Eylül 2014

CHP, Solculuk ve Ulusalcılık Üzerine

Mayıs 2010 da 33. Kurultayda verilen oyların % 100’nu alarak Genel Başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP merkez yönetimi, bugüne kadar ana muhalefet partisi olarak üç seçime ve bir de referanduma katıldılar; ancak en son cumhurbaşkanlığı seçimi dâhil bütün seçimlerde bekledikleri ve istedikleri hedeflerinin altında kaldılar.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, aday belirleme yöntemi ve parti yönetiminin diğer hataları ve yanlış kararları konusunda tartışmak üzere CHP içinde “ulusalcı” olarak anılan bir grup milletvekili, Sayın Emine Ülkü Tarhan sözcülüğünde bir basın toplantısıyla kurultay çağrısında bulundu.

Önce imza toplayarak Kurultayı kendileri toplasın diyen Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, sonuçta artan baskılara dayanamayarak kurultay toplamaya karar verdi.

Yerel Seçimler, Cumhurbaşkanlığını Seçimleri ve Kurultay

Yazar: 
Alper TEKİN
Yazının Yazıldığı Tarih: 
02.09.2014

CHP Yerel seçimleri, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini neden kaybetti ? Nedeni basit. CHP Genel Merkez Yönetim Kurulu 5 kişilik (sonra bu sayı 7'ye çıktı) Yerel seçimler aday belirleme komisyonu kurdu. Doğru bir karar olabilir fakat komisyonun aday belirleme işlemleri yanlış. Neymiş efendim bu komisyon kamuoyu yoklaması, anketler vs. ile aday belirleyecekmiş. Aday belirlendikten sonra Parti Meclisi onayı yani Genel Merkez Ataması. Kaldıki Parti meclisi oylamasıda bayağı muammalı geçti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MYK böyle bir karar ile hata yapmıştır. Bu komisyon eğilim yoklaması ve ön seçim ile adaylar belirlenmeyecekse en azından köy ve mahalle örgütlerine tek tek gezerek fikirlerini alıp rapor hazırlayıp adayı CHP Genel Merkezi'ne sunsaydı daha iyi olurdu. Bazı yerlerde fermuar sistemi ile eğilim yoklaması yapıldı. Yani tek rakamlı belediye meclis üyesi adayları CHP Genel Merkez ataması ile çift rakamlı belediye meclis üyesi adaylarını eğilim yoklaması ile belirledi. Şahsen fermuar sistemini çok saçma buluyorum. Fermuar sistemini yapacağına ya komple önseçim veya eğilim yoklaması ile Belediye Başkan adaylarını ve Belediye meclis üyelerini belirlersin yada bunların hiçbirini yapmazsın az önce yazdığım gibi köy ve mahalle örgütlerini gezip rapor hazırlayarak adayları belirlerseydi daha mantıklı olurdu. En azından örgütün fikri alınırdı.

Vasiliu Hikaye Anlatıyor

Ülkemizin tanınmış bir kitabevinin geleneksel Kitap Fuarı'nda evvelki gece söyleşi yapmış olan Kıbrıs Rum Yönetiminin III. Başkanı Yorgo Vasiliu tam bir manipülasyon ve pazarlama örneği verdi.

 

Anlaşılan Vasiliu hikaye anlatmayı çok seviyor ve hayal gücü de çok zengin.

Önce kendisi hayal gücünü çalıştırıyor ve aklında bir hikaye uyduruyor sonra da kendisinin yarattığı bu hikayeye inanıp dört elle sarılıyor ve pazarlamaya başlıyor. Aynen geçen akşam söyleşide yaptığı gibi.

 

Yorgo Vasiliu'nun Rum Yönetimi Başkanlığını hangi yıllar arasında yaptığını bilmek, söz konusu o 5 yıllık dönemde BM'nin hangi planı masaya koyduğunu, hangi kararı aldığını ve sonucunun ne olduğunu çok iyi hatırlamak lazım, söylediklerine kanmamak için…

Askerin Hükümete "İlk" ve En Net" Eleştirisi

Yazar: 
Tamer YAZAR
Yazının Yazıldığı Tarih: 
31.08.2014

Davutoğlu, çok önceden belirlendiği gibi, Başbakan oldu…

Erdoğan da, çok önceden belirlendiği gibi, Cumhurbaşkanı…

 

Merak ettiğimiz şey, çok önceden BAŞKA nelerin belirlendiği… !

