AKP Sonrasına Gerçekçi Bakış…

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

Tayyip beyin, dolayısı ile AKP nin siyasi ömrünün son demlerini yaşadığı görülüyor. Yaşanan her olay bizler gibi yaşı yetmişe dayanmış, ama ömrünün tamamına yakınını politik geçirmiş, politikanın ülke ve insanı yararına olmasını, sağ – sol, o parti – bu parti gibi bütünden çok belirli kişi ve kesimlere olan yararından önde tutanlar için tablo son derece nettir.

Emperyalizmin baş uygulayıcı gücü ABD nin oluşturduğu veya oluşmasında baş aktör olarak görev aldığı iktidarlara biçtiği ömürler bellidir.  Bu kendi ülkelerinde olduğu gibi iki dönemdir. Bu iki dönemin birincisinde kendi iktidarlarını pekiştirirler, ikincisinde ise emperyalizmin emirlerini yerine getirirler. Bizde de bu işler Menderes iktidarından beri aynı yöntemler ile sürdürülmektedir.

ABD iktidara gelmesinde başrolü oynadığı iktidarların sessizce çekilip görevi muhalefettekine bırakmasını, iki dönem içinde kadrolarını yenileyerek tekrar iktidara hazır olmalarını isterler. Kendi ülkelerinde bu plan çok güzel uygulanmaktadır. İki dönem Demokratlar, iki dönem Cumhuriyetçiler ABD ni yönetmektedirler.

Bizde de istenen budur ama Ortadoğu kökenli şark kurnazı yöneticiler çevrelerini saran şakşakçı takımını, üç kuruş rüşvet veya biraz din söylemi ile oylarını veren şark kurnazlarını asla anlayamazlar. Kendilerini keramet ehli sanırlar. Bu yüzden de kendilerini iktidar yapanlar tarafından hiç de hoş olmayan yöntemlerle alaşağı edilirler. Kimisi kendini çok kurnaz sanıp Cumhurbaşkanlığına falan kaçsa da son aynıdır. Bu gün Özal’ın nasıl öldüğü hala kesin değildir.

Mevcut iktidara ikinci dönemi için yüklenen yükler çok ağır olduğu için bir dönem daha iktidar izni verilmiştir. PKK af edilecek, Kürtlere özerklik verilecek, bölünme anayasası yapılacak. Bunlar iktidarın üçüncü dönemine sığdırılacak işlerdir.

Ne var ki iktidar bu yaptıklarının hesabının sorulacağının ve bu hesap verme döneminde ABD nin yanında olmayacağının bilincine varmış, Başbakan panik içinde kendini hesap vermeyecek bir yere atmak çabasındadır. Diğer iktidar mensupları zaten bütün sorumluluğu onun üzerine atacaklardır. Bu durum Başbakanın birkaç günlük Afrika seyahatinde kendini bir kez daha belli etmiştir.

Afrika dönüşünde de başbakan inatla uzlaşmaz tavrını sürdürmektedir. Görülüyor ki bu tavrı daha da sertleştirerek sürdürecektir. Başka bir seçeneği de yok gibidir. Zira biraz yumuşasa, uzlaşmaz tavırlarından vazgeçse, muhtemelen kendi milletvekilleri üzerinde yarattığı sertliğe dayalı otoritesini kaybedebilecek ve düşüşü daha sert olacaktır.

Şu veya bu şekilde önümüzdeki kısa dönem içinde AKP gidecektir. Ana muhalefet olarak mı kalacağı yoksa Anavatan partisi örneği gibi temelli mi yok olacağı başbakanın bundan sonraki tavırlarına bağlıdır. Hesap vermekten ne kadar kaçmaya çalışırsa partisini o denli yok edecektir.

Şu anda müstakbel iktidar olarak CHP hazırlanmaktadır. Parti, Kemal Kılıçtaroğlu dönemi ile geleneğinde bulunan bir nebze Atatürkçülükten de arınmış, Tamamen emperyalizmin bir partisi haline gelmiştir. Türban özeli ile gericilikle mücadele bırakılmış, gericilerin de parti içinde mevzilenmelerine imkân tanınmıştır.

Ekonomide çok uluslu şirketlerin ülkeyi soymalarına artık hiçbir itiraz sesi duyulmamaktadır. Söylemleri ile CHP, ülkemizi acımasızca soyan kapütülasyonların bekçisi olacağını ilan etmektedir. Artık bu parti Mustafa Kemalin CHP si değildir. Zaten on yıllardır değildi, bu gün ise hiç değildir. Bakınız siz hiçbir CHP yöneticisinin ağzından “biz antiemperyalist bir partiyiz” sözü duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü onlar da emperyalistlerin birer kölesi durumuna gelmişlerdir. Oysa Kemalizmin özünde antiemperyalistlik yatar. Bu yüzden dünyada hangi din, dil, ırk ve renkten olursa olsun tüm emperyalistler ve uşakları ondan nefret eder. O yirminci yüzyılda emperyalistlerin tekerine çomak sokan günümüzde hala halledemedikleri meseleleri başlarına saran devlet adamıdır.

