Toplumsal

İntiharların Ne Kadarı Önlenebilir

Geçen gün Girne'de yaşanan intihar olayı beni gerçekten çok üzdü. Beni üzdüğü gibi eminim bir çok vatandaşımızı da üzdü. Ben şahsen çok etkilendim gencecik bir adamın, bir telefon konuşmasından sonra intihara karar vermesine ve bu düşüncesini de hemen anında uygulamaya koymasına.

 

Psikolog değilim. Benim kafa yapım matematiksel ağırlıklı, düşünme tarzım da analitik.  İntiharlar önlenebilir mi, önlenemez mi konusunda hiç bir akademik bilgim yok. İnsanoğlu bu, beynindeki yargı merkezi ne yapmasına karar verdiyse onu yapar diye düz bir mantıkla düşünüyorum.

Çağdaş İnsan(!?)

ÇAĞDAŞ İNSAN; emeğinin yüceliğine, düşünce özgürlüğüne, demokrasinin erdemine inanan ve bunun için de savaşım veren kişi demektir.

Toplumun mutluluğu için çalışmayan, çabalamayan, gayret göstermeyen, vurdumduymaz, kendini geliştirmeyen, kimliğini egemen kültürün tahakkümüne terk eden insan, “Çağdaş” olamaz.

İnsan, kendine dayatılan acımasızlığa ve baskıya karşı tepkisini koyabiliyor, çürüyen değerler içinde yeni bir devinim içine girebiliyorsa çağdaş insandır.

Yaşam durağan olamayacağına göre çağdaş insan, bu gerçeği hiçbir zaman göz ardı etmemelidir.

***

Türkiye, “Çağdaşlaşmaya” ve “Çağdaş İnsan/Vatandaş” oluşturmaya Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Cumhuriyet devrimiyle başlamıştır.

Oy İçin Halkı Korkutmak

Bağırıyor, çağırıyor, hakaretler ediyor, tehdit ediyor…

Acaba halk bu adamdan korktuğu için mi buna oy veriyor?

Geçenlerde korkmuş bir arkadaşım malum sitede Şamilim Ta-yyarım’ın bir demecini paylaşmış…

Şöyle diyor Şamilim Ta-yyarım; 

…"Mısır’ da bir darbe girişimi gerçekleşti. Biz bu darbenin hangi sahiplerle yapıldığını biliyoruz. Arkasında bir koalisyon vardı. Amerikan derin devleti vardı. İsrail vardı. Küresel sermaye vardı. Diğerlerinden farklı Mısır’da Suudi Arabistan gibi bazı körfez ülkeleri vardı. Şimdi aynı koalisyon burada Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde müdahil olmuş vaziyette. Mısır’dakine darbe diyemeyen, Suriye’deki bütün çözüm önerilerine Esad’ı da eklemleyen bir Ekmeleddin İhsanoğlu var. CHP’de Esadçı. Milletvekillerini gönderdiler. Birlikte fotoğraf çektiler. O koalisyonda Saadet Partisi’de var. SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak’ta aynı çizginin şuan bir temsilcisi. Suriye’ye gitti. Esad’ın sarayında kaldı para ödemedi. Koalisyon birlikte Ekmeleddin İhsanolğu’nu çıkarıyorlar. Bunlar yabana atılacak gelişmeler değil. Türkiye Gezi’de bu tezgahı bozdu. 17 Aralık’ta bu tezgahı bozdu. 30 Mart’ta bozdu. Allah’ın izniyle 10 Ağustos’ta da bu tezgâhı bozacak…"

Ünzile

Yazar: 
Emine SONSUZ

Susuşları ile en acı haykırışlarına hayat veren kadın.

Çektiği eziyetleri yaşamında kural zanneden,

Susmaya “edep”, yaşamında ki çirkinliklere boyun eğmeye “umut” adı veren kadın…

Hiçbir varlığın yaşamı, bu kadar belkiler ile süslenmemiştir.