 

Aslında bunu merak eden sadece biz SİVİLLER değiliz…

ASKER de o MERAK konusunda hayli net…

 

Ve hatta hayli SERT…

 

Evet…

Rumların Kıbrıs Konusuna Bakışı

Dün Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis'in, Rum tarafından günlük çıkan Fileleftheros gazetesinde yayınlanan söyleşisini okudum.  Tam gülermisin, ağlarmısın tarzında düşünceleri var Kasulidis'in Kıbrıs konusunda. Doğal olarak açıklamaları da aynı kategoride.

 

Sanki de Kıbrıs Rum Yönetimi dünyanın en büyük en güçlü devleti ve biz Kıbrıslı Türklerle “lütfen” konuşuyor. Ha keza Türkiye’yle de öyle.

 

Üfürükten bir devletin üfürükten bir bakanı olduğunu unutmuş Kasulidis herhalde. Batmış, çökmüş ve hiç bir saygınlığı olmayan, uyuşturucu kaçakçılığından, silah kaçakçılığına, kadın ticaretinden, kara para aklamaya kadar her tür melanetin yer aldığı, gerçekte de yasal olmayan bir devletin dışişlerinden sorumlu bir bürokratı. Seçilmiş bir siyasi bile değil.

CHP Nereye Gidiyor?

Yazar: 
Gökhan Cebeci

“Benim iki büyük eserim vardır; biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir.”M.K.Atatürk.

 

   Çok açık ki ikincisini kurtarmadan birincisini kurtarmak olanaksızdır.

 

   Büyük bir deha olmasına karşın hayatı boyunca örgütçülüğe inanmış ve birçok örgütlenmeyi gerçekleştirmiş olan Atatürk’ün göz ardı edilen en büyük özelliği budur.

 

   Ülkenin karanlığa sürüklenişini durdurmak, Cumhuriyet başta olmak üzere Ata’sının devrimlerini ve bütün emanetlerini koruyup kollamak isteyen Atatürkçülerin de Ulu Önder’i örnek alıp örgütlü güç olarak hareket etmekten başka şansları yoktur. Sahip oldukları en büyük örgüt de CHP’dir.

Batı Medyasının Yeni Manipülasyonu

Yirminci yüzyılın son çeyreğine değin "Medya"yı en iyi kullanan kişi bence Hitler'in propaganda bakanı Goebbels'di. Sonrasında bayrağı batı basını devraldı ve halen daha sıkı sıkıya elinde tutuyor.

 

Batı basını bütün dünyayı elinde fırıldak gibi oynatıyor, istediği mesajı da istedi şekilde verip olayları kendi çıkarları doğrultusunda manipüle ediyor.Kolayca haksız olanı haklı, hakkı yeneni de haksız, daha beteri canavar gibi dünyaya takdim edebiliyor.

 

Basının bu gücünü fark ettiğimde daha 10'lu yaşların ilk çeyreğindeydim. Kıbrıs'ta Rumlar hem biz Kıbrıslı Türkleri acımasızca öldürüyor, hem köylerimizi, evlerimizi yakıp yıkıyor, taşınır-taşınmaz mallarımıza, hayvanlarımıza, zahiremize el koyuyordu. Ben o dönem basında, özellikle de Avrupa basınında, sadece, dükkanlarda İngilizlerin evlerinden sarma kağıdı niyeti ile toplanarak bir kenara yığılmış veya yolda belde yerlere atılmış günü geçmiş İngilizce gazeteleri okuyabiliyordum, Türklerin Kıbrıs'ta isyan ettiği ve Makarios güçlerinin silahlı müdahalede bulunmak zorunda kaldığı haberleri çıkıyordu gazetelerde.

İntiharların Ne Kadarı Önlenebilir

Geçen gün Girne'de yaşanan intihar olayı beni gerçekten çok üzdü. Beni üzdüğü gibi eminim bir çok vatandaşımızı da üzdü. Ben şahsen çok etkilendim gencecik bir adamın, bir telefon konuşmasından sonra intihara karar vermesine ve bu düşüncesini de hemen anında uygulamaya koymasına.

