Eko-Politik

Doğalgazda Norveç Yöntemi

Dünyamızdaki genel uygulamaya bakılırsa, doğal kaynaklar birçok gelişmekte olan ülkede bilinenin ve olması gerekenin aksine tek başına hiç bir fayda getirmemekte, ekonomik durgunluk veya kriz dönemlerinde de ekonomiyi daha kötü durumlara sokabilmektedir.

Petrol zengini ülkelerin büyük çoğunluğu, varlık yönetimi ve gelir değerlendirmesi konusunda adil davranmadıkları ve kamu yönetimi oluşturup, kamunun haklarını korumadıkları için sorunlar yaşamaktadırlar veya yaşayacaklardır. İran, Sovyetler Birliği, Suudi Arabistan, Libya, Irak ve benzeri petrol üreten ülkeler bu adaletsizliğin getirdiği huzursuzluğu ve yarattığı sancıları, bugüne değin üstlerini örtmeyi başarmalarına rağmen yaşamışlardır.

Türkiye’yi Sıcak Bir Sonbahar Mı Bekliyor?

Günümüz dünyasında ve ülkemizde son zamanlarda siyasi olaylar durulmuyor. Dünya’da;  ABD’nin gizli servislerinin, başta Almanya olmak üzere, Avrupa Birliğinin güçlü ülkelerini gizlice dinlemelerinden dolayı ABD ile AB arasındaki ilişkiler çok iyi sayılmaz. Aynı biçimde ABD’ye ait bir CİA ajanının Rusya’ya sığınması bahanesiyle de ABD ve Rusya ilişkileri son yirmi yılın en soğuk ve bozuk dönemini yaşıyor.

Ülkemiz Türkiye’deki siyasi durum, çok daha kritik bir durumda! 11 yıldır iktidarda olan ve en az 2023’e kadar iktidarını garanti ettiğine inanan AKP, şaşkınlık içinde. Çünkü son aylarda ülkemizde ve bölgemizde AKP’nin rüyasında görse inanamayacağı olaylar ve değişiklikler oldu. Biz bu olay ve değişiklikleri AKP açısından aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

Notlar...

Cumhuriyet Halk Partisi Yalova milletvekili Sayın Muharrem İnce, “eğer bir darbe olursa ilk önce o tankların önüne ben çıkarım” minvalinde bir değerlendirme yapmış…

Gerçekten de ülkemizde “Darbe Tehlikesi” var mı?

Acaba, yine bir “darbe teşebbüsü” ile karşı karşıya kalabilir miyiz?

Ülkemiz, darbeler hususunda epeyce “deneyimli”(!)

Bu saatten sonra, ülkemizde darbe teşebbüsünde bulunmak, pek öyle kolay gözükmüyor(?)

Tabii bir de AK Parti’nin bu “Korkuyu” toplumumuzun önüne ikide bir getirmesi veya bu gündemi sıcak tutması, bence siyasal iktidarın bir taktiği de olabilir…

Zaten, ülkemiz senelerce suni korkular ile yönetilmiş, yine aynı taktikle siyaset yapmanın ne anlamı var? “Darbe Riskinin” sürekli canlı tutularak, toplumumuzda bir bilicin taze tutulması, iç konjonktürümüz açısından mânâsız…

Kaybedilen Suriye... Kaybeden Nakliye...

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
23-7-2013

İstanbul’dan sonra Türkiye’nin 2. büyük kara nakliyesine sahip olmakla övünen Hatay’ın bu övgü kaynağı, uzun bir süredir direksiyonu kıracak doğru yön telaşında.

Çünkü Suriye ile olan politik restleşmeler ekonomik kayıpları da beraberinde getirdi…

Peki, tabloya eklenen o yıllık 2 milyar dolarlık ticaret hacminden bugün maliyetleri karşılayamama durumuna gelen Hatay noktasında, şu ana kadar dişe dokunur bir “ekonomik” paket açıklaması olduğunu söylemek mümkün mü?

Hele ki mevcut kayıpların her noktada dile getirildiği bir kent adına…

Aslında buna Nakliye dışından basit bir örnekle omuz verelim…

Rumların AB'yi Kandırması

Avrupa Birliği'ni kandırmak Kıbrıslı Rumların yüzleri kızarmadan her zaman yaptıkları bir iş. Bunu adeta bir görev addetmişler ve başları her sıkıştıkça da uyguluyorlar.

En güzel örneği de mali yapıları ve yıllık bütçeleri konusunda AB’yi yıllarca kağıt üstünde çarpıtılmış sayı ve hayali bütçelerle kandırmayı başarmaları. AB’yi yıllarca kandırdıkları ve hayali bütçelerle sömürdükleri, süreç sonunda ekonomik olarak duvara toslayıp, iflas etmelerinden sonra ortaya çıktı.

