Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir!
- IŞİD ile Son Tango
- Emperyalizmin Yeni Stratejisi ve BOP ’un Son Durumu
- Emperyalizmden Dost Olmaz!
- Emperyalizm Türkiye’nin Başına Çorap Örüyor!
- AKP dış politikası giderek çıkmaza giriyor.
- Meclisten Geçen Tezkere Ulusal Çıkarlarımız İçin midir ?
- PKK Eylemleri Neden Yoğunlaştı?
- Yalnızlaşan Başbakan Erdoğan’ın Çaresiz Bölücülük Girişimi
- Suriye'ye Girsek mi?
- Bölünme Endişesi Yersiz Bir Paranoya mıdır?
- Reyhanlı’daki Vahşi Terörün Öğrettikleri
- IŞİD Kim ve Ne Yapmak İstiyor (1)
- Açılımın Foyası, Artık İyice Ortaya Çıkıyor!
- Ukrayna Olayları ile “Kürt Sorunu” Arasında Bir Bağ Var mı?
- “Patriot” Füzeleri Türkiye’ye Niçin Getiriliyor?
“Yüksek Aklın Tuzağı”, Büyük Kürdistan Devletini Kurdurtmaktır!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uçakta yandaş gazetecilerle sohbetinde; “Bölgede bir tür tuzak kuruldu. Bu tuzağı veya bu tezgâhı kuran muhtemelen daha üst bir akıl var” diyor.
Tövbe bismillah! Sanırsın Cumhurbaşkanı RT Erdoğan’ın dünyadan haberi yok! Yıllarca bizzat kendisi “Ben Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım!” demedi mi? Yani şimdi Cumhurbaşkanı RT Erdoğan’ın bu projeden hiç haberi yok öyle mi?
Şimdi Cumhurbaşkanı olan RT Erdoğan; TSK tarafından 2000’li yılların başında tamamen yenilmiş, neredeyse etkinliği sıfırlanmış; lideri tutuklanıp idam cezasına çarptırılmış olan PKK’yı, 12 yıllık başbakanlığı döneminde kendi politikalarıyla yeniden hortlatıp bugün ki gücüne getirmedi; öyle mi?
Sanki 2009 yılından itibaren örneğin Oslo’da MİT üzerinden PKK’nın önde gelen temsilcileriyle gizli gizli görüşmeler yapan, terör örgütüne özellikle seçimler öncesi “ateşkes” karşılığı büyük tavizler veren, Habur’ da, seyyar mahkemeler kuran kendisi değil; öyle mi?
Cumhurbaşkanı RT Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde PKK ile yapılan Oslo görüşmelerinde PKK’nın gammazladığı Doğu ve Güneydoğu illerindeki özellikle il ve ilçelerin güvenliğinden sorumlu olan vali, kaymakam ve emniyet müdürleri o bölgelerden çekilmiştir. Daha sonra yapılan adına “Çözüm” denen süreçte bölge güvenliği; asker kışlasına ve polis karakollara hapsedilerek tamamen PKK’lılara bırakılmıştır.
PKK ve yandaşlarına ülkenin Doğu ve Güneydoğu illerinde “Fiili özerklik” kurması adına yasalar çıkaran da kendisi değil! Örneğin 2012 yılında yürürlüğe sokulan “Yeni Büyükşehir Yasası” gibi. Bu yasa ile ülkenin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde zaten büyükşehir olan Diyarbakır’a ek olarak Malatya, Kahramanmaraş, Mardin, Şanlıurfa ve Van da eklendi.
Bu yeni yasayla büyükşehirlere artık sadece belediye hizmetleri için yetki verilmiyor; o illerin bütün kasaba, belde ve hatta köylerini dahi yönetme yetkileri devrediliyor. Bu yasayla büyükşehir belediyeleri daha fazla vergi ve harç toplama yetkisi kazanarak finansman bakımından güçlendiriliyor.
Bilindiği gibi 30 Mart yerel seçimlerinde Şanlıurfa hariç bölgede bütün bu büyükşehir konumunda olan belediye seçimlerini PKK’nın legal uzantıları olan BDP veya HDP kazanmıştır.
