Diğer

İnsan Ötesi Geleceğimiz

Alman filozof Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında şöyle diyor: “Bütün varlıklar şimdiye dek kendilerinden öte bir şey yaratmışlardır; Peki siz bu büyük yükselişin inişi olmak ve insanı alt edecek yerde hayvanlara dönmek mi istiyorsunuz? İnsana göre maymun nedir? Gülünecek bir şey, ya da acı bir utanç. İnsan da tıpkı böyle olacaktır. Üstinsana göre: gülünecek bir şey, ya da acı bir utanç. Solucandan insana dek yol aldınız ve sizde çok şey daha solucandır. Maymundunuz bir zamanlar ve şimdi bile insan, her maymundan daha maymundur.”

Dünyanın En Gözde Kütüphaneleri

Kütüphanelerin tarih sahnesindeki ilk örneklerine Mısır ve Mezapotamyadaki kil tabletlerin bulunmasıyla rastlıyoruz. Yazının gelişmesi, belgelerin gittikçe artmasına neden olmuştur. Sürekli artan kültürel ve ekonomik ilişkiler sonucunda sayıları artan bu yazılı belgeleri bulunduran arşivler ilk kütüphanelere örnektir.

Sol Kamuoyuna Açık Mektup: Şikecileri Savunmak Suçtur!

Yazar: 
Alp Giray

 

Türkiye Cumhuriyeti, on iki yıllık Akp iktidarınca yıkıldı; bunun yerine hırsızlığın ve katilliğin asli unsur olduğu bir düzen kuruldu. Bu süreçte, muhalif olan veya olma ihtimali taşıyan her toplumsal-siyasal kesim, ya tasfiye edildi ya da evcilleştirildi. Buna büyük ve acımasız bir yanılsatma da eşlik etti; ki geldiğimiz bu noktada, Akp’nin, Türkiye seçmeninin yarıya yakınının oyunu alabiliyor olması da bu sayededir. Zaten olmayan sınıfsal bilinç, birlik, dayanışma yok edildi; zaten örgütsüz olan toplum iyice atomize edildi; zaten berrak olmayan zihinler iğdiş edildi; sahte bir dinsel yoldaşlık, sahte bir yardımseverlik, sahte bir dayanışma ağı ile yoksullar kul köle yapıldı. Tüm siyasi içeriklerini falan bırakın; vicdanlara hitap edebilecek eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi sözcükler bile, darbeciliğe, uyum bozuculuğa, dış güçlere hizmete, istikrar düşmanlığına yoruldu. Şimdi neo-liberalizme ve Arap milliyetçiliğinden bozma bir dinciliğe destek sunmayan herkes, yeni rejimin nazarında düşmandır.

Galatasaray’a Darbe Girişiminde Taşeron Dönemi

Yazar: 
Alp Giray

 

Işıl Alben’e…

Türkiye futbolu, bir çıkışın ya da çöküşün arifesinde. Ya halka ideolojik-politik-kültürel manada bir biçim verme aracı olarak görülen futbol anlayışına alternatif üreteceğiz ya da stadyumları ve tv’leri uyku tulumu, uyku hapı gibi yaşamaya devam edeceğiz. Bu konuda ise, ne yazık ki bir güç, özne değiliz; zira siyasetin bu denli belirleyici olduğu, ekonomiden bile önce, bir toplumsal formasyonda, aşağıdan yukarıya bir hareketi inşa etmenin güçlüğü ortadadır. Sanatı, kültürel algıyı, futbolu yönlendirebilmek, sadece yukarıdan aşağıya olabilecek bir iştir ve tekrarla, bu hâlihazırda pek zordur. Siyaseten güç olmaya çalışan, bizim tarafta diye görebileceğimiz yapılar mı; çoktan iktidarın ve başka oluşumların eteklerine, bilerek ya da bilmeyerek tutunmuşlar, işimizi zorlaştırmaktan başka işe yaramıyorlar. Buna rağmen, en azından bu kâbus günlerini şerh edip notlar düşmek gibi bir uğraş içinde olmaktan da geri durmamaya çalışıyoruz.

