Dış Siyasa

Avrupa Parlamentosu Seçimlerinin Verdiği Mesaj (2/3)

Kıbrıslı Türklerin oy kullanmasına mani olmak için bu uygulama ve iyi de işledi, görevini de hakkıyla yerine getirdi. Gerçekte yasal kılıfı iyice hazırlanmış, tam bir önleyici tuzaktı bu…İşin garip tarafı, "Sahte devlet" diye adlandırdıkları KKTC'de seçimlerden haftalar önce Televizyon, radyo ve yazılı basında alenen "Adres" kaydı çağrısı yapılıp bunun için bir hafta-ongün süre tanınırken, AB üyesi ve insan haklarına saygılı oldukları ile övünen Rumlar, bu ilanı seçimden 2 gün evvelki son iş günü olan Cuma günü sabah yaptılar ve aynı gün saat 14.30'da da kayıtları kapattılar. Hangi Kıbrıslı Türk duyacaktı bu ilanı, hangisi işini gücünü bırakıp Rum tarafına mesai saati içinde geçecekti ve de kaydını yaptıracaktı?

 

Oy kullanmaya giden Kıbrıslı Türklerin bir kısmı oyunu kullanamadan geri döndü. Rum basınına göre, toplamda, kayıtlı Kıbrıslı Türklerin sadece yüzde 3.19'u oyunu kullanabilmiş. Bana göre ise bu oran biraz farklı.

Emperyalizmden Dost Olmaz!

1990’lı yılları başından itibaren Sovyetler Birliği’nin dağılmasında, Yugoslavya’nın parçalanmasında aktif rol alan emperyalist dinamikler;  “Tarihin Sonu” olarak gördükleri emperyalist/kapitalist düzeni Neo liberal küreselleşme hareketiyle “terörle mücadele” veya ülkelere “Demokrasi İhraç Etme” bahaneleriyle, zorla, savaşla, entrikalarla bir dünya hegemonyası kurmak amacıyla atağa kalktılar.

Emperyalizmin dünya hegemonyasındaki öncelikli amacı; fosil enerji kaynak ve nakliyat bölgelerini tam kontrol altına almak, bu coğrafyada yer alan güçlü ve büyük ulus devletleri parçalamaktır. Bu coğrafya; Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Ön Asya’dır; çünkü dünya fosil enerjinin üçte ikisi bu bölgededir.  Dolayısı ile ülkemiz Türkiye de emperyalizmin bölünüp parçalanacak ülkeler listesindedir.

Avrupa Parlamentosu Seçimlerinin Verdiği Mesaj (1/3)

25 Mayıs 2014 Pazar günü sadece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) sınırları içinde yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri, gerçekte "Kıbrıs Sorunu" ve müzakereler sonunda "Kıbrıs'ta nasıl bir devletin kurulması gerektiğinin" mesajını verdi ilgililere. Tabii anlayana…

 

Tam bir sınav oldu bu seçim aslında. Bugüne değin hiç uygulanmamış bir yöntemi devreye koyan Rumlar, kendi istekleri doğrultusunda ve ilk kez Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler tek liste içinde, tek sandıkta ve ortak aday listesine, oylar birlikte sayılacak şekilde oy kullandılar.

 

Rum hükümeti, Kıbrıslı Türklerin Avrupa Parlamentosunda adil ve eşit haklarda temsil edilmeleri isteğini anlamamazlıktan gelmekle kalmadı,  tam tersi "Kıbrıslı Türk" kimliğini yok edip, "Kıbrıslı" kimliğini öne çıkarmayı hedefledi. Ve doğal olarak da çuvalladı. KKTC'de yaşayan belli kişilerden tek taraflı gelen haber ve mesajların Kıbrıslı Türklerin tümünü kapsadığını sandı, safça.

Kısaca Musul Sorunu

Musul, Misak-ı Milli sınırları içerisinde bulunan bir vilayet olmasına rağmen gündemimize IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi ve Konsolosluğumuzu basması gibi sıkıntılı durumlarda girebilmekte. Dinci tayfaya göre zaten Musul’u Lozan Antlaşması ile vermiştik. Cumhuriyet’i kuranların yolundan gittiğini iddia edenlerinse Misak-ı Milli sınırları ile ilgili bir 100. yıl planı var mı bilinmez! Önce şu Osmanlıcı-dinci tayfanın kargaların bile güleceği iddiasına cevap verelim. Musul ne zaman ve nasıl kaybedilmişti? Musul daha 1. Dünya Savaşı’ndan önce petrol yataklarının tespiti ile emperyalist ülkelerin ilgi alanına girmiş ve paylaşma kavgası başlamıştı. İlk paylaşım 1916’da İngilizler yenilmesine rağmen Fransa ve İngiltere arasında yapılan Sykes-Picot gizli anlaşması ile Musul’un Fransa’ya bırakılması ile olmuştur. 1917’de de İngilizler Bağdat ve Kerkük’ü ele geçirmişti.

