Atatürk’ten Nemalanmak...

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF
Yazar Adı: 
Ahmet Mümtaz İDİL

   Bir konu dikkat çekiyor mu, gerçekten merak ediyorum.

   Yurtsever (milliyetçi veya ırkçı olan kesimden söz etmiyorum) düşünceleri savunan ve Atatürk ilkelerine bağlı olduğunu her fırsatta yineleyen ART, Ulusal Kanal ve Halk TV gibi yayın organlarında sürekli Atatürk ile ilgili bazı CD ve kitap satışları yapılıyor. Bunlara ek olarak da bayrak, rozet gibi aksesuarlar da promosyon olarak veriliyor.

   Bunun adı açıkça Atatürk adının suiistimal edilmesidir.

   Bedava dağıtılmadığına göre, bu bir ticari satışa dönüşmekte ve bunda da Mustafa Kemal açıkça “metalaştırılmaktadır”. Sonuçta, bu kadar çok tekrar edilen ve “alınsın” diye bastırılan “metalar”, bir çeşit nefret uyandırmaktan öteye gitmiyor.

   Bunun en hafif deyimiyle “oportünizm” olduğunu söylemek her halde yanlış olmaz.

   Birdenbire, 87 yıl sonra ardı ardına Atatürk filmlerinin çekilmesi ve hemen hepsinin de tartışmaya açık büyük yanlışlıklar ve basitlikler içeren filmlerden oluşması gibi yanlış bir “baskı ve nefret” unsuruna dönüşmekte yapılanlar.

   Can Dündar’ın yaptığı “Mustafa” oldukça eleştiri aldı, ama seyirci kitlesi de topladı.

   Ardından Zülfü Livaneli”nin “Veda”sı, kadın konusuna takıldı kaldı. Atatürk yerine Latife gündeme geldi.

   Dersimiz: Atatürk ise, ilkokul öğrencilerinin bile sıkıldığı bir film olmaktan öteye gitmedi. Üstelik de okullar akın akın bu filme götürülmeye başlandı.

   İstiklal Marşı’nın ne anlama geldiğini ancak üniversite yıllarına geldiğinde öğrenebilen gençliğin, yarım seslerle okuduğu İstiklal Marşı’nı ezberden ve istemeden okuduğu konum neyse; bugün zorla izlettirilmeye çalışılan ve büyük önderin tüm dünyayı etkileyen fikirleri yerine özel hayatını irdelemeye yönelen bu tür filmlerin de “amaçlı” çekimler olduğunu düşünmek, hiç de “komplo teorisi” değildir.

   Bir bakıma şunu vurgulamak istiyorum: Çocukluğumuzda hepimizin aklına, Mustafa Kemal’in karga kovalaması kalmıştır. Uzun yıllar da “karga kovalayan bir çocuğun Türkiye’yi nasıl kurtardığı” düşüncesi hep yer etmiştir.

   Kim bilir, bazılarımız ona benzemek için karga bile taşlamışızdır.

   Oysa unutturulmak istenen binlerce, evet abartısız binlerce düşünce ve eylemi hep gözden uzak tutulmak istenmiştir.

   Atatürkçü Düşünce Derneği bile, ne gibi bir düşünceyi kendine zemin aldığı bilinmez, partileşme sürecine girmeye kalkışmıştır bu ülkede.

   Yüzde iki buçuk oy alsalardı ki mümkündü, bu ülkede Atatürk’ü sevenler yüzde iki buçuk mu olacaktı?

   Atatürk’ü bir markaya çevirmek kadar korkunç bir eylem olamaz. İşin acıklı yanı, bunu Atatürk’ü unutturmamak, ona olan bağlılığını her daim belirtmek uğruna yapılmış olması.

   Ucuz atışmalarda da kullanılması ayrı bir sıkıntı yaratıyor Mustafa Kemal’i. “Eğer o olmasaydı, şimdi oturduğun koltukta oturabilir miydin,” diye.

   Kimsenin onu “iplediği” yok açıkçası. Olmuş, bitmiş ve burada oturuyorum, savunması ile her şey allak bullak oluveriyor bir anda.

   Tarihi geriye döndürmek, yaşananların bedelini bugün farklı biçimde ödemeye çalışmak gibi şeylerle düşüncelerin savunulması imkansız. Ucuz övgü ve sahiplenmelerle savunma yapılamaz.

   Daha derinden ve daha yere basan savunmalarla Mustafa Kemal’i anmak ve anlatmak gerek. Bayrağını, CD’lerini, portrelerini satarak değil.

   Bunlar, Atatürk düşmanlarının ekmeğine yağ sürüyor, o kadar.

 

A. Mümtaz İDİL

iletisim@PolitikaDergisi.com



  

 

 

 [Bu yazı, Politika Dergisi Sayı 21’de yer almıştır. Tüm fazladan özellikleri ile özgün sayıyı indirmenizi salık veririz. Sayı 21’i indirmek için buraya tıklayınız. ]

 

 

Yorumlar

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizli tutulacak ve açıkta gösterilmeyecektir.
Doğrulama
Dikkat: Sitemize üye olan takipçiler "Doğrulama" uygulamasından muaftır.