Galatasaray’da Taraftarlık Sorunsalına Dair Notlar

Yazar: 
Alp Giray

Türkiye kamuoyu yerel seçimlere odaklanmışken, buna zemin teşkil eden;  ülke gündeminin, son iki yıldır yaşadığı, Gezi’den sonra netleşen, 17 Aralık’tan sonra da alenileşen bir “kaos” nedeni ile, yakın tarihe kadar herkes için önem arz eden çelişkiler, sıkıntılar, maalesef görmezden geliniyor. Düne kadar birbirine düşman kesimler, şimdi kol kola ve ilkesizce bir ittifak halindeler. AKP’yi yıkmanın tek çaresi olarak, TC’yi yıkanlarla, yani Gülen-istlerle aynı yatağa girmekten çekinmeyen “muhalif”ler bir tarafta; yaptıkları her türlü pis işi, şimdilerde moda olduğu üzere, bu, TC’yi yıkanlara ihale edip kendini “ak”lamaya çalışanlar diğer tarafta. Bunlar birlikte aynı gemideler ve temelsizce birbirlerine saldırıyor; halktan bu esnada kendilerine taraf olmasını istiyorlar.

Operasyondan Darbeye: Galatasaray’ı Bitirme Planı

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
28 Şubat 2014

Türkiye futbolu seviyor; ama futboldan anlamıyor. Bu sebeple, bütün dünyada politikadan, negatif manadaki siyasetten uzaklaşan futbol endüstrisi; Türkiye’de her geçen gün bu çıkmaza hapsediliyor. Suçlu ak’lanıyor, pak görünene çamur atılıyor. Tayyip Bey, nam-ı diğer Usta; her alanda olduğu üzere, burada da baş yönlendirici olarak karşımıza çıkıyor. Burjuvazinin devlete tabii olmasından kaynaklı sünepeleşmesi misali, başımıza bir şey gelecek diye, bütün kulüpler, çapına göre, küçükse belediye reisinden, büyükse bakandan, başbakandan öcü gibi korkuyor; kendini gereksiz bir komplekse hapsediyor. Galatasaray kulübünün başkanı Ünal Aysal gibi, Türkiye ve Avrupa’da saygın bir iş adamı ve o kalitedeki bir ekibin yönetici olduğu yerde de “birileri” bundan pek rahatsız oluyor. Zira maddi güç sportif başarıyı, sportif başarı maddi gücü getiriyor. Bu sayede çember kırılabiliyor, bağımsız tavırlar edinilebiliyor. Kontrolü kaybeden, kendisine biat edilmediğini gören Bop Eşbaşkanı, işte burada öfkeleniyor, devreye giriyor.

Türkiye'de Mizah Kültürünün Gelişimi ve Baattin

Yazar: 
Hasan RAY
Yazının Yazıldığı Tarih: 
20-21.12.2013

Türkiye topraklarında mizah yayıncılığına ilk örnek, 1868 yılında Ali Raşit ve Filip Efendiler tarafından çıkarılan Terakki gazetesinin, haftada bir verdiği mizah eki Letaif-i Asar’dır.[1] Pek fazla ilgi görmemesi dolayısıyla bilinirliği yoktur.   

Çağdaş anlamda ilk mizahi yayın örneği Diyojen’dir. Teodor Kasap tarafından Kasım 1870’te çıkarılmaya başlanan ‘Diyojen’, Osmanlı’da bağımsız olarak yayınlanan ilk mizah gazetesidir.[2] Diyojen’i "Hayâl", "Çıngıraklı Tatar", "Kahkaha" ve "Çaylak" dergileri takip etmiştir. İstibdat Dönemi’nde mizah yayıncılığı kesintiye uğramış ve Osmanlı dışındaki noktalarda (Paris, Kahire vb.) yayınlanmaya başlamıştır.