Hiçbir bakışta ki anlam, acıyı bu kadar güzel tarif etmemiştir…

Ve Hiçbir varlık, şefkati ile bu denli kıskandırmamıştır aşkı…

Adını Koyalım: Soğuk Bir İç Savaştayız

Seçim sürecinde yaşanan gerilimin ortalarda gezen kayıtların, kullanılan üslubun sertleşmekten ileriye geçerek kitleleri militanlaştırmaya dönüştürmesi Türkiye siyasetinin yeni bir boyut kazanmasına sebep oldu. Politika Dergisi adına yaptığımız çağrıda siyasetçilere öfkenizi yenin, halkı kurban etmeyin demeyi kalemimizin borcu olarak gördük. Söylemlerin daha da sertleşmesi sonucu artık yazının gücünü bastıran bir evreye girdik.

Şimdi daha farklı bir sürece uyandık. Seçimleri hedef olarak kendine koyanlar, istedikleri sonuca ulaşamayınca ister istemez hayal kırıklığı içine girdiler. Muhalefet unsurları artık öfkeyi daha öne çıkaran bir hale bürünürken iktidar ise totaliterliğe rahmet okutur hale geldi.  2 hafta önce, pazartesi gününe getirilen bir yolsuzluk fezleke görüşmeleri gündemi işgal etti. Televizyon yayının yasaklandığı, halktan her şeyin kaçırıldığı bir görüşme. Muhalefet tüm sertliğiyle tavrını koydu. Sonra çocuklara tecavüz vakaları artmaya başladı. Muhalefet yine tüm sertliğiyle tavrını koydu. Şimdi ise Soma’da 21.yüzyılın –iddia ediyorum, böylesi yaşanamaz- en büyük faciası ile karşı karşıya kaldık.

Mutluymuşuz Allah'a Şükür!..

Gelecek kuşaklar bize teşekkür edecekler. Zira onlara incelemek adına ders niteliğinde bir dönem bırakıyoruz. Yapılan resmi bir hane halkı araştırması sonuçlarına göre Türkiye Cumhuriyetinde yaşayanların %80 e yakını mutlu imiş. “Yok canım” dediğinizi duyar gibiyim. Ancak bu resmi bir araştırma.

Gerçi mutluluk görece bir kavram. Hayata nasıl baktığınızla ilgili. Sabahtan akşama kadar deniz kenarında balık tutmaya çalışan birinin oltasına akşam vakti bir balık takılsa o adamın mutluluğuna diyecek kalmaz. Bireysel anlamda odaklandığımız konulardan birindeki olumlu bir gelişme bizi mutlu edebilir. Ancak toplumun ortak konuları ön plana çıkarılıp bu konularda mutlu olup olmadığı araştırıldığında işler değişir.

Teneke

Yazar: 
Fikretcan UYAR

“Ey aşı ekmeği bol Çukurova/Üç beş kişiye mi verdiler seni/Kimi çeltik eker bozulur hava/Cilis batırdılar kırdılar seni/Sivrisinek aşılıyor sıtmayı/Ayırt edemez baylar ile dutmayı/Çor çocuk ne bilsin kinin yutmayı/Bir kara cehennem ettiler seni”
Kozanlı Hakkı Tandoğan

Kaymakam vekili Resul’ün emekliliğine 1.5 yıl kalmıştır.Son 35 yılda 43 kaymakamın çeltik ağaları tarafından gönderildiği bir kasabada doğmuş,büyümüştür. Tek derdi bir an önce emekli olmak,etliye sütlüye bulaşmamak. Çünkü bilir başına neler geleceğini bu çeltik ağalarına bulaşırsa. Ağalar istedikleri imzayı atması için sıkıştırır Resul’ü,döverler hatta. Tehdit ederler, o ise ısrarla yeni kaymakamı beklemelerini söyler ve bir gün o kaymakam gelir kasabaya.

