberinden sonra olduğu gibi, "off" layarak elim belimde dolaşırken, spiker hanım kız sonraki habere geçiyor.

    "Meclis Başkanı Köksal Toptana yeni bir makam aracı alındı.Toptan'ın zırhlı, ultra lüks BMW makam aracının rakamı gerçekten dudak uçuklatıyor; Fiyatı tam olarak 1.300.000 YTL (1 trilyon 300 Milyar) "

   Kafamda devamlı hesapladığım kuruşluk veya iki haneli para birimleri, 1 trilyon 300 milyarı duyunca şişerek "puuuf" diye patlayıp odanın her köşesine dağılıyorlar.

   Kuruşlar ve liralar iki seksen’ yerde yatıyorlar.Bir yandan Çin'deki depremden sonra hükümetin devlet görevlilerinden makam araçlarını kullanmayarak tasarruf etmelerini istemesini düşünüyorum, bir yandan Köksal Toptan'ın BMW'sine bakakalıyorum.

    "Amaaan" diyorum. Demek ki her zaman "ohh" denecek sonuçlar olmasa da bizim ülkede "off" denilecek sonuçlar garanti!

    Yerdeki rakamların üstünden atlayarak televizyonu kapatıyorum.

    Elim belimde, off' layarak odama giderken bir yandan sinirden gülüyor, bir yandan ne olduğunu soran anneme cevap veriyorum;

    "Hiiç... Araban var mı, derdin var şekerim"

 

iletisim@politikadergisi.com

Yorumlar

Açıkça sölim ben araba

Açıkça sölim ben araba kullanmayı bıraktım daha az benzin yiyen motorumu kullanıyorum. Amerika'da gayri safi milli hasıla bizden çok daha yüksek haliyle biliyoruz benzinde çok daha ucuz olmasına rağmen 1,5 2 sene önce büyük bir zam gelmişti. GM ford chevrolet falan ozaman iflasın eşiğine geldi zaten. herkes kamyonet 4*4 vs büyük araç almayı durdu. Bu firmalar bu asıl kazandıkları araç tiplerini satamadıkları ve otomobil satışlarınıda japonlara kaptırınca bu hale geldiler. Amerikalılar bile bizden bilinçli bu konuda. Yani Amerikalılar bile diyorum çünkü gerçekten amerika'da doğru düzgün adam bulamazsınız pek. Bizimkiler hala 4*4 arazi araçlarını kullansınlar firmaların sürekli jeep tarzı araçların satışını arttırsın. Bir söylem vardı tıpa tıp böyleyiz. Ayranımız yok içmeye tahtıravanla gideriz ....

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.