ABD, Rusya ve Kıbrıs Rum Cumhuriyeti (2)

Geçmişte Rusya'nın bu istek ve prensiplerinden bazılarını megalomanik ve milliyetçi duygularla dikkate almayan Rumlar, yaptıkları küçük hesaplar nedeni ile bunun bedelini süreç içinde ağır ödediler.  

a) Batı bloğu ve ABD’yle, dolayısıyla Türkiye ile ters düşmeyi göze alarak Kıbrıs'ta Türklere karşı silahlı saldırılar düzenleyince, ada fiilen bölündü. 1963 yılından sonra Rumlar Türk bölgelerine, Türk İdaresinden izin almadan bir daha giremediler, ta ki 23 Nisan 2003 tarihinde sınır kapıları açılana kadar.

b) BM de ısrarla "Bağlantısızlar Grubu"nun içinde yer almalarını Avrupa ve ABD hiç kabullenemedi ve Makarios hükümeti'nin Rusya'ya doğru meyletmeye başladığına inanarak "20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı"nda Türkiye'ye engel olmadılar.

c) Türkiye'ye karşı SAM füzeleri ile S-300 füzelerini kullanmak aşkları ile Batı karşıtlığı hareketlerle birleşince "Ekonomik Model"leri çöküş sürecine girdi ve uluslararası kredilendirme şirketlerinin arka arkaya notunu düşürmeye başlamasıyla da aniden çöküverdi.

Gözle görünür olan bir başka gelişme de, Rusya'nın Büyük Petro'dan başlayan Çarlık İmparatorluğu ideolojisinden ne Krushchof, ne Brejnev ne de Putin döneminde kurtulamadığıdır.

ABD, Rusya ve Kıbrıs Rum Cumhuriyeti (1)

Geçen haftalar içinde BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olan iki lider ülkenin ileri gelenleri Kıbrıs adasını ziyaret etti.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, ABD'nin çıkarlarını korumak ve pekiştirmek için,  Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Aleksey Meşkovda Rusya'nın 1957'lerden beri süregelen ilişkilerini güçlendirmek ve yeni kriterler belirlemek için geldi.

 

Rusya-Kıbrıs Rum tarafı ilişkilerine temel bir prensip koydu: "Türkiye'yi rahatsız etmemek." Yani Kıbrıslı Rum yöneticilere diyor ki, "Her zaman sizin yanınızdayım ama vereceğim destek hiç bir zaman Türkiye'yi rahatsız edecek boyutta olmayacak…" Ve Rusya bu prensibini neredeyse son 60 yıldır da dikkatle uyguladı. 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekatına karşı çıkmaması da bu prensibinden kaynaklanıyor. 

Kimin Eli Rumların Boğazında

Rusya, Kıbrıs Rum Yönetimini istediğinde maymun gibi oynatıyor, tükürdüğünü yalattırıyor ve önünde el-pençe-divan durmasını sağlıyor.

“Rumların Ruslarla ilişkisi çok iyiymiş, Ruslar kayıtsız şartsız Rumların arkasındaymış” iddiaları da tam bir şehir efsanesi gerçekte. Durum tam tersine ve bunların da zaten hepsi olmak zorunda. Aksini düşünmek bile yanlış olur.

Geçen hafta içinde,  ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Aleksei Meshkov, Kıbrıs'a birer ziyaret yaptılar.  Bu ziyaretler Rumların kara kaşına kara gözüne olmadı tabii. Her ikisi de Rum Yönetimine hangi tarafta olduğunu sordu kapalı yollu.

Müzakereler Nereye Gidiyor?

Bu günlerde kiminle konuşsam, kiminle rastlaşsam bana ilk sordukları soru "Müzakereler Nasıl Gidiyor?”dur. Sonra benim yanıtımı beklemeden "Benim hiç umudum yok" yorumunu ilave ederler sözlerine.

 

Müzakerelerin nasıl gittiği apaçık ortada. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun ve Müzakereci Kudret Özersay'ın bütün iyi niyetli ve çözüme yönelik girişim ve tavırlarına rağmen Rumların isteksizliği nedeni ile bir arpa boyu bile ilerlemiyor.

 

Rumlar müzakereleri yokuşa sürmek ve sorun yaratmak için geçmişteki liderlerin yaptıkları görüşmelerde üzerinde mutabakata varılmış konuları masaya tekrar koyarak ilerlemeye engel oluyorlar.

Anastasiades Görüşmemek İçin Görüşüyor

Pazartesi günü KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Rum lider Anastasiades arasında yapılan görüşmeyi incelediğim ve değerlendirdiğim vakit ortaya çizilmeye çalışılan tablodan çok farklı bir tablo, farklı bir gerçek çıkıyor.

 

Rum lider Anastasiades, geçmişte müzakere masasına oturan Rum liderlerin uyguladıkları taktik ve stratejilerin aynısını, hatta buna tıpa tıp benzerini de uyguluyor diyebiliriz ama yöntemi çok değişik, üstü de iyice örtülü.

 

Ağzından "Şişhane" kelimesi çıkarken, gerçekte "Meyhaneyi" kastediyor, sol gösterirken de sağ vurmaya çalışıyor. İstediğini elde edemeyince de "Türkler müzakereleri baltalıyor" çığırtkanlığı yapıyor en ucuz bir şekilde, bayatlamış, yıllardır BM'yi de baymış ve artık kokuşmuş bir taktikle…

TMK'ya Başvuruları Azaltmayı Kim Başardı

KKTC'de faaliyet gösteren Taşınmaz Mal Komisyonu'nun (TMK) kuruluşu gerçekte bir tavsiye üzerine ve yasallığı da AİHM'nin bir kararı içinde yer alıyor.

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kıbrıs sorununun çözümünde derin etkileri olacak tarihi bir karara imza atarak KKTC'deki Taşınmaz Mal Komisyonu'nu etkin iç hukuk yolu olarak kabul etti, arkasından da AİHM'nin Büyük Dairesi, Kıbrıs sorununun temel noktalarından mülkiyet konusuna ‘'iç hukuk'' oluşturma hedefiyle kurulan TMK'yı etkin iç hukuk yolu olarak görülmesine hükmederek, AB tarafından tanınan bir kurum haline getirdi.

İçeriği paylaş