(Son 35 yılda 43 kaymakam kasabadan gönderildi dedik. Sebebi malum. Bu kaymakamlar o kasabada kendilerini hükümet diye gören çeltik ağalarına karşı durdular. Neden mi? Çünkü insandan ve doğadan yanadırlar. Çeltik yetiştirmek bol su ister. Bol su kullanıldığında bataklıklar oluşur. Bataklıklarda oluşan sivrisinekler sıtmaya neden olur ve kasaba halkını öldürür. Genç,yaşlı,bebek.. Ama çeltikten gelecek paranın yanında nedir ki bu ölümler? Zaten ağalar için kurşunun fiyatı “50 kuruş” değil midir? İnsanın değeri 50 kuruş.. Oyunda tehdit ettikleri için bu sözü söylüyorlar.)

Hangi Parti Kazanırsa Daha İyi Olur?

Anketler, anketler, anketler. Seçimler yaklaştı ya, birbiri peşine geliyorlar. Artık yaptıranın meşrebine göre oy oranı yazıyorlar. Başbakan cephesinde durum gayet iyi. Başbakanın anketçilerine göre %50 kesin. Muhalefet anketçileri cephesinde ise oylar%30 larda eşitlenmiş ve muhalefet oyları hızla yükseliyor. Yani iktidar gitti gider. Bunların hangisi geçerli Pazar akşamı belli olacak. Tabii şimdiden kaybetme riskine karşı önlemler alınmaya başladı bile. Muhalefet iktidarı, iktidar da muhalefeti hile yapacağı düşüncesi ile suçluyor.

Ukrayna Olayları ile “Kürt Sorunu” Arasında Bir Bağ Var mı?

Ukrayna’da geçen sene Kasım ayı sonundan itibaren demokratik olarak seçilmiş olan Yanukoviç’ e karşı şiddete dayanan isyan;  Mart ayı başında bir sivil darbe ile sonuçlandı. Darbeyle devlet Başkanı Yanukoviç, başkanlıktan azledildi ve hükümet parlamento tarafından düşürüldü. Eski muhalif lider i ulija Timoşko ise hapisten serbest bırakıldı.

Demokratik meşruiyetle seçilen Yanukoviç’ e karşı İsyanı başlatanlar; Ukrayna meclisinde % 10 milletvekilliği ile temsil edilen aşırı milliyetçi-faşist Swobada (Özgürlük) partisi, Almanya’da profesyonel bir boksör olan  Wladimir Kliçko’nun partisi Udar (Demokrasi için İttifak)  ve nihayet yolsuzluk nedeniyle hapis yatan ulija Timoşko'nun Ana Vatan Partisi nin ortaklığı idi. Faşist Swobada partisi, oldukça güçlü silahlı militanları olan ve bu militanların Çeçenistan ve Kosova’daki iç savaşlarda çarpıştığı alenen bilen bir partidir.

İbn Haldun’un Felsefesi Üstüne - 2

Birey-Toplum İlişkisi

 

İbn Haldun’a göre insan sosyal bir varlıktır.  İbn Haldun, insanı nefs ( Ruh ) ve cisimden (beden) müteşekkil, bilim ve sanat yapabilme özelliği bakımından diğer varlıklardan farklı bir varlık olarak tanımlar.[1] İbn Haldun’a göre, insanların bir arada toplanmaları, sırf geçinmek maksadıyla yardımlaşmak içindir.[2] Bu ‘geçinme’nin şubeleri olarak insanı toplumsal hayata iten iki ana saik vardır. Bunlar, besin maddelerini tek başına üretememesi ve kendinden çok daha kuvvetli olan bazı yırtıcı hayvanlardan kendini koruyamamasıdır.[3] Haldun, aynı zamanda beşeri ümranın tanziminde de siyaseti mecburi bir kurum olarak görmektedir.[4]

 

İnsan topluluklarına bakıldığında, bunların durumlarının birbirinden farklı ve çeşitli olduğu görülür. Bunun sebebi, İbn Haldun'un kendi deyişiyle, her birinin “geçinme şekil ve tarzlarının birbirinden başka ve türlüce olması” dır. [5] Ayrıca, toplulukların yerleştikleri coğrafi yer, iklim, iktisadi şartlar, üretim şekil ve ilişkileri de onların farklılaşmasına yol açan etkenler arasındadır.

İçeriği paylaş