Şimdi Cumhurbaşkanı olan RT Erdoğan‘ın Başbakanlığında AKP ayrıca bir başka yasa çıkararak, bir terör örgütü olan PKK ile gizli görüşmeleri yürüten MIT müsteşarı Hakan Fidan’ı Başbakanlığın koruması altına almıştır.
RT Erdoğan‘ın Başbakanlığı döneminde AKP hükümeti, Türk mahkemelerinde artık Türkçe’nin merkezi tek remi dil olmaktan çıkarıp Türkçe bilenlere dahi Kürtçede savunma hakkı tanıyan bir başka yasa daha yürürlüğe sokmuştur.
İdama mahkûm olan fakat AB’nin Kopenhag kriterlerine uyum çerçevesinde bu cezası müebbet cezasına çevrilen İmralı’daki terörist lider Abdullah Öcalan ’nın emrine TV, kitap ve benzeri imkânlar sunularak hapishane yaşam koşulları düzeltilmiştir. AKP hükümeti döneminde yüzlerce PKK’nın bir kent örgütlenmesi olan KCK üyesi serbest bırakılmıştır.
Kumpas olduğu artık resmen ortada olan, yurt severlere karşı tertiplenen Balyoz, Ergenekon ve benzeri çakma davalarda terör suçundan mahkûmiyet cezası olan PKK liderleri ve üyelerine gizli tanıklık yaptırılmıştır.
“Açılım” veya “Çözüm” adı altında PKK ve yandaşlarıyla “Silahlar Bırakılacak” diye ortaklık kuran, halka bu ortaklığı, “Analar Ağlamayacak”, “Çatışma Olmayacak”, “Artık şehitler gelmeyecek” diye satmaya çalışan AKP hükümeti, artık tam bir çıkmaza girmiştir. Çünkü PKK, silah bırakmadığı gibi daha da güçlenmiş, bölgeye iyice yerleşmiştir. Bölgede “Ali Kıran Baş Kesen olan” PKK kaymakam atamakta, vergi toplamakta, mahkeme kurmakta, yol kesmekte, kimlik kontrolü yapmakta, karakol ve diğer resmi inşaatlara engel olmakta, adam kaçırmakta ve nihayet kalleşçe asker ve vatandaş öldürmeye devam etmektedir.
PKK, en son Hakkâri Yüksekova’ya çarşı iznine çıkan sivil giyimli üç Türk Ordusunun askerini arkadan enselerine kalleşçe sıktığı kurşunla şehit etti. Bununla PKK; bu bölgenin Kürdistan olduğunu, o il ve ilçelere artık Türk işçisinin, öğretmeninin, mühendisinin ve askerinin vs. onlardan izinsiz giremeyeceğinin mesajını vermek istemektedir.
PKK militanları, daha öncede Kobani bahanesiyle ülkemizde onlarca kent ve kasabayı birbirine kattı; okul ve resmi binaları ateşe verdi; Türk bayrağını yırttı ve yaktı. AKP hükümetinin “Çözüm” dediği politikalarla artık dağdan kente inip oralarda yuvalanan ve oldukça şımaran, azgın ve maskeli PKK militanları; bu ülkenin antiemperyalist mücadelesinin büyük kahramanı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu, mazlum ulusların ulu önderi M. Kemal Atatürk’ün büst ve heykellerini tahrip ettiler.
Ortadoğu’daki ve ülkemiz Türkiye’deki son gelişmeler, emperyalizmin artık ikinci İsrail devleti gibi kendisine sadık ve uydu bir Kürdistan devletinin inşasını hızlandırdığını açıkça göstermektedir.
Türkiye Cumhurbaşkanı RT Erdoğan’ın kast ettiği “Yüksek Aklın Tuzağı”, emperyalizmin bizatihi 1991 den beri uygulamaya çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesidir(BOP). Önce kendi ordu ve askeriyle bu projeyi gerçekleştirmek üzere Afganistan ve Irak’ı işgal eden emperyalizm, bu saldırganlığın bedelini ağır ödedi. Bu işgaller hem askeri, hem siyasi hem de finansman bakımından ABD’nin adeta belini kırdı. Bu yüzden 2007/2008 yıllarında büyük finans ve ekonomik kriz patladı.