 

Psikolog değilim. Benim kafa yapım matematiksel ağırlıklı, düşünme tarzım da analitik.  İntiharlar önlenebilir mi, önlenemez mi konusunda hiç bir akademik bilgim yok. İnsanoğlu bu, beynindeki yargı merkezi ne yapmasına karar verdiyse onu yapar diye düz bir mantıkla düşünüyorum.

Kısa Bir PKK-IŞİD (İD) ANALİZİ

Yazar: 
Meçhul Yolcu
Yazının Yazıldığı Tarih: 
10.09.2104

Emperyalist ülkeler; ele geçirmeyi planladıkları ülkeleri siyasi, askeri, iktisadi ve kültürel yönden kuşatarak sonsuza kadar sömürmek amacındadır. Afganistan, Pakistan, Irak, Libya, Mısır ve Suriye emperyalizmin ağına düşen İslam ülkelerinden bazılarıdır. Batı-Vatikan-İsrail üçgeninde geliştirilen BOP ve Dinlerarası Diyalog projeleri; CIA, MOSSAD ve M16 ajanları tarafından hayata geçirilmiştir. Bu kanlı projeleri hayata geçiren ajanlar, merkezi ABD’de bulunan düşünce kuruluşları ve Dış İlişkiler Konseyi (FRC) tarafından eğitildikten sonra hedef ülkelere gönderilir. Fas’tan Tunus’a, Tunus’tan Cezayir’e ve Mısır’a kadar uzanan büyük halk ayaklanmaları (Yasemin Devrimi) esasında ‘Para Sihirbazı’ olarak nitelendirilen zengin ABD’li iş adamı George Soros’un ‘Turuncu’ Devrimlerinden başkası değildir. Amaç; İslam’ı yeryüzünden kaldırmak, dünyada tek devlet, tek din ve tek ekonomi düzenini sağlamaktır. Batı emperyalizminin en büyük düşmanı üniter devletlerdir. Üniter devletler, tarihin her döneminde emperyalizme karşı çıkmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Üniter devlet yapımız; yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti de emperyalizmin bir numaralı düşmanı durumundadır. İşte bu sebeple; ABD-BATI ve İsrail devleti, PKK Terör Örgütü’nü kurup, başta Suudi Arabistan olmak üzere Kuveyt ve Katar gibi bazı körfez ülkeleri tarafından desteklenmesini sağlamıştır. Dost dediğimiz Suriye ve Irak devletleri, PKK Terör Örgütü’ne gerilla eğitimi yapmaları için alan açmış, sınırlarımızdan teröristlerin girip, çıkmasına müsaade etmişti. PKK Terör Örgütü’nün amacı; bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğini yok etmek, ‘özgürlük, barış, özerklik’ gibi etnik ayrımcılığı körükleyen projelerle Türkiye’yi parçalamaktır. Bu projenin mimarları durumunda olan ABD-BATI ve Terörist Devlet İsrail, birbirlerinin hedeflerine yardımcı olacak şekilde planlarını uygulamaktadır. 

KKTC'nin Bıktıran Bürokrasisi (5)

Memurların gereğinden hayli fazla oluşu ve aldıkları yüksek maaşların vatandaşın sırtına yüklediği ağır vergiler nedeni ile ülkemizdeki pahalılık büyük boyutlardadır. Memur olamayan kesim gerçekten de ezilmektedir. Ülkemiz nüfusunun yüzde yirmisini oluşturan memurlar, ülke gelirinin yüzde seksenine el koymuş durumdadır. 

 

Vardiya sisteminin kaldırılmış olması nedeni ile yüksek maaşlı memurlara ödenen fazla mesailer ise vatandaşın sırtındaki bir başka kamburdur. Binlerce memura rağmen 2013 yılında Maliyenin kasasından çıkan 57 milyon TL, maaşları zaten yüksek olan memurların cebine ilave edilmiştir. Bu paranın dul kadınlarımıza, yoksul ailelere, sosyal yardım alan kişilere, engelli kardeşlerimize maaş artışı olarak verilmesi çok daha iyi olacaktır, verilmelidir de… Zira ayda 5 bin TL'nin üstünde maaş alan bir memura 5 bin TL daha fazla mesai verileceğine, bu para ile ayda 600 TL sosyal yardım alan bir kişiye veya aileye veya da engelliye, 600 TL daha verilmesi daha doğru ve daha hakçadır.