Annemi Dövme!

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Bu yazı kadına şiddeti protesto veya kınamak için yazılmadı. Amaç farkındalık yaratmak ve bu saatten sonra ciddi adımlar atılmasına vesile olmak.

Türkiye’de işler çığırından çıkmış durumda işliyor.

Politik olarak yeterince kutuplaşmış bir ülkede, herkes belli bir ideolojinin sonuna cı,cu,çi,çu eklenerek militan olmuş durumda.

İnsan hakları kimsenin umurunda değil. O kadar ki 10 Aralık dünya İnsan hakları günü olarak kutlanırken tek satıra rastlamadık bizde.

Bu hale nasıl geldiğimizi sorgulamak sadece zaman kaybı.

Lakin sosyal yaşam endeksi, ekonomik refah seviyesi, çalışma koşulları ve bize pazarlanan yeni sistem şiddetin gerekçesi olarak sayılabiliyor.

Her yerde şiddet, taciz, “toplumsal değer yargıları”, v.s…

Şiddeti meşrulaştırıyoruz, fark etmiyoruz.

Türkiye’de ilk 9 ayda şiddet gören kadınların sayısı 1500’ü geçmiş, şehit düşen asker sayısı 150 civarı.

Teşbihte hata olmaz diye yazdım. Yoksa böylesi bir kıyası yapmak bile yeterince üzücüdür.

En son İzmir’de Karabağlar da yaşanan durum her şeyin boyut değiştirdiğinin açık göstergesi.

Kelepçeli kadın dövmek…

Ortaya çıkınca da “o bir konsomatristti” demek.

Sanki konsomatris dövmek hafifletici sebep kapsamında yer alıyor!

**

Herkes bir zamanlar çocuktu.

Akşam ezanına kadar kapı önünde oynama hakkı vardı yaz ayında.

Akşam ezanında, anne balkona çıkar “hadi eve gel!” diyerek tüm çocuksu oyunları orada bırakmamıza sebep olurdu.

Veya bir Pazar klasiği olarak; çocuğu banyoda yıkayan, yıkadıktan sonra koklayan, sonrasında tüm çamaşırları salonun orta yerine boydan boya asan kadın anneydi.

Başka?

Ailece yediğimiz kiloluk dondurmanın kutusunu saklayıp, ilk piknikte içinden sigara böreği başta olmak üzere bilumum türevleri çıkartan aklın sahibi kadındı.

Şimdi ne oluyor?

 Her gün şiddet gören kadının haddi hesabı yok.

Dayaktan ölen, kurşunlanıp ölen, bıçaklanıp ölen…

Türk insanının annesine küfredersen işler tersine döner, küfür ardından gösterilen şiddet mahkemece hafifletici sebep sayılır.

Annesine bu kadar düşkün toplum hayatına annesini zerk etmiştir.

Ana yol, ana cadde, ana akım, ANA dolu, ana fikir…

Atasözleri de vardır, en güzellerinden birisi cennet gibi Tanrı’nın ödül mekanının Annelerin ayakları altında olduğunu söyler.

Güzel de ne yapıyoruz?

Sabah akşam kadına şiddet!

Şunun adını koyalım arkadaş, kadına şiddet değildir bu. 15 inde de olsa 75 inde de olsa anneye şiddettir.

Balkonda, ezan sesiyle çağıran anneye şiddettir.

Banyoda seni yıkayan anneye şiddettir.

Dondurma kutusundan harikalar yaratan kadına şiddettir.

İlkokulda yakana beyaz mendil koyan kadına şiddettir.

Ergenliğe ilk adım attığını anlatan kadına şiddettir.

Her gün annemizi dövüyorlar, her gün annemizi öldürüyorlar.

Artık yeter, devlet “baba yüzüyle” annemi koruyamıyorsa, devletin “anne şefkatini” ortaya çıkarmak gerekir.

Anneleri korumak için ne gerekiyorsa ve gerekeni yapmaya hazır kim varsa başta konuyla ilgili bakan Sn.Fatma Şahin başta olmak üzere, işbirliği halinde ulusal çapta örgütlülüğe ihtiyaç var. Biz Politikadergisi olarak, en azından naçizane bir yazarı olarak bu süreçte yer almaya hazırım. Yeter ki büyüsün, bu şiddet bitsin. Sayfa mı açalım, eylem mi yapalım, meclise baskı mı yapalım yasa çıksın diye neyse artık harekete geçelim. Geç olmadan, bir anne daha şiddet görmeden…

Annesine küfrettirmeyen toplum, annesine şiddeti ASLA ve ASLA kabul etmez!

Kaygılarımla

İlker EKİCİ

ilker.ekici@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.