Buradan kendi çıkarına ders çıkaran emperyalizm, şimdi Büyük Ortadoğu Projesini, Obama’nın “Change” politikasıyla değiştirdi. Projeyi artık kendi ordusuyla, askerleriyle değil, kendi “yüksek aklı” ile planladığı, parayla satın aldığı askerlerin oluşturduğu, aralarında fanatik ve sapık katillerin de olduğu, CIA ve MOSSAD tarafından örgütlenen, denetlenen ve yönetilen, bölgedeki Türkiye dâhil taşeron devletler tarafından finanse edilip silahlandırılan El Kaide, El Nusra ve IŞİD gibi İslam kisveli terör ve milis güçlerin yardımıyla gerçekleştirmeye çalışıyor.
Yıllardır El Nusra ve IŞİD’in Suriye’de Esad’a karşı kullanıldığını bütün dünya biliyor. IŞİD şimdi birden bire rota ve hedef değiştiriyor ve Suriye’nin % 30’nu ve Irak’ın da % 35’ni işgal ediyor.
Nasıl olur da bir terör örgütü olan IŞİD, dünya basınında bir çapulcu olarak lanse edilen silahlı bu milis güçleri bu kadar modern silahlar kullanıp, ömrünü askerlik sanatına adamış generallerden bile daha akıllı savaş yönetebiliyor? Hatta onların emrinde insansız hava araçları bile var! Böyle bir teknolojiye egemen olmak, uzay teknolojisini kullanmadan hemen hem olanaksızdır, çünkü bu araçlar satalitler üzerinden uzaktan komuta ile yönlendirilip yönetilmektedirler.
Her şeyden önce neden bu terör güruhu İslam adına sadece Müslüman kafası kesip, Müslüman kalbini yiyip, Müslüman kadınları kaçırıp tecavüz ediyor onları esir gibi kullanıyorlar? Hem de bölgede Müslümanların ezeli düşmanı, emperyalist uşağı İsrail dururken neden bu örgütler Suriye ve Irak gibi Müslüman ülkeleri işgal ediyorlar?
Akla takılan bütün bu çelişkiler nasıl açıklanmalı?
Bir başka daha önemli bir soru: Ayn El- Arab veya Kürtlerin Kobani dediği Suriye’nin bir kasabasının, Türkiye sınırına yakın olmasının dışında Türkiye ile olan ilişkisi nedir?
Neden bu Kobani yüzünden PKK’lılar, KCK’lılar HDP, BDP taraftarlar, azgın ve vahşi bir biçimde hem de demokrasi adına yakıtılar, yıktılar ve onlarca vatandaşın canına kıydılar? Kobani’ye emperyalist yardım yapılınca, ABD liderliğimdeki gerici Sünni Arap yönetimlerinin oluşturduğu koalisyon uçakları IŞİD mevzilerini bombalayınca neden sol, sosyalist ve hatta demokrat geçinen bazıları “Hurra!” çığlıkları attılar?
Bütün bu sorular üzerinde herkesin derin derin düşünmesi gerekir!
Emperyalizm, üç buçuk sene önce, şimdiki Cumhurbaşkanı RT Erdoğan o zamanki hükümetinin dış politik desteği ve Özgür Suriye Ordusu(ÖSO), El Nusra, IŞİD ve benzeri örgütleri destekleyerek Suriye’deki Esad rejimini devirmeye kalkıştığında; Esad, Ayn El- Arab veya Kobani’n olduğu Kuzey Suriye’den ordu birliklerini çekip merkezi güçlendirmişti. Bu otorite ve siyasi güç boşluğundan hemen yararlanan PKK’nın Suriye izdüşümü ve lideri Salih Müslim olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve ona bağlı YPG denen halk Savunma Birlikleriyle Türkiye sınırındaki Kürt nüfusun yoğun olduğu Kuzey Suriye’nin kontrolünü ele geçirdi. Bu bölgenin kent ve kasabalarında bir çeşit Kanton denen yönetim biçimi inşa etmeye başladılar. Bölgeye de Kürtçede “Batı Kürdistan” anlamına gelen Rojava adını verdiler.
