AKP’nin "41 Kere Maşallah" lık Yalanları

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

‘Milletimiz ileri bir demokrasi hayal ediyordu’ yalanıyla başlıyordu AKP’nin gazetelere verdiği tam sayfa reklâmı.


‘Darbesiz, şaibesiz, eksiksiz tam bir demokrasi hayal ediyordu.’ şeklinde devam ediyordu.

Yalandı çünkü 12 Eylül Anayasası’na yüzde 91 evet veren, partilerin ‘Genel Başkan’ sultası altında yönetilmesine olanak sağlayan siyasi partiler yasasını değiştirmeyen, yüzde 10 barajını düşürmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen, Kenan Evren’in avukatını milletvekili yapan bir partiyi iki dönem iktidar yapmakla, milletimizin ne kadar ileri demokrasi hayalleri kurduğunu görüyorduk!

‘Tam demokrasi hayali gerçek oldu’ vurgulaması yapılan bu ilan, kendinize ‘acaba ben başka bir ülkede mi yaşıyorum’ sorusunu sormaya zorluyordu.

Ardından diğer sıralanan yalananları okurken, Goethe’nin 'Hiçbir gerçek, onu görmemeye çalışmaktan daha acı verici değildir.' sözü aklıma geliyor.

İlanda ki, ‘Milletimize reva görülen haksızlıklar, hukuksuzluklar, yolsuzluklar artık yok.’ sözleri üzerine, Taşeron firmalara ve 3. Dünya ülkeleri çalışma şartlarına mahkûm edilmiş, Tuzla Tersanesi işçileri, Madenciler, Tekel İşçileri, Sözleşmeli öğretmenler, haksız hukuksuz suçlamalar yapılarak gururuna yediremeyip intihar eden Albay Ali Tatar, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın ve intihar eden Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı, Ergenekon’un kasası olduğu iddia edilen beş parasız kanserden ölen Kuddusi Okkır, telefonlara şehven yüklemeler, sınavlarda şifrelemeler, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’nı hakkındaki iddialara dayanarak soruşturmanın selameti açısından görevden alırken, Kayseri’de, Elazığ’da, Ankara’da farklı uygulamalar yapılması, Şaban Dişli, Kemal Unakıtan, Hilmi Güler ve son olarak Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın Kürşat Tüzmen’in bakanlığında 7 ayrı yolsuzluk yapıldı açıklaması gibi gerçekler geliyor aklıma…

 

‘Artık halkına buyuran değil, hizmetine koşan bir devlet var.’ sözleri üzerine, Başbakan’ın çiftçiye ananı al git, dini holdinglerin mağduru gurbetçi vatandaşı ‘parayı verirken bana mı sordunuz’ , diye azarlaması, Sağlık Bakanı’nın kene sokmalarına karşı pantolon paçasını çoraba sokma çözümü, yine Sağlık Bakanı’nın görme engelli vatandaşın ‘çalışma şartlarımızı iyileştirin’ isteğine ‘sana iş bulduk daha ne istiyorsun’ diye cevap vermesi, Başbakan’ın arabasına ‘oha’ diyen, Ankara’da sokakta gitar çalan öğrencileri gözaltına alınması, açlıktan, tren kazalarında, sellerde boğularak ölen insanlar, bakanın ayakkabısını silerek temizlemeye çalışan vali gibi gerçekler geliyor aklıma..

‘Karanlık çetelerin tahakkümü sona erdi’ sözleri üzerine, Savcı Nuh Mete Yüksel’e, Deniz Baykal’a, MHP’li yöneticilere uygulanan kaset şantajları, Bülent Arınç’a Başbakan’a bir türlü nereden ihbar yapıldığı ortaya çıkamayan suikast iddiaları, Haham Tuncay Güney, sahte imzalar, sahte belgelerle karartılan hayatlar, milyonlarca insanın illegal bir şekilde dinlenmesi gibi gerçekler geliyor aklıma..

‘Üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne geçildi’ ve ‘Yargıya demokrasi geldi’ sözleri üzerine, Amerikan şirketi Cargill’e peşkeş çekilen tarım arazisi, Meclis’te milletvekillerine rüşvet veren Başbakan ahbapları, Devlet Bankası’ndan damadın şirketine verilen milyar dolara yakın kredi ile ATV-Sabah’ın satılması, pişman olmadıklarını üstüne basa basa söylemelerine rağmen PKK’lıların ve Hizbullahçıların serbest bırakılması, Başbakan’ın bir sözüyle heykellerin yıkılması gibi gerçekler geliyor aklıma..

‘DGM’ler kalktı’ sözleri üzerine, Özel Yetkili Mahkemelerin kurulması, ‘Yargıya demokrasi geldi’ sözleri üzerine HSYK’ya hala Adalet Bakanı’nın başkanlık yapması ve müsteşarının katılması, HSYK üyelerinin çoğunluğunun Adalet Bakanlığı bürokratlarından oluşturulması, Danıştay’da bir daireye Başbakan’ın teyze oğlu İlkokul Öğretmeninin atanması, Başbakan’ın ‘bir milyar serveti var diyenler’ ve ‘beni görünce ayağa kalkmayanlar’ bedelini ödedi sözleri gibi gerçekler geliyor aklıma…

‘Artık faili meçhuller yaşanmıyor’ sözleri üzerine, CHP’nin faili meçhullerin araştırılması için komisyon kurulması önerisinin reddedilmesi, yandaş medyaya nereden servis edildiği belli olmayan plan ve belgelerle Silivri’ye yollanıp hayatları kararan ve sonlananlar, faili meçhul kişiler tarafından hazırlanan kasetlerle özel hayatlara tecavüzler ve Türk siyasetini bu kasetlerle şekillendirenler gibi gerçekler geliyor aklıma...

‘İfade ve basın özgürlüğü genişledi’ sözleri üzerine, basın özgürlüğünde 196 ülke arasında 112. olduğumuz, tutuklu gazeteci sayısında Çin ve İran’ı geçerek dünyada 1. sıraya yerleştiğimiz, kitapları basılmadan tutuklanan gazeteciler ve maliye denetimleri ile baskı altında tutulan medya organları gibi gerçekler geliyor aklıma…

‘Artık farklılıklarımız bir tehdit değil, bir zenginlik.’ sözleri üzerine, atılan molotof kokteyli ile belediye otobüsünde yanarak hayatını kaybeden lise öğrenci Serap Eser ve ölmesine neden olan sanıkların ‘taş atan çocuklar’ yasasından yararlanması, PKK bayrağı ve Apo posterleri önünde kılınan Cuma namazları, etnik zenginliğin etnik kutuplaşmaya dönüşmesi gibi gerçekler geliyor aklıma…

İlan ‘Tam demokratik Türkiye. Hayaldi, gerçek oldu.’ gibi ‘41 kere Maşallah’ dedirtecek bir sloganla sonlanınca Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözü geliyor aklıma;

‘‘ İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu evren yok değildir. Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte. ’’

ve o ilan ‘Şimdi sıra yeni anayasada. Şimdi sıra ileri demokraside.’ ile noktalanırken bende yazımı ‘41 kere Maazallah’ diyerek bitirmek istiyorum!

 

oguzkemal.ozkan@politikadergisi.com

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.