Bir kısım PKK sempatizanı veya taraftarı kişiyi partinin üst seviyelerine getirilerek ABD ye selam çakılmış, adeta “bu AKP bölünme işini halletsin, yıpransın, sonra biz zinde güç olarak devreye gireriz” mesajı verilmiştir. Bu arada partinin içinde bulunan bir kısım halktan yana  Atatürkçü milletvekillerine de konuşma ve davranış özgürlüğü tanınarak ülkedeki Atatürkçü kesimin de başka bir partide toplanmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır.

Başka bir deyişle günümüz AKP sinden din söylem ve eylemlerini kaldırın CHP ile hiçbir farkı olmadığını göreceksiniz. Tercih anlamında bu bile çok önemli bir husustur ama özleri aynıdır.

İkinci sözde muhalefet MHP nin durumu daha da ilginçtir. Kurulduğu günden beri emperyalistlerin emrine amadedir. Sağcılığın üzerine din elbisesi giydirilmeden önce ülkenin geleceğinden endişesi olan bölük pörçük sol akımlara karşı iktidarın silahlı gücü olarak kullanıldılar. Nasıl bu gün Gezi parkı eylemlerinde polisin arkasına AKP gençlik kollarının takıldığını ve vatansever avında çivili sopalarla destek oluyorlarsa aynı şekilde dün polisin yanında bu ülkücüler solcu avındaydılar.

Bu özellikleri bu gün yok ise de yine iktidara koltuk değneği olma durumları değişmemiştir. Devlet beyin en önemli özelliği başbakan gibi her konuşmayı kâğıttan okumasıdır. MHP nin en önemli özelliklerinden biri de harika demagogları ile başbakana saldırmak, tabir yerinde ise iyi polis kötü polis oyununda iyi polisi oynamaya çalışmalarıdır. Bu kadar saldırının ardından bakınız en son Taksim direnişine parti olarak katılma yasağı koymuşlardır. Genel olarak yaptıkları kendileri için yazılmış bir senaryoyu çok kötü oynamaktır.

BDP nin iktidar olma şansı sıfır bile değildir. Zira Kürt halkının tarih boyu geri kalmasının sebebi olan aşiret ağaları diğer partiler içinde konuşlanmış, iktidara kim gelirse gelsin kazanıyor durumundadırlar. Bu günkü BDP nin görevi de PKK nın siyasal sözcülüğünü yapmak, boş zamanlarında da iktidara destek olmaktır.

Duruma bu gözlükle baktığımız zaman biz halkın işinin asıl AKP nin yıkılmasından sonra zor olduğunu görüyoruz. Muhtemelen şimdiden parlatılmaya başlanan CHP allanıp pullanıp kurtarıcı olarak önümüze konacaktır. Adının CHP olması ve içinde vitrin malzemesi olan Atatürkçüler nedeniyle de halka kabul ettirilmesi nispeten kolay olacaktır.

Muhakkak ki CHP bunlar kadar çok özel hayata müdahale etmeyecektir. Dindar ve kindar nesil diye tutturmayacaktır. Ama gerek ekonomide gerekse siyasal tercihlerde ABD nin emrinden çıkmayacaktır. Zaten bölünme anayasası çıkmış olacağından çok da fazla bir hareket alanı da olmayacaktır.

Anadoluda yaşayan birçok farklı etnik kökene sahip halklar “ne mutlu Türküm diyene” zihniyetinin altında antiemperyalist bir kuruluşla kendilerini yönetmeyi seçmezlerse önce ufak parçalara bölünmekten, sonra da asimile olmaktan kurtulamayacaklardır. Balkanlarda yaşayan soydaşlarımıza bile bakmamız ne demek istediğimiz hakkında yeterli fikir verecektir.

Bu halk isterse öne eğdirilmiş başını yine yukarı kaldırabilir. Başına geçirilmiş çuvalı yırtıp atabilir. Sıfırdan bir oluşum meydana getirebileceği gibi mevcut oluşumları da destekleyip bir kitle partisi oluşturarak kendini yönetebilir. Bunu zamanında yapmıştır. Şimdi de yapabilir.

Geçmişte bu uğurda canını vermişti. Şimdi ise belki geçici bir süre için bir kısım olanaklarından fedakârlık etmesi yetecektir.

Soru şudur. İnsanlar bağımsızlık, demokrasi ve hakça bir yaşam için bir kısım olanaklarından fedakârlık etmeliler midir? Biraz çalışmak, biraz yorulmak, bir süre bazı alışkanlıklardan uzak kalmak, tekrar bağımsızlığımızı kazanmak için değer mi?

İzmir 2013

 

Cem Osman TAMTÜRK

cem.tamturk@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.