İşte bütün mesele burada! Emperyalizm; Kuzey Irak’ta bir Barzani yönetiminde özerk Kürt bölgesini kurabilmek için Irak’ı iki kez işgal etmek, milyonları öldürmek, sakat bırakmak vs.ve trilyonlarca dolar harcamak zorunda kalmıştı.
Şimdi de Kuzey Suriye’de aynı özerk Kürt bölgesini kurmaya çalışıyor. Fakat bu defa kendi ordusuyla değil, IŞİD gibi teröristlerin, Türkiye, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn gibi Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleştirilmesinde aktif rol alan devletlerin yardımıyla!
Sizin anlayacağınız; emperyalizm “Tavşana kaç, tazıya tut” politikasıyla Büyük Kürdistan’ı adım adım gerçekleştirmeye çalışıyor. Emperyalizm, bu çok riskli oyunda elbette bütün kontrolü her zaman elinde tutamayabilir. Dolayısı ile IŞİD kontrolden çıkar da Kobani düşerse emperyalist planlar da yatabilir.
O halde emperyalist Büyük Ortadoğu Projesinin hedefi olan büyük Kürdistan kuruluşunun önemli bir aşamasında Kobani’de Kürtlerin zaferi, olağanüstü bir önem taşımaktadır.
Çünkü Kobani’de Kürtlerin zaferi, Kürtlere “Kürt Ulus Bilincini” geliştirmede bir sıçrama yaratacaktır!
Çünkü Kobani’de Kürtlerin zaferi, Kürtlere “tecrübeli ve muzaffer” bir Ordu kurma şansını açacaktır!
Çünkü Kobani’de Kürtlerin zaferi, Kürtlere Kuzey Irak’ta olduğu gibi Kuzey Suriye’de de (Yani Rojava’da) da bir “Özerk Bölge” kurma fırsatı yaratacaktır!
Son olarak Kobani’de Kürtlerin zaferi, Büyük Kürdistan’ın kuruluşunun son aşaması olan sıranın Türkiye’ye geldiğinin büyük müjdesi olacaktır!
Emperyalizm, büyük Kürdistan’ı kurdururken, Kürtleri de kendi aralarında Barzani yönetiminde birleştirmeye çalışıyor. Nitekim PYD ve Barzani Kuzey Suriye’de oluşacak bir Kürt yönetiminde ortak bir ordu ve hükümet konusunda anlaştıklarını bütün dünyaya duyurdular
Öte yandan Kobani’ye Türkiye üzerinden Barzani’nin Peşmergelerin geçmesinin gerçek amacı da budur. Peşmergeler Irak’ın ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden geçerek Kobani’ye pekâlâ ulaşabilecekleri halde, illa da Türkiye üzerinden Kobani’ye geçmek istemelerindeki gaye ise bu projede mutlaka Türkiye’nin de payı olması istenmesindendir. Kısaca emperyalizm Türkiye’ye yarın kendisinin gözünü oyacak olan kargayı beslettirmektedir.
Cumhurbaşkanı RT Erdoğan; kendisinin ifadesiyle, sonuçta nihai amacı Türkiye’yi bölmek olan “Yüksek Aklın Tuzağı” na bile bile Türkiye’yi düşürürken, genç insanlarımız PKK’nın kalleş ve kör kurşununa kurban edilirken, analar, bacılar, evlatlar ağlarken, onun tek bir derdi var; kendi iktidarını ve saltanatını ne pahasına olursa olsun kurtarmak!
Yaşasın tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye!
Mehmet ÇAĞIRICI
mehmet.cagirici@PolitikaDergisi.com
- Mehmet ÇAĞIRICI içeriği
- 16121 okunma
Yorumlar
Yeni yorum gönder