Temmuz 2014

Söyleyene Değil Söyletene Bakmak Lazım

Tüm okuyucularımın Ramazan bayramını kutlar, mutlu, huzurlu ve sağlık dolu bir yaşam dilerim...

24 Temmuz 2014 Perşembe günü KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile Rum lider Nikos Anastasiadis arasında yapılan görüşmede Anastasiadis'in yaptığı kabul edilemez davranış, son elli senelik görüşmelerde gerek Türk, gerekse de Rum liderlerin takındıkları tavırlar göz önüne alındığında bir ilk, "Çirkin bir ilk."

Diplomaside devletlerin devamlılığı esastır. Bir önceki devlet başkanının veya da devleti temsil etmek yetkisine sahip bürokratın söyledikleri ve kabul ettikleri, kişiler değişse bile  geçerliliğini korur. Yüzyıllardır süregelen ve yazılı olmayan diplomasi kuralları çerçevesinde yapılan diplomatik görüşmelerde, müzakerelerde, toplantılarda, tartışmalarda ve benzeri ikili iletişimlerde geçerli olan teamül bu şekildedir.  Yeni gelen kişi, bir evvelki mevkidaşının veya da eski tabirle selefinin bıraktığı yerden görüşmeyi veya da müzakereyi devam ettirir, söylenmişleri de aynen kendisi söylemiş gibi kabul eder.

Seçime Doğru...

Ülkemizde ve etrafımızda gündemimizi meşgul edecek gelişmeler, ardı ardına gelmekte.

Her şeyden önce...

Filistin’de yaşanan katliamın hiçbir şekilde açıklaması olamaz.

Solculuk oynayanların da...

Sağcılık oynayanların da...

Olayları süzmeleri ve değerlendirmeleri yine “ideolojik çerçeveden”.

Ne yazık ki...

Yaşananlar...

Muhalefet Boşluğu(?) ve Akıl Tutulmaları...

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça havuz medyasından Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve çatı adayına yönelik salvolar da artmakta…

Aslına bakılırsa, ezber ve bildik laflar sarf edilmekte.

CHP’sini Türkiye’yi anlayamamakla suçlayanlara baktığımızda, kendilerinin değişen “Yeni Türkiye’yi” çok iyi hazmedebildiklerini görebiliyoruz.

Sürekli, bildik kalıp cümlelerle saldırıyorlar.

CHP’sinin geçmişe takılıp kaldığını, eski vesayetçi dönemlerin gereği olarak askerden bir şeyler beklediğini ileri sürenler de, papağan gibi aynı şeyleri terennüm etmiyorlar mı?

Malzeme hep aynı… Hep aynı terane…

Ya CHP’sine “Milli Şef Dönemi” politika ve icraatlarından “saldırıyorlar” veya “Deniz Baykal Dönemi” polit-büro yönetim anlayışından dem vuruyorlar.

AB'nin Kıbrıs Garantörlüğü

Kıbrıs Rum tarafı 1960 yılından beri 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin ve Kıbrıslı Türklerin garantörü olan Türkiye'yi bu garantörlüğünden çıkartmak için uğraş vermekte.

 

Makarios bu nedenle 1 Ocak 1964 sabahı, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ile İttifak ve Garantiler Anlaşmasını tek taraflı iptal ettiğini bile açıklamıştı ama bunu kimse yemedi ve Makarios'a da yedirmedi. İngiltere ve Türkiye Makarios'tan bu açıklamasını geri almazsa müdahale edeceklerini resmi olarak açıklayınca ister istemez geri adım atmak zorunda kalmıştı Makarios.

 

1 Mayıs 2004 günü Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne kabul edilince, ilk işi Türkiye'nin Garantörlüğüne artık gerek kalmadığını ve yerine bu garantörlüğün Avrupa Birliği tarafından yapılmasının daha doğru olacağını açıklamak oldu. Sonra da her fırsatta ve her platform da bu iddiasını öne sürmeye başladı.