Ama atalarımızın "huylu huyundan vazgeçmez" ve "alışmış kudurmuştan beterdir" sözleri de hiçte boşuna söylenmemiş.

Siyaset İle Politikanın Farkı

1975 yılından beridir politikanın içinde olan bir kişiyim. En gençlerden bir tanesiyim demek çok daha doğru olur. Çok genç yaşta fiilen içine girdim politikanın ve siyasetin...

Mecliste milletvekili olarak görev de yaptım, üst düzey görevlerde de bulundum. Annan Planı döneminde görüşmecilik de yaptım. Yasa nedir, Tüzük nedir, Kararname nedir, kimleri bağlar, nasıl değiştirilir, hangileri değiştirilebilir, hangileri değiştirilemez çok iyi biliyorum.

Ve politikayla siyasetin farkını da…

4 Aralık 2012 tarihinde Ankara'da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında tam adı ile "Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı 2013-2015" olan protokol -iki asıl nüsha halinde- imzalandı. Bu programa her iki ülkenin Bakanlar Kurulları adlarına Başbakanı İrsen Küçük KKTC adına, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da Türkiye Cumhuriyeti adına imza koydular.

Faiz Lobisi Kazanıyor

Türkiyede ne oluyor diyerek ekonomiye şöyle üstün körü bir bakan görüyor. AKP nin ekonomi politikaları sır da değil. Gelsin sıcak paralar, götürsün en yüksek faizi. Arkasından ülkemize artık normal yollardan ödenmesi oldukça güçleşen bir borç yükü bıraksın. Bu borç yükü sayesinde bal tutanlar, iktidar yandaşları malı götürsün. Gemicikler, fabrikacıklar, katlar, jeep ler, yalılar birbiri ardına dikilirken işsizlik hergün yükselsin. AKP ekonomisi bu.

Bir iki hafta önce başbakan gezi olaylarına bir sorumlu ararken sanırım son dönemde biraz canını sıkmaya başlayan faiz lobisi aklına geliverdi. Hemen suçluyu ilan etti. Aslında ABD merkez bankasının dolar basmayı giderek yavaşlatacağını ve yılsonunda temelli durduracağını açıklaması sıcak paranın artık eskisi kadar bizim gibi ülkelere gelmeyeceği sinyalini vermişti.

Öyle Bir Türkiye Olsa ki…

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
12-7-2013

Aziz Nesin ne güzel demiş…

öyle bir ağlasam

öyle bir ağlasam çocuklar

size hiç gözyaşı kalmasa.

öyle bir aç kalsam

öyle bir aç kalsam çocuklar

size hiç açlık kalmasa.

öyle bir ölsem

öyle bir ölsem çocuklar

size hiç ölüm kalmasa.

Ne gözyaşı kalsa ne açlık ve ne ölüm…

Ama olmuyor…

Niye mi?

Onuncu Yıl, Faşist mi?

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
9-7-2013

Faşizm; radikal, otoriteryen ve milliyetçi bir siyasî ideolojiye karşılık gelir, ki bizler bu ideolojiyi kendi Cumhuriyetimize etiketleme tartışmasını yaşıyoruz son günlerde…

Ama Onuncu Yıl Marşı eşliğinde…

Ve de Mehter Marşı gölgesinde…

Gariptir, “faşist” suçlaması ile karşı karşıya kalan Onuncu Yıl Marşı; 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ama kuruluşunun onuncu yıl kutlamaları için düzenlenen bir yarışmada seçilen bir Marş.

Yani Cumhuriyeti temsil eden bir Marş…

Cumhuriyet değerlerini karşılayan bir Marş…

Cumhuriyetin geldiği noktaya vurgu yapan bir Marş…

Abdullah CÖMERT’e Dair…

Yazar: 
Tamer Yazar
Yazının Yazıldığı Tarih: 
6-7-2013

Taksim Gezi’nin maliyetini paylaşanlar, bize kaç araç yandığından bahsetti…

Kaç dükkân camının kırıldığından…

Ne kadar para kaybettiğimizden…

Ama resmi açıklamalar arasında istatistik hale gelen 4 ölü ve 7 binin üzerindeki yaralıdan bahseden çok az Ankaralı Politikacıya denk geldik…

Hele ki bu kanlı bilânçoya eklenen biber gazının miktarına ise çok fazla ulaşamadık…

Sahi, Devlet’e maliyetimiz ne oldu?

Merak etmiyor değilim…

İçeriği paylaş