İstibdat Dönemi’nde kesintiye uğrayan mizah, II. Meşrutiyet dönemi ile devamlılığını sürdürmüştür. 2. Meşrutiyet’in ilan edildiği 23 Temmuz 1908’den bir hafta sonra ilk mizah dergisi Zıpır çıkar. Yıl bitene kadar 41 mizah dergisi çıkarken, ertesi yıl yalnızca 8 dergi yayımlanır. Bunun nedeni, İttihat ve Terakki’cilerin iktidara geldikten sonra muhalefeti “gereksiz” görmesidir. 1910–11 yıllarında bu sayı 30’a yükselir. Bunun nedeni ise mizahın hiçbir zaman iktidara gelmemesi, hep muhalefette kalmasıdır. İktidarın güçlü bir sansür uygulamaya başlaması ile dergi sayısı 1912’de 3’e, 1913’te 1’e düşer. [3]

Kadına Dair...

DÜNYA EKONOMİK FORUMU, “Cinsiyet Uçurumu Raporu”(x) yayınlamış ve bu raporda Türkiye’ye ilişkin veriler de var…

Rapor;

“Eğitime ulaşım”, 

“İş yaşamına katılım ve fırsat eşitliği”,

“Siyasi hayatta yer alma”,

“Sağlık ve hayatta kalma” konu başlıklarında hazırlanmış.

Türkiye…

Kadın-erkek arasındaki eşitsizliği ortaya koyan endekste, 136 ülke arasında, 120. sırada yer almış…

Geçtiğimiz yıl 124'üncü sırada yer alan Türkiye, 2006'da 115 ülke arasında 105'inci sıradaydıymış.

Türkiye'ye ait diğer veriler de şöyle sıralanmış:

Anıtlardan Seslenenler

Moskova’nın merkezinde bir anıt vardır, kanatlı birer melek olan çocukların gökyüzüne yükseldiği ve altında oyuncakların bulunduğu bir anıt. Kuzey Osetya’da da benzer bir anıt vardır; yas tutan dört kadının kollarının üzerinde göğe doğru yükselen kanatlı melek çocuklar. 2004 Eylül’ünde Beslan’da ölen yüz seksen altı çocuk içindir bu iki anıt. Yepyeni bir eğitim yılına başlayacakları sabah aileleri ve öğretmenleriyle birlikte rehin alınan; üç gün rehin tutulduktan sonra ölen, öldürülen üç yüz altmış kişinin içindedir bu çocuklar. Çok sonraları oğlunu bu baskında kaybeden bir anne, “o benim gün ışığımdı, neden öldüğünü, neden öldürüldüğünü bilmiyorum ve benim sorularımı kim cevaplayacak”, diye soruyordu. Yıllardır orada ölen çocukların anneleri bu soruların cevabını arıyorlar. Üzerinden on yıl geçti…

Bir Siyasi Operasyon Olarak Fatih Terim'in Galatasaray'dan Koparılması

Yazar: 
Alp Giray
Yazının Yazıldığı Tarih: 
2 Ekim 2013

Fatih Terim, Galatasaray’dan üçüncü kez ayrıldı. Bunların hangisinde gitti hangisinde gönderildi; aslına bakılırsa bu konuda netlik yok ve dikkat edilsin, ilk ve son gidişinde takım zirvede bulunuyor. ‘96-’97 sezonunda, oldukça zor günlerde Gs’ye teknik direktör yapılan Terim, gerçek manası ile bir mucize yarattı; kısıtlı olanaklar, çıkarcı yöneticiler, ümitsiz oyuncularla müteşekkil takımı bir başarı abidesine çevirdi. Rüya nasıl başlamıştı, uzatmaya lüzum yok, bir röportajında, Popescu, Gs’ye geldiği ilk günlerde, Ali Sami Yen’de bir maç sonrası akmayan duşun altında, nereye düştüğünü düşünüp ağladığını anlatıyor, yeterlidir. Türkiye liginde oldukça başarılı, Avrupa’da ise bir o kadar başarısız olan takım, dünyada az rastlanacak bir formla 4 kez üst üste şampiyon oldu, 2000’de, namağlup, Uefa Kupası’nı alıp sınıf atladı.

